İlhami IŞIK
İnsanoğlu denildiğinde bedenlerinin benzerliğine değil, ''aynılığına'' vurgu yapılır ve farklı bir canlı türü olarak tasnif ediliriz. Kastedilen şey, bedenlerimizin tıpa tıp aynılığıdır. Söz gelimi aslan veya attan farklı bir bedene sahip olduğumuz için bize insanoğlu denilmektedir. Atlar ya da aslanlar harika yaratıklar olabilirler; ama kesinlikle bizden daha dar görüşlü canlılardır. Bedenleri karmaşık üretim ve iletişim süreçlerine elverişli olmadığı için, duygusal varoluşları bakımından bizden daha sınırlıdırlar. Yereldirler ve yerel varoluş biçimleri içinde gayet güzel idare ederler. Az çok sadece duyular dünyasına mahkum oldukları için, mesela 15 Temmuz sabahı uyanıp akşama bir darbe yapmaya kalkışmazlar. Kendileri için yararlı olan bir şeyi elde etmek için yalan söyleyemezler ve birbirlerinin başına bomba yağdırarak birbirlerini top-yekün imha etmeyi düşünmezler. Bu türden soyut şeyler yapmaya pek meraklı değildirler. Yeme, içme, uyuma ve üreme gibi somut bir alanda hayat döngülerini tamamlarlar.
Bizi diğer canlı türlerinden ayrıştıran bedenimiz aynı zamanda etik, ahlak ve erdemli olmak gibi, ulvi değerlerimize de ev sahipliği yapar. Birlikte yaşamak için, bu hayatı kolaylaştıran bütün insani değerlerin kaynağında maddi bedenimiz yatar. Bedenimiz olmadan bütün bu yüce değerlerin var olması mümkün olamazdı. Bedenlerimizin varlığı ve aynılığı, türümüzü değerli kılan yegane olgudur.
Bir bedene sahip olduğumuz için haklarımız vardır. Bir bedene sahip olduğumuz için hepimiz eşitiz. Anayasamızdaki ’’bütün vatandaşlar eşit bireylerdir’’ hükmünün kaynağı, dayanağı budur. İnsan hakları evrensel beyannamesinin ilk maddesi o nedenle eşitliğe vurgu yapar.
Eşit bireyler olarak karşılıklı ilk ve en önemli sorumluluğumuz ve aynı zamanda yasal yükümlülüğümüz, birbirimizin bedenlerini olabildiğince uzun sürede hayatta tutmaktır.
İşte bu çabanın bireysel toplam kültürüne genel olarak etik deriz. Bu bakış açısının somut pratiğine de ahlak denir. Her bedenin özgürce gelişip serpilmesine imkan tanımak ve desteklemek, hem etiğin hem de ahlakın temelidir.
Bazı insan bedenlerinin sevgimize ve şefkatimize, merhametimize layık olmadığı düşüncesi, kimi büyük insanlık suçları dışında tam bir safsatadır. Varlığımız değerlidir ve her tür sevgi ve merhamete layıktır.
Bütün diğer insanlarla aynı beden yapısına sahip olduğumuz için özü itibariyle hepimiz evrensel varlıklarız. Kimilerimizin evrensel kimilerimizin yerel olduğu fikri, bu bakımdan kültürel ırkçılıktan başka bir şey değildir. Zaten kategorik olarak birbirimizi ayrıştıran ve aramızdaki eşitsizliği belirginleştiren tek olgu, daha doğrusu bu potansiyele sahip tek olgu kültürdür. Bunu ne devrimcilik sağlayabilir ne de muhafazakarlık. Ne siyaset bu kapasiteye sahiptir ne de ideoloji. Total kültürel değerlerimizin şekillendirdiği bu gayri insani algıyı ancak yine, yeni bir kültürün imkan ve kuvvetiyle ortadan kaldırabiliriz.
Tabii ki, ihtiyaçlarımızın, arzularımızın ve acılarımızın her zaman bir parça kültürel ‘’özgünlük’’ unsuru içerdiği doğrudur. Ama maddi bedenlerimiz prensip olarak kendi türümüzde olanlar için bir duygusal yakınlık hissetme kapasitesine sahiptir, hatta buna mecburdur. Ahlaki değerler işte bu duygudaşlık kapasitesi üstüne kuruludur ve bu kapasitenin de üstüne bina edildiği yer karşılıklı bağımlılıklarımızdır.
Biz birbirimize muhtaç varlıklarız. O nedenle birbirimize değerler atfederiz. Birbirimiz için taşıdığımız değerler, karşılıklı olarak hayatlarımızın temelini oluşturur. Öteki var olmadan bizim var olmamız imkansızdır. Anlamsızdır. Ötekinin varlığına ve haklarına nurlu gözlerle bakmak, sevgiyle bakmak, şefkatle bakmak, olabilecek en erdemli davranıştır. En ahlaklı duruştur.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025