İsmet Berkan
Türkiye’nin siyasi tarihini okumanın çeşitli yolları var. Bu yollardan biri, özellikle 27 Mayıs darbesinden sonra ülkemize damgasını vuran bürokrasi-siyaset çekişmesine, ‘Devleti sen yönetemezsin-Hayır ben yönetirim’ kavgasına odaklanmak.
27 Mayıs darbesini yapanlar, Atatürk için ve bizzat onun tarafından tasarlanmış olan, esasen tek parti diktatörlüğü öneren 1924 Anayasasının siyasal iktidara sınırsız yetki veriyor olmasının önüne geçmek istediler.
Aslında bunu yapmanın yolu daha 1924’te tartışıldığı gibi kuvvetler ayrılığı sistemi getirmekti ama 27 Mayıs’ın Anayasasını hazırlayanlar bununla yetinmediler, sistemin içine siyasetçileri zapturapt altında tutacak bir sürü ilave unsur eklediler.
Darbeyle devrilen Demokrat Parti’yi anımsatması için partisinin simgesini ‘demir kırat’ yapan Adalet Partisi’nin o dönemdeki genel başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel bir seferinde bazı işleri neden yapmadıkları sorulduğunda ‘Biz yapacağız ama ‘Tay’lar izin vermiyor’ demişti. ‘Tay’lar, Yargıtay ve Danıştay’dı.
70’lerde ortaokul ve lise öğrencisiydim, sınavda notumuzu beğenmezsek Danıştay’a dava açabiliyorduk. O kadar genişti Danıştay’ın görev alanı. Aynı Danıştay, 80’li ve 90’lı yıllarda ‘Devletin görevi elektrik üretmektir’ deyip enerji özelleştirmelerini engelliyordu örneğin.
Siyasetin hareket alanını sadece Yargıtay ve Danıştay daraltmıyordu. Bir de fiili daraltmalar vardı. Örneğin 60’lı yıllarda ordu yeniden darbe yapabilir korkusu yaygındı, nitekim bazı teşebbüsler de oldu, bu askeri sistem içinde özel bir yere konumladı, bir dediği iki edilmeyen bir konuma.
Ama o konum sadece askeri konularla ilgili değildi; asker ülke için kendi siyasi tercihlerini de hükümetlere dayatıyordu. Bu geniş alana rağmen 12 Mart muhtırası verildi, bir yarı darbe yapıldı.
12 Eylül darbesi ve onun Anayasası siyasetin alanını biraz daha daralttı; bürokrasinin (asker ve yargı bürokrasisi) alanını daha da genişletti. 1992’de PKK terörünün aşırı artışı, askerin sistem içindeki yerini iyice genişletti, Genelkurmay karargahı neredeyse her konuda dönüp bakılan ve görüşü sorulan bir yere dönüştü. Siyasetçiler, belli etmeseler de durumdan çok şikayetçiydi.
Bu alan 28 Şubat’la birlikte asker lehine ve siyasi iktidar aleyhine daha da daraldı. Siyaset ancak 2001 ekonomik krizi sayesinde askere karşı mevzi kazandı, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi sokakta o kadar çok benimsendi ki, siyaset bunu kullanarak kendi hareket alanını arttırmaya girişti.
2002 sonunda Ak Parti tek başına iktidara geldiğinde, daha beş yıl önce kendi öncülü bir siyasi partiye karşı fiili darbeye teşebbüs etmiş askerin baskısından işte bu paylaşılan AB tam üyeliği hedefi sayesinde kurtuldu. Bu hedef için ilerlemekten başka çaresi yoktu Ak Parti’nin, çünkü bir yandan halkın arzusu zaten buydu, bir yandan da kendilerinin siyaseten varlıklarını sürdürmeleri buna bağlıydı.
Bugün aradan bunca zaman geçtikten sonra durumun tam terse döndüğünü biliyoruz; artık siyasetin, özellikle de ülkenin yegane seçilmiş yöneticisi olan Tayyip Erdoğan’ın alanı o kadar geniş ki, başka hiç kimseye neredeyse hiç bir alanda onunla çelişme, ona rağmen bir uygulama yapma imkanı yok.
Düşünün futbol federasyonu seçiminden kamu bankalarının uygulayacağı faize, üniversitelere atanacak rektörden Türkiye’nin yaptırmayı düşündüğü nükleer santralın işletme şartlarına ve aklınıza hayalinize gelmeyecek başka binlerce şeye kadar her konu, bizzat seçilmiş Cumhurbaşkanı tarafından karara bağlanıyor.
Yetki alanı genişliği o seviyede ki, örneğin Osman Kavala ve Gezi mahkumlarının veya Selahattin Demirtaş’ın hapisten serbest kalmaları konusunda da karar için Tayyip Erdoğan’ın ağzına bakıyoruz; Ankara’nın göbeğinde işlenen bir suikastin iddianamesini yazarken de siyasi hassasiyetleri gözetmek zorunda kalıyoruz.
Gerçekten de, işte en son ortaya çıkan Sinan Ateş cinayeti iddianamesi ibretlik bir örnek.
İddianameyi 17 ay sonra yazan savcı, ya Sinan Ateş’in ne sebeple bu denli büyük bir planlama sonrası öldürüldüğünü merak etmemiş ya da etmiş ama bulduğu cevabı iddianamesine yazmaya cesaret edememiş.
Sinan Ateş’i öldüren silahın tetiğini kimin çektiğini, o tetikçiyi kimin Ankara’ya yolladığını, Ankara’da Ateş’in öldürüldüğü gün kimin tetikçi için gözcülük yaptığını, sonrasında o gözcü ile tetikçinin Ankara’dan nasıl kaçırıldığını hepimiz biliyoruz ama bunca organizasyonun ne sebeple yapıldığını, Sinan Ateş’in neden öldürüldüğünü bilmiyoruz, çünkü savcı iddianamesinde bu netameli konuya hiç girmiyor. O yüzden o koca organizasyona ‘örgüt’ de demiyor. Oysa bal gibi örgütlü suç bu işte.
Neden netameli konulara girmiyor? Çünkü cinayet, iktidarın güçlü ortağı MHP’nin etrafında işlendi. Öldürülen de, öldürenler de doğrudan MHP ile bağlantılı kimseler ve bu yüzden bu cinayetin bir dokunulmazlığı var; ellerinden gelse tamamen örtbas edecekler.
Siyasetin alanı elbette geniş olmalı; siyasetçiler halktan aldıkları yetkiyle ülkeyi yönetmeli ama soruyorum: O yönetme alanı bu kadar mı geniş olmalı?
Osman Kavala’yı ve Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutmak, Sinan Ateş cinayetinin nedenini ya arkasından başka bir şey çıkarsa korkusuyla araştırmaktan bile uzak durmak, siyasetin yetki alanı içinde mi olmalıdır?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025