Hakan Albayrak

Kadife eldiven zamanı
10.08.2025
16

Genellikle yerden yere vurulan “Çözüm Süreci”ni yere göğe sığdıramasak yeridir.

Bugün “Terörsüz Türkiye”yi konuşabiliyorsak, o süreç sayesinde konuşabiliyoruz zira.

“Kürt Açılımı”nı takviye eden o süreçte kırıldı şeytanın bacağı.

PKK’nın şiddet yolu, asıl o süreçte kaybetti zeminini.

Öcalan o süreç sayesinde daha 2015’te “demokratik bir çözüme ulaşmak için” PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısı yaptı.

PKK’nın toplumsal tabanını oluşturan kitleler, milli esenlik için Öcalan dahil herkesle dolaylı/dolaysız diyaloga giren AK Parti iktidarının ‘makul devlet’ algısını oluşturduğu o süreç sayesinde ve bizzat PKK liderinin o süreçten mütevellit referansıyla silahsız çözüm fikrine ikna oldular.

Hendek terörü o süreç sayesinde kitlesel destekten mahrum kaldı.

Terörle mücadele o süreç sayesinde kitlesel tepkiye maruz kalmadan yürütülebildi.

***

Bir şey kuvveden fiile çıkabildiği gibi fiilden kuvveye inebilir de.

Hendek terörüyle başlayan yeni süreç, “Çözüm Süreci”ni fiilden kuvveye indirdi.

Kuvve-muvve; orada duruyordu işte “Çözüm Süreci”.

Her an geri dönülebilecek bir adres olarak.

***

Aradan 10 sene geçti.

Köprünün altından çok sular aktı.

Nihayet, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli o müthiş çıkışını yaptı ve “Çözüm Süreci”ne geri dönüldü.

Kaldığı yerden muazzam bir hızla devam etti, devam ediyor “Çözüm Süreci”; artık öyle anılmasa da.
Öcalan’ın PKK’yı kendini feshetmeye çağırması, PKK’nın bu çağrı üzerine kendini feshetme kararını alması, 11 Temmuz’daki sembolik silah bırakma merasimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun kurulması… Tam yol ileri!

***

Bazıları, “Habur rezaleti”nin tekerrüründen dem vurarak süreci baltalamaya çalışıyor.

“Habur rezaleti” dedikleri şey, 2009 senesinin Ekim ayında, AK Parti iktidarının “eve dönüş” açılımı üzerine silah bırakıp dağdan inen PKK’lıların Habur’da zafer işaretleri ve zılgıtlarla karşılanması.

Daha o günlerde yakalanan “Terörsüz Türkiye” fırsatı, ülkenin selameti için bu manzarayı sineye çekmeleri gerekirken isyan bayrağını çekenlerin çıkardığı kuru gürültüde boğuldu maalesef.

Bu sefer feraset ve basirete sımsıkı sarılmak ve kuru gürültüye pabuç bırakmamak lazım.

“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun AK Partili üyelerinden Abdülhamit Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013’te, “Çözüm Süreci”nin başlarında -başbakanken- sarf ettiği “Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse, biz o baldıran zehrini de içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin” cümlesini hatırlattı; isabet.

Öcalan'ın ve başka PKK’lıların tahliyesi dahil, her şey konuşulabilir ve konuşulmalı. (Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi zaten haydi haydi konuşulmalı ve bir an evvel gerçekleşmeli.)

“Ya ileride tekrar…” endişesi, çözüm yolunda radikal adımların atılmasına mâni teşkil etmemeli.
İleriye ileride bakılır ve gereken neyse gene yapılır.

***

Gereken zamanda demir yumruk başımız gözümüz üstüne.

Ama bölgesel ve küresel meydan okumalar karşısında Türkiye’nin iç barışını tesis veya tahkim etmek söz konusu ise, üstelik bunun mümkün olduğunu gösteren kuvvetli işaretler de mevcut ise, zaman daha ziyade kadife eldiven zamanıdır.

Aslında PKK meselesini aşan genel bir iklim değişikliğine ihtiyaç var.

İmkân da var.

Geçmişte “Çözüm Süreci"ne hararetle karşı çıkan Bahçeli’nin radikal tavır değişikliği ve aylardır ısrarla yazdığı sağduyu destanı, bu imkânın altını kalın çizgilerle çiziyor.

Osman Kavala’yı, Ayşe Barım’ı... da içeren bir bahar, niye olmasın?

Demokratik açılımların üzerinde yükselen ve şimdi de “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” diyen AK Parti’ye yakışır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar