Kurtuluş TAYİZ
“Sevgili lider” Kim Jong-il’in ölümü nedeniyle bir süredir Kuzey Kore’yi izliyoruz. Asya’nın ücra köşesindeki bu “önemsiz” ülke hâlâ liderinin ölümüne ağlıyor; dünya ise büyük bir ilgiyle bu gözyaşlarını izliyor, tuhaf bir doğa olayına bakar gibi.
Dünyanın geri kalanı için bu görüntüler, tarih öncesi mistik törenleri hatırlatıyor. Ne acı, ne üzüntü ne de keder var bu toplu ağlaşma halinde; fantastik bir tören izlenimi bırakıyor izleyenlerde.
24 milyon nüfusa sahip ülkede neredeyse her dört vatandaştan biri askerî mevkide görevli. Adı “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” ama demokrasiyle herhangi bir alakası yok; Kuzey Kore’de yönetim babadan oğla devrediliyor. Kim Jong-il, 1994’te babası Kim İl-sung’dan devraldığı ülkeyi, oğluna bıraktı. O da muhtemelen yine oğluna devretmek isteyecektir. Bu soy zincirine dayalı yönetim biçiminin daha ne kadar süreceği bilinmez; ama gerçek şu ki, soğuk savaş duvarlarının arkasına hapsedilen toplumlar, bir süre sonra toplu delilik belirtileri göstermeye başlıyor. Bunun diğer bir örneğini de Kaddafi’de görmüştük. Yeşil Kitap’ta yayınladığı ideolojik fantezilerin üzerine Kaddafi bir aile diktatörlüğü inşa etmişti.
Soğuk Savaş’ın son yıllarında kitleselleşen PKK hareketi de bildik Marksist-Leninist teorilerle kurulmuştu, Sovyetler’in dağılmasıyla uluslararası Marksist hareket ideolojik ve teorik bir boşluğun içerisine girerken, PKK da bu krizden nasibini aldı. Bayrağından orak-çekici çıkararak alternatif teoriler geliştirmeye çalışan örgüt, sonunda hiçbir fizibilitesi olmayan, gerçek hayattan kopuk fantastik bir KCK modeliyle, bu teorik-politik krizi aşmaya yöneldi.
Bu modelin en tepesine kutsal dinleri anımsatan bir tanrı-lider kültü yerleştirdi. Kuzey Kore’de olduğu gibi KCK’da da lider kültünü “güneş” sembolize ediyor. Aşağıya doğru piramidi oluşturan temalar da bütün otoriter rejimlerde olduğu gibi aynı; askerî üniforma, silah, kitap ve kalabalıklar...
Bu model dağla sınırlı kalsaydı veya sadece PKK’nın kendi örgüt modeli olsaydı sanırım bu kadar çok tartışma konusu olmazdı. Dünyanın değişik yerlerinde bulunan marjinal gruplar gibi hayatlarını inandıkları gibi özgürce yaşayabilirlerdi. Ama PKK, bu gömleği Güneydoğu’da Kürtlerin sırtına geçirmeye heveslenince bence işler çığırından çıktı. Bugünkü KCK operasyonlarının arkasındaki siyasi hesaplar, hukuki çarpıklıklar bence eleştiriyi fazlasıyla hak ediyor. Ama Güneydoğu’yu mahalle mahalle, sokak sokak, köy köy, ev ev silah ve örgüt zorbalığıyla tahakküm altına almaya çalışan bu örgütlenme modeli eleştiriyi daha fazla hak ediyor. Operasyonların arkasına sığınarak Kürtlerin sırtına geçirilmeye çalışılan bu deli gömleğini eleştirmekten kaçınmak, Kürt siyasi hareketinin en büyük hatası olmuştur.
KCK, bugün Kürt hareketinin bir çatı örgütü olarak tanımlanıyor. Kürt siyasetçiler aslında bu “çatı”nın, PKK’nın başlarının üzerinde hazır tuttuğu tahakküm şemsiyesi olduğunun farkında. KCK modeli demokratik Kürt muhalefetinin başına örülen bir çoraptan başka bir işe yaramadı. Demokratik Kürt siyasetini KCK çatısının altına zorla sokarak iktidarın eline büyük bir koz verdiler ve demokratik siyasetin de tasfiyesine yol açtılar.
Ama daha önemlisi, Kürt hareketinin içinde bulunduğu açmazın esas nedeni iktidarın siyasi hesapları veya Kürt hareketine karşı geliştirdiği “düşmanca” politikalar değildir. Esas sorun Kürt muhalefetinin çağdaş demokratik bir siyasi harekete dönüşememesinden kaynaklanıyor. KCK gibi Soğuk Savaş ürünü bir modelin içine hapsolan Kürt hareketi, hızla hayatın gerçeklerinden ve dünyadan da koptu, demokratik siyaset yapamadı.Örneklerini yakın geçmişte gördük; eğlenmeye giden genç kızların üzerine sıkılan yüzlerce kurşuna bu parti isyan edemedi, ses çıkaramadı. BDP demokratik zeminde dursa bile bu bence onun demokratik siyaset yaptığı anlamına gelmez. KCK modeli, Güneydoğu’da kendisinden olmayana hayat hakkı tanımayacağını çok kısa sürede gösterdi. Öyle ki, Kürt siyasetinin geldiği nokta, “KCK’lı olmayan Kürt değildir” oldu. AKP’ye oy veren Kürtleri “ihanetçi” ilan edip malını, canını tehdit etmeye başladılar. Üç milyona yakın oy alan BDP, kendisinden en az iki kat fazla sayıdaki Kürt’ü nasıl ihanetçi ilan edebilir? Üç milyon “onurlu” Kürt, 10 milyon “ihanetçi” Kürt, öyle mi? Kuzey Kore’ye bakmaya da gerek yok; KCK modeli işte tam da böyle bir şey.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019