Lale KEMAL
Türkiye, belki de dünyada terörle mücadelede bu kadar çok insanın hayatını kaybettiği tek ülke. Dışarıdan Türkiye’ye bakanlar, AK Parti hükümetinin, silahların susması için bir çözüm reçetesinin bulunmamasını sorgularken, artık iyice milliyetçiliğe, MHP çizgisine geldiği teşhisini koyarak, “Bu kadar insanın ölümü nereye kadar sürer,” diye soruyorlar. İktidarının ilk dönemlerinde uygulamaya koyduğu askerî ve sivil reformlarla Türkiye’yi çok özlenen istikrara kavuşturan AK Parti’nin, en reformist olması gereken üçüncü döneminde tam bir reform yorgunu hâli içinde bulunması, yalnızca ülke içinde değil istikrarlı Türkiye’den çıkarları olan pek çok Batı ülkelerinde de kaygıyla karşılanıyor.
Karşımızda, ifade özgürlüğünün alanını genişleten, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir liderin cesaret edemediği adımı atarak PKK ile müzakere sürecini başlatan, yine cesur bir çıkışla askerin siyasi gücünü önemli ölçüde azaltan, halkın sağlığa erişimini sağlayarak Türkiye’de adeta devrim yapan bir başbakan yok gibi artık. Yerini, eleştirel yorumlarını beğenmediği gazetecileri, zaten güç kimdeyse onun boyunduruğu altına giren kimi medya patronlarına alenen şikâyet eden, hatta bizzat görüştüğü bazı genel yayın yönetmenlerine ki buna muhafazakâr basın yöneticileri de dâhil bazı isimler üzerine çizik attırması yani işten çıkartması için talimat veren, terörden onlarca yıl nemalanan derin devlet unsurlarının ekmeğine yağ sürer biçimde, terörün salt askerî yöntemlerle çözümü üzerine yoğunlaşmış bir başbakana bıraktı. Keza, TSK’nın kışlasına dönmesi için vaat ettiği yarım kalan reformları bir kenara itti, sanki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel ile uyumlu çalışıyor olması yeterliymiş gibi artık kendi döneminde siyasi iradenin muktedir hâle geldiğine kendini inandırmış. Oysa yoğun söylentiler dolaşıyor, tam da terörün aşırı derecede tırmandığı ve komşu Suriye’deki iç çatışmaların Türkiye’ye yansımasının yakın tehdit oluşturduğu bir dönemde, darbe davalarına kızgın askerlerin, zaman zaman aldıkları talimatları geç yerine getirdiklerine dair.
Eskisinden çok daha öfkeli bir başbakan var karşımızda. Acaba, artık danışmanlarını da mı dinlemiyor yoksa kendisine özeleştiri yapan danışmanlarını çevresinden uzaklaştırdı mı, sorusunu sormadan edemiyorum. Bizzat kendisinin direktifinde yapılan demokratik kazanımları Başbakan Erdoğan nasıl yok sayar, demokrasinin olmazsa olmaz kriteri olan hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerini Sayıştay Yasası’nda, partisinin yaptığı değişikliklerle nasıl ortadan kaldırır, anlamak mümkün değil. AK Parti, kendisini topuğundan vururken Türkiye’ye de çok ciddi zarar veriyor.
Ankara kulislerinde artık, yeni parti arayışları ve muhafazakâr Kürt siyasetçilerin isyanı konuşuluyor. AK Parti’ye yakın Kürt siyasetçilerin ve hatta Kürt kökenli iktidar partisi milletvekillerinin, askerî operasyonların olanca hızıyla artmış olması, hükümetin silahsız çözüm arayışlarının çökmüş olması nedeniyle artık isyan ettikleri ve yeni bir parti kurmayı bile planladıkları konuşuluyor. Diğer yandan, yine Ankara kulislerinde artan biçimde, reformist yeni bir partinin ortaya çıkması gerektiği dillendirilmeye başlandı bile. Ve bu yeni partinin de uzun vade de olsa yine AK Parti içinden çıkabileceği yorumları çokça yapılıyor. Genelde, ana muhalefetteki CHP’nin, Türkiye’yi demokrasiye götürecek bir kimliğe bürünmesinin yıllar alacağı düşüncesiyle reformist bir partinin, AK Parti’nin bölünmesi sonucu bu partinin içinden çıkabileceği ihtimali üzerinde daha çok duruluyor. Tarihçi Profesör Cemil Koçak, geçen yılki bir televizyon programında, diğer partilerin umut vermediklerine dikkat çekerken yeni bir parti oluşumunun yine AK Parti içinde filizleneceği değerlendirmesini yapıyordu ve mevcut konjonktüre bakıldığında çok da haklı gibi görünüyor.
Kulislerde, iktidar partisinin içinden yeni bir parti doğarsa eğer bunun başına da en çok yakıştırılan isim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Geçenlerde konuştuğum bir Batılı diplomat, Gül’ün, Batılı ülkelerin gözünde demokrat kimliğiyle ön plana çıktığına işaret ediyordu.
Daha önce yazdığım üzere, bu düşüncesinde bir değişiklik olmazsa eğer, Gül, Erdoğan’ın, 2014 seçimlerinde cumhurbaşkanlığına adaylığını koyması hâlinde bu yol arkadaşına meydan okumayacak ve adaylığını koymayacak. Gül’ün, tek bir şartla o da bağırsak ameliyatı geçiren Erdoğan’ın, adaylığını koyamayacak bir sağlık sorunuyla karşılaşması hâlinde 2014 yılında cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağı bana daha önce dile getirilmişti. Gül’ün, adaylığını koymaması hâlinde 2014 ve genel seçimlerin yapılacağı 2015 arası bir yıllık dönemde bütün enerjisini seçim çalışmalarına vermeyi planladığı da biliniyor. 2015’te halktan aldığı destekle yeniden milletvekili seçilmeyi planlayan Gül’ün, başbakanlığa oynayacağı da konuşuluyor.
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş bir Erdoğan’ın ise, üzerinde seçmen baskısı olmadan Kürt sorununda bugün olmaz denebilecek her türlü çözüm iradesini ortaya koyacağı zaten konuşulmakta olan bir konu.
Zaman ne gösterir bilinmez, cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha iki yıl var, yukarıda bahsettiğim senaryolar altüst olabilir. Diğer yandan, Kürt sorunu bu kadar can yakarken, sanki artık siyasi çözüm için daha fazla bekleme lüksümüz kalmadı gibi geliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016