Lale KEMAL

İstikrar ve güvenlik için şeffaflık
21.12.2011
2753

 Bir önceki yazımda dile getirmiştim; zamanın dondurulması kaos endişelerini de beraberinde getirir, diye. Zamanın dondurulması, kısaca demokratik reformların hızının kesilmesi anlamına geliyor, şimdi kesilmiş olması gibi. AK Parti’nin 2002 kasımında iktidara geldiği ilk dört yıl Türkiye, askerî ve sivil alanda ileri demokrasi hedeflerine ulaşma adına atılan yasal adımlarla belki de tarihinin en reformist dönemini yakalamıştı. Bu dönemde, hatırlayın, Türkiye’de istikrarın getirdiği olumlu havayı soluyorduk. Dolayısıyla, 12 Haziran seçimlerinde halkın yüzde 50’ye yakınından aldığı oylarla üçüncü kez iktidara gelen AK Parti’nin, uzunca süredir ara verdiği reformlarına biraz gecikmeli de olsa yeniden ivme kazandırması gerekiyor. Doğru, muhalefet partilerinin, demokrasinin tesis edilmesi yolunda topluma cesaret verici hiçbir adım atmayışları, iktidar partisini de tembelleştirmiş olabilir. Ama, arkanıza aldığınız halk desteği ile reformları yeniden başlatın, son yapılan anketler de size olan desteğin azalmadığını tam tersine arttığını gösteriyor.

Ustalık, diye nitelendirdiğiniz bu üçüncü iktidar döneminizde verdiğiniz reform sözlerini yasal düzenlemelerle uygulamaya koymaya başlayın, boşverin muhalefeti, halk arkanızda, ürkmeyin.Partinizden, yolsuzluğa karıştıkları iddia edilenleri de ayıklayın ki yapacağınız reformlar daha bir anlamlı olsun.

Örneğin, işe, yarım kalan askerî reformlara ivme kazandırarak başlayın, TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması için yasal düzenlemeleri yapın ki uygulamada siyasi iradenin gözünden kaçan hiçbir yanlışlık olmasın. Nasıl olsa son durumda, atanmış bürokratların hatalarının da hesabı seçim sandıklarında siz siyasilerden kesiliyor.

Ayrıca, devlet olmanın bir gereğidir, silahlı unsurlarınızın tam denetimini sağlamak. Zira ancak bu denetim sayesinde ülkenin istikrarı ve güvenliğini de sağlamak mümkündür.


Dünyada, istikrar ve güvenliğin tesis edilmesinde savunma ilintili bilgilerin şeffaflaşmasının gerekliliği yönünde artan bir farkındalık oluşmaya başladı.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü (TI), geçen ekim ayında yayımladığı raporunda, şu önemli hususa dikkat çekiyor;

“Devletler, toprak bütünlüğünü muhafaza etmek ve vatandaşlarının korunmasını sağlamak gibi ana fonksiyonları yerine getirmek üzere vardırlar. Devletlerden, vatandaşlarına, altyapı, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerini sunmaları beklenir. Ancak, savunma ve güvenlik ilkelerinin, bir devletin toprak ve siyasi kimlik olarak ayakta kalmasına etkileri vardır. Dolayısıyla, güvenlik ve savunma alanındaki kamu hizmeti devletin bizatihi tanımının bir parçasıdır. ... Savunma ve güvenlik bütçeleri, vatandaşların vergilerinin bu sektörlerde nasıl harcandığını öğrenecekleri ve hükümetleri ile askerlerinin faaliyetlerinden sorumlu tutacakları kritik belgelerdir.”

Aynı raporda, şeffaf olmayan ve yolsuzluk iddiaları içeren savunma harcamaları kararlarının, Silahlı Kuvvetler’in etkinliği ve verimliliğini önlediği de anımsatılıyor.

TI’nın, savunma bütçelerindeki şeffaflık kategorisinde, orta düzeyde şeffaflık sınıfına bile almadığı Türkiye’de, Bilgi Üniversitesi ve TESEV gibi STK’ların bilimsel araştırmaları, artık artan biçimde askerî harcamaların bir bölümünün vekillerden bile gizlendiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla askerî harcamaların şeffaf olmadığı teşhisi artık bilimsel düzeyde de konabiliyor. Artık görev, teşhis edilen bu sorunun giderilmesi için doğru reçetenin uygulanmasında parlamento ve siyasi iradeye düşüyor ve tabii kamuoyundan da baskı gelmesi gerekiyor.

Bilimsel araştırmalara ek olarak, darbe soruşturmaları çerçevesinde yürütülen iddianamelere yansıdığı için daha belirginlik kazanan askerî alanda yapılan orantısız ve müsriflikten de öteye giden, adını koymak istemediğim ve “başıboş bırakılmış harcamalar” demekle yetineceğim kaynakların, nasıl çarçur edildiği de bir bir ortaya çıkıyor.

Bunlara son örnek olarak, Yeni Şafak ve Bugün gazetelerinin dünkü haberlerine yansıyan bilgiler gösterilebilir. Yeni Şafak gazetesinde yer alan ve belgelere dayandırılan habere göre, Genelkurmay’ın karakollara ve savunmaya dönük ‘acil kaynak’ statüsüne giren milyonlarca liralık ödeneği halı saha, lüks salon ve yol yapımına harcanmış.


Bugün
 gazetesinin haberinde ise, Balyoz darbe planı davasının üçüncü iddianamesinin ek delil klasörlerine atıfta bulunularak, Gölcük’te Donanma binasının zeminde ele geçirilen ve Türkiye’nin birçok kritik projesini sekteye uğratma girişimini ortaya koyan notların vahim içerikleri veriliyor.

Türkiye’nin kıt kaynakları ile yurtiçinde üretilen kimi askerî sistemlere ilişkin bilgilerin, asker ve sivil kişiler tarafından yurtdışına satıldığı iddialarına ilişkin yargı sürecine dikkatiniz çekerim. Vekillerden ve vatandaştan, “Gizli, stratejik,” uyutmasıyla gizlenen bilgilerin dahi dışarıya satıldıkları iddiaları doğru çıkarsa bu, vatana ihanet anlamına gelir. Oysaki bu türden bilgilerin ilgili kurumlarca çok iyi muhafaza edilmesi gerekir ki dışarıya sızmasın.

Diğer yandan, Türkiye’nin istikrarını önemli ölçüde sekteye uğratan terörle mücadeledeki yanlışların hep üstü örtüldü. Örtüldü zira etkin mücadele için gerekli kaynaklar, kimi komutanların lüks yaşamlarını finanse etmek için harcandı, bazı gazetelerin belgelerle ortaya koydukları gibi.


Sayıştay’ın askerî harcamalar üzerine yapacağı denetimden elde edilecek bilgilerin kamuoyu ve hatta mümkünse vekiller ile paylaşılmasının, “Gizlilik,” kisvesi altında engellenmek istenmesinin gerçek nedenlerini anladınız mı?.


Öğrendiğinizde şok geçirebilirsiniz...


[email protected]
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar