Markar ESAYAN
Beni çok etkiledi.
Gazeteden Bay E, odama her zamanki munis ve zeki haliyle geldi ve dedi ki: “Markar Bey, her insanın bir kırılma noktası vardır. O insanların o minibüste çaresizce yanması –ki ben yakılması diyorum buna– benim ülkemle kırılma ânımdı. İçimde umutlarıma dair bir şeyler kırıldı. Lütfen bu olayın peşini bırakmayın...”
Bırakmayız tabii.
Bırakmayız elimizden geldiğince...
Ama insanı kıran ne çok şey var bu dünyada değil mi!
Bir kırımdan geçiyoruz sürekli...
Tamam Yeni Zelanda’da daha az, Suriye’de daha çok kırılabilir belki insan şu aralar, Türkiye’ye göre, bilemem. Sonra ne bileyim, her insanın kırılma eşikleri farklı farklıdır. Bir insanı iki büklüm eden o an ile, diğer insanı iki büklüm eden diğer an ve olay farklı farklı tezahür edebilir...
Üstelik, dünya artık küçük bir köy, küçülmenin faydaları kadar, dünyanın tüm dertlerini kucağımıza yığması gibi bir tesiri de var değil mi?
Suriye’de kurşuna dizilen o 15 güzelim eşeği seyretmek gibi...
Her insan kırılır, çünkü çok kırılganız hepimiz. Hem çok güçlü, hem de çok zayıfız, gücümüz zayıflığımızdan geliyor biraz da, hayır biraz da değil, çokça da...
Yüreğimizdeki bu kırılmalar, yerin yüzlerce kilometre dibinde yaşanan fayın çatlaması...
Aldığımız bazı önlemler var şüphesiz.
Öfke gibi, unutmak gibi, boşvermek, avcı ile avın yerini değiştirmek, gerekçeler bulmak gibi...
Bunların hepsi de insani, ama hangisini seçip de içine yerleştiğimiz meselesi, bizi insana yaklaştırabilir, ya da insanlıktan çıkarabilir.
Yarı mamulüz çünkü bizler...
Dünya, bu ülke, bugün değil, ama dün ve çok çok dün önce de, karışık ve zor bir yerdi.
İnsanlar hep kırılıp döküldüler, insanlar çok çok kırılıp döküldüler...
Sonra o parçaları toplayıp, daha iyi ve daha kötü insanlar yaptılar kendilerinden.
O insanların tercihleri, daha iyi ve daha kötü insan toplulukları yarattı, uygarlık böyle ilerledi ve böyle tekledi...
Sen de kırıldın belki, bundan daha insanca ne olabilir? Ama yere eğilme basiretini gösterdin mi? Diyelim gösterdin, o kırıkları öğütüp yeniden çamur yaptın mı?
Ellerini o çamurla kirletmeye tenezzül ettin mi?
Su lazım oldu, toprak lazım oldu, eksiği tamamlamak için...
Kırılan eksilir önce çünkü...
Malzemen ne oldu?
Öfke mi, unutmak mı, uymak mı, safını zorbanın yanında tutmak mı?
Bay E...
Kırılmakta haklısın, öfkende, umutsuzluğunda ve tahammülsüzlüğünde, haklısın.
Ama bu haklılık vadeli bir duygu, kendi kendini yok edecek, sen onu istismar etmeye başladığın anda.
Biliyorum, sen o yananları geri getiremezsin, gücün adaleti eksiksiz yerine getirmeye de yetmeyecek muhtemelen, muhtemelen bizlerin de...
Küçük insanlarız biz sıradan...
Ama kırıldığın yerden kalkacak mısın?
Soru bu?
Kalkıp, kendi küçük dünyanda, tuz, tat, merhem olacak mısın?
Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyor musun?
Sorular bunlar...
Adalet beklenecek bir şey değildir. Adalet sahiplenecek, uğruna kendi çabanı vermekte yükümlü olduğun bir şeydir. Küçük adalet adacıkları, birleşip uygar bir ülke yaratır zamanla, ya da tersi olur...
Bir belgeselde seyretmiştim, Güney Asya’da bir köy, genetik bir hastalık yüzünden korkunç bir felaket yaşıyordu.
Ağaç insanlar...
İnsanların yüzleri, vücutlarının her yeri ağaç gibi kabuk bağlıyor, yazıyla anlatılamaz, kabuklar derilerini örtüyor, kafaları büyüyordu insanların.
Bir cerrah, çok ünlü, zengin, işini gücünü bırakmış, bu insanlara adamıştı kendini. Öyle böyle değil, saatler süren bir dizi ameliyat gerekiyordu, belki bir hasta için seneler boyunca emek vermek gerekiyordu...
O adam buna adamıştı kendini...
O insanların iyileştikten sonraki mutluluğunu görmeliydiniz, ağlamadan seyredemezdiniz.
Hadi eğil yere Bay E, kırkıklarını topla...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Nihat Taştan
MÜŞRİK KİME DENİR? Yerleri ve gökleri, ikisinin arasındaki her şeyi Allahın yarattığını ve yönettiğini kabul eden fakat, bir başka şeyden yardım dileyip, başka kimseye veya şeye dua eden kimseler. [Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?] ankebut suresi 61 Bir başkasını kendisine veli edinip, Onu mabudları yapanlardır:“Allah ile kendi aralarına koydukları öyle şeye kul olurlar ki, onlara ne bir zararı olur ne de fayda sağlar. “Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir” derler. De ki: “Göklerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi ona bildiriyorsunuz?” Allah, onların şirk koştuklarından uzak ve yücedir.” (Yunus 10/18)