Mehmet ALTAN
Türkiye çok uzun yıllar ‘tek parti’ yönetimi ile yönetildi, çok partili rejime de görüntüde geçti. Çok partili rejim ne güç dengelerini değiştirdi ne hukuksal mevzuatı ne de toplumsal zihniyeti.
Devlet, yoğun bir propagandayla cumhuriyetin kutsallığına ve ‘kusursuzluğuna’ inandırdı insanları. Cumhuriyet varsa, birden fazla parti de bulunuyorsa, seçim de yapılıyorsa artık toplumun ayrıca bir de ‘demokrasiye’ ihtiyacı yoktu.
Buna inanmanın bedelini çok ağır ödedi Türkiye. Darbelerle, cinayetlerle, hapishanelerle, kanla, fakirlikle, gelişmemişlikle ödedi.
Türkiye, cumhuriyetin farklı, demokrasinin farklı olduğunu daha yeni yeni seziyor. Henüz daha bilinçli bir talebe dönüştüremiyor belki ama seziyor, demokrasi ihtiyacı bir fikirden çok bir his, bir sezgi hâlâ bu ülkede.
* * *
Cumhuriyetin 90. yıldönümünü kutluyoruz bugün. Ben de ‘demokrasi olmayan bir cumhuriyetten demokratik bir cumhuriyete geçmek’ anlamına gelen ‘İkinci Cumhuriyet’ açısından doksan yılın sonunda durum nedir, bunu değerlendirmek istiyorum.
Bunu sağlam bir şekilde kavrayabilmek için önce ‘İkinci Cumhuriyet’ ne istiyor, onu somut olarak ortaya koymak gerekiyor.
Ne istiyor ‘İkinci Cumhuriyet’?
Cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyor... Siyasal sistemin yeniden yapılanmasını istiyor... Rejimin bürokratik yapısının değiştirilmesini istiyor... Devletin ekonomik ağırlığının azaltılmasını, harcamaların şeffaflaşmasını, vergi verenlerin vergilerinin nereye harcandığını denetleyebilecek hale gelmesini istiyor...
Rejimin, üzerindeki ordu vesayetinden arındırılmasını istiyor...
Tüm toplumsal tabakaların katılımıyla devlet çatısının üretken ve demokrat bir şekilde yeniden çatılmasını istiyor.
Bunları istiyor; çünkü cumhuriyetle birlikte demokrasiye geçemediğiniz zaman halk özgürleşemiyor, eşitlik oluşmuyor, adalete güvenilemiyor, yaratıcılık gelişemiyor ve hiçbir zaman ‘gelişmiş’ toplumlar arasına giremiyorsunuz. Gelişmişlik için cumhuriyet yetmiyor.
* * *
Kemalizmin ağır vesayeti altındaki Türkiye’de bundan yirmi yılı aşkın bir süre önce telaffuz edilen ‘İkinci Cumhuriyet’ önerisi, o zaman Ankara’da öfkeli bir deprem yaratmıştı.
Bugün o analizler genel bir kabul görüyor.
1923 Cumhuriyeti’nin demokratik ve çoğulcu bir niteliği bulunmadığı, egemenliğin halka değil bürokrasiye ve orduya ait olduğu, devletçi ekonomik anlayışın bir ‘soygun sistemi’ne dönüştüğü tespitleri artık sıradan doğrular haline geldi.
‘Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve siyasal sistemin yeniden yapılanması’ da şimdilik sadece ‘söz’ düzeyinde kalsa da siyasi söylemin önemli bir parçası oldu.
Bu açıdan ‘İkinci Cumhuriyet’ tezleri tartışılmaz bir yol almış durumda.
Sorun, ‘İkinci Cumhuriyet’in nasıl gerçekleşeceği... Çünkü tıkanıklık orada.
Sözden eyleme, kuvveden fiile nasıl geçilecek?
* * *
AB perspektifleri ve onun somut reçeteleri üzerinden hareket edilse bu tıkanıklık çok daha rahat aşılabilecek, ‘İkinci Cumhuriyet’, kısacası geri dönülmemek üzere evrensel hukuk kurallarına ve ilkelerine dayalı sistemli bir demokratikleşme kolaylaşacak...
Ama böyle olmuyor, bu konularda çok ciddi sıkıntılar var... AB’ye uyum için 2007 ile 2013 yılları arasında çıkarılacağına söz verilen ve takvime bağlanan 188 yasadan ancak 30’u hayata geçti.
Çünkü iktidarının ilk yıllarında ‘değişim siyasetini’ rehber edinen AKP , artık ‘siyasal ikbal’ noktasında demir atmış, mevcut statüko içinde kendi vesayetinin peşine düşmüş vaziyette.
Halka hizmet götürme noktalarında, sağlık, ulaştırma gibi alanlarda önemli başarılar elde edilmesine, askeriyenin pozisyonunun geriletilmesine rağmen rejimin kurumsal bir şekilde demokratikleşmesi akamete uğramış bulunuyor.
Ülke sosyolojik olarak normalleşiyor ama rejim olarak demokratikleşmiyor.
Öyle ki, tek parti döneminin ‘Kemalist gençlik’ hedefinin yerini Başbakan Erdoğan’ın ‘dindar gençlik’ projesi alıyor.
Halbuki, bugün eğitimi ve genelde hepimizin hayatını çok dar bir alana hapsetmeye çalışan AK Parti’nin 2011 seçim bildirgesi, bizlere ‘ileri demokrasi’ ve ‘en aykırı seslerin bile kamusal alanda kendisine yer bulacağı’ bir Türkiye vaadinde bulunuyordu.
Oradan,her alanda kendini gösteren ‘siyasal din sömürüsüyle karışık bir otoriterleşme’ anlayışının bunaltan iklimine düştük.
* * *
Eğer 2011 AKP seçim bildirgesinin ilk 28 sayfasına bir göz atarsanız, bu partinin iki yılda nereden nereye gerilediğini, nasıl Kemalizmin hayranı ve esiri bir partiye dönüştüğünü görürsünüz.
Sorunların çözümünü ‘tek adam’ın duygusal gelgitlerine bağlayarak sonuç almaya çalışmak, toplumun duygusal gelgitlerini de arttırıp neticede ortak bir ‘nevrotik’ krize sebep oluyor.
Bu ümitsizlik ve kriz hali de toplumu bunaltıyor.
AK Parti’nin mevcut haliyle çare olmadığı bir ortamda CHP de ‘kışla’ ile ‘demokrasi’ arasında binamaz kalmış vaziyette. Ne yârdan geçiyor, ne serden.
O halde ne olacak? Biri dindar, diğeri laik iki Kemalist parti arasında sıkışan Türkiye ne yapacak?
* * *
Türkiye, Kemal Derviş reformları ve ekonomi politikası , dünya konjonktürü ve AKP’nin Derviş’in ekonomi politikasından sapmaması, kamu maliyesinde çok önemli bir performans göstermesi sayesinde son on yılda mevcut çerçeve içinde olumlu bir seyir izledi.
Türkiye’yi Türkiye ile kıyaslayınca epey yol aldık.
Ama kendimizi dünya ile kıyaslayınca, çok daha radikal ve sistematik bir dönüşüm ihtiyacı, hatta yapısal bir devrim zorunluluğu var.
Gelişmişliğin her somut ölçüsünde dünya sıralamasının çok altlarındayız çünkü.
* * *
Kemalizmin ‘laikçi’ türünden sonra ‘dinci’ versiyonunu da denedik ve onun da bizi bir çıkmaza soktuğunu anladık.
Hiç de azımsanmayacak bir kazanım. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye bu kazanımdan yola çıkarak kendi yolunu bulacak.
“Taşın fazlasını atıyorum, geriye heykel kalıyor” diyen Rodin’in tarifini siyasette de göreceğiz, ‘Türkiye’de her biçimdeki Kemalizmi atınca geriye demokrasi’ kalacak.
* * *
Şimdilerde 12 Eylül rejimini koruyarak vesayetin el değiştirmesi oyunu oynanıyor... Göreceksiniz o da aşılacak.
Kemalist bir kalkınma modeli yerine, demokrasi içinde kalkınıp gelişmeyi öneren ‘İkinci Cumhuriyet’in talep ettiklerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu toplum tarafından hissediliyor; çünkü zaten bu yüzden ‘dinci Kemalistler’ bile ‘demokrasi’den söz etmek zorunda kalıyorlar.
Kemalizmin her türünün yarattığı bunaltıcı baskı, iktidarı destekleyenleri bile rahatsız eden bu yaygın huzursuzluk, bu keskin bölünme ve düşmanlık, demokrasi ‘hissi’nin zehirlenmiş bir bünyeye zerk edilmiş sağaltıcı bir serum gibi ferahlatıcı bir etki yapmasını sağlıyor. İnsanlar o ‘serumu’ içgüdüsel biçimde istiyor.
İnanın çok da fazla kalmadı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025