Mehmet ALTAN
Kürdistan demokratikleşirse
“İkinci Cumhuriyet: Mecburi İstikamet” başlıklı yazı dizisinin özellikle Kürtlerle ilgili bölümü çok tartışıldı. “Kürtler Türkiye’nin batısındaki demokrasi mücadelesinin dışında mı kalıyorlar?” diye kabaca özetleyebileceğim saptamaya çeşitli itirazlar oldu.
Bu itirazları ve tepkileri üç kısma ayırmak mümkün sanırım.
Birinci tür tepkiler, bir tartışmayı açmaktan, genişletmekten, sürdürmekten ziyade “susturup” bitirmeyi amaçlayan epeyce düzeysiz hakaret ve aşağılamalardan oluşan yazılardı.
Benim saptamamın yanlışlığını ya da doğruluğunu verilerle net biçimde ortaya koymak yerine “ağzımın payını vermeyi” hedefleyen ucuz polemiklerdi.
Onlara bir şey söylemeye gerek yok.
Bu tartışmaya bir katkıları olmayacağı, öyle bir niyetlerinin bulunmadığı da belli.
Onların canını yakmanın da kimseye bir faydası olmaz.
İkinci tür tepkiler, iyi niyetli ve hakkaniyetli itirazlardı.
Ruşen Çakır ve Ezgi Başaran’ın yazılarını örnek gösterebilirim. Onlar, “Kürtlerin AKP’den başka müzakere edebileceği bir siyasi güç olmadığını” söyleyerek, bu açıdan Kürt siyasetinin eleştirilemeyeceğini söylüyorlardı.
Bir anlamda Kürt siyasetçilerinin “çaresizliğini” vurguluyorlardı, eğer ben o yazılardan yanlış bir sonuç çıkarmadıysam.
Bu bakış açısı benim söylediklerimle çelişmiyor, sadece bu durumun alternatifsizlikten kaynaklandığını gösteriyor.
Ben, Kürt siyasetçileri öyle ya da böyle davrandıkları için eleştirmedim, öyle ya da böyle davranmaları gerektiğini de söylemedim.
Ben durumun ne olduğunu, bana nasıl gözüktüğünü anlattım. Bir tespit yazısı yazdım.
Kürt siyasetinin haklı nedenleri olabilir ama son tahlilde AKP’nin otoriterleşmesine karşı sürdürülen demokratikleşme mücadelesinde yer alıp almadıklarını sorguladım.
Bugün itibariyle demokratikleşme mücadelesinde yeterince yer almıyorlar izlenimi var. Başka türlü davranabilirler miydi ya da davranmalı mıydılar ya da bu siyaset beklenen sonucu getirir mi, bunlar ayrı tartışma konuları. Bunları da tartışabiliriz ama sanırım önce Kürt siyasetinin bugün nerede durduğunu bir kez daha saptamamız gerekiyor.
“Kürt siyaseti nerede duruyor?” sorusunu net biçimde ve derinleştirerek tartışamamıza imkân sağlayacak iki önemli konuşma KCK’nın yöneticilerinden geldi. Onlar da üçüncü yaklaşımı temsil ediyorlar.
Mustafa Karasu’nun Taraf gazetesinde okuduğum konuşmasındaki bir vurgu bence çok önemliydi. Karasu, Sterk Televizyonu’na verdiği demeçte, “HDP ile Türkiye sınırlarında, Türkiye’nin demokratikleşmesi içinde Kürt sorununu çözmeyi hedefliyoruz. BDP ise Kürdistan’da demokratik özerkliği inşa edecek sivil toplum projesini ortaya çıkaracak” demiş.
Bu açıklamanın doğrudan benim yazdıklarımla bir ilgisi yok herhalde ama tartışmaya yol göstermesi açısından bence değerlendirilmesi gereken bir strateji tarifi.
Özgür Gündem’den Erdal Er’le konuşan Duran Kalkan ise adımı vererek açıklamalar yaptığı için onun benim saptamalarıma cevap verdiğini biliyorum.
“Türkiye’deki faşizm, Kürdistan'da soykırım varken, Kürdistan'da soykırım kalkar demokratik hale gelirse acaba Türkiye böyle mi olur? AKP yönetimi böyle mi olur? Bunu bile yorumlayamıyorsa, ben o kafaya ne diyeyim.”
Bu tartışmanın öneminin ve gerekliliğinin hatırına “o kafa” lafına aldırmadan geçelim ama eğer bu tartışma bir gerçeği bulma adına sürecekse, yaşımıza ve tecrübelerimize yakışan bir dil kullanmanın hepimiz adına daha şık olacağını dostça bir dipnot olarak buraya kaydedelim.
Şimdi gelelim Kürt siyasi hareketi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ilişkisine. “Bir yandan AKP ile görüşmeler sürdüren Kürt siyaseti, bir yandan da gittikçe demokrasiden uzaklaşan AKP ile mücadele edebilir mi?” meselesine…
KCK yöneticileri bu yaklaşımlar üstünden gerçekten ciddi bir tartışma yürütmek isterlerse karşımıza çıkacak ilk temel soru şu olur:
Kürt siyaseti için önemli olan Kürdistan’ın özerkliği mi yoksa Türkiye’nin bütünüyle demokratikleşmesi ve Kürt sorunun bu demokratikleşme içinde çözümlenmesi mi?
Kürt siyasetçileri, “Kürdistan’ın özerkliğidir bizim için önemli olan, gerekirse bunun için diktatörleşmekte olan Erdoğan’la da anlaşır, onun tek adamlığını ve başkanlığını destekleriz” derlerse zaten tartışmaya gerek yok, durum netleşir.
Bu onların siyasi tercihidir.
Kırk yıl süren bir mücadele verdiler, bir yol ayrımına geldiler, bu noktada verecekleri kararı tartışmamız bir sonuç yaratmaz.
Böyle bir açıklama, siyasi tabloyu bize net olarak gösterir.
Kimse de bir söz söylemez, Türkiye’nin genelinde demokrasi mücadelesini sürdürmek isteyenler kimle yan yana, kimle karşı karşıya olduklarını bilir.
Ama benim gördüğüm KCK yöneticileri bu keskinlikte ve netlikte bir söz söylemiyorlar. Tam aksine, “Türkiye’nin demokratikleşmesinde de bir rolleri olduğunu ve olacağını” ısrarla söylüyorlar.
Karasu, “ikili” bir siyaset sürdüreceklerini, HDP ile Türkiye’nin demokratikleşmesini, BDP ile Kürdistan’ın özerkliğini sağlayacaklarını ileri sürüyor.
Kalkan ise “Kürdistan’da soykırım kalkar demokratik hale gelirse Türkiye böyle mi olur” diyerek Kürdistan’daki olumlu gelişmelerin Türkiye’yi de demokratikleştireceğini ima ediyor.
Ben bu iki açıklamayı da “Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi bizim için önemlidir” diye okuyorum.
Bunlar, memnuniyetle karşılayacağımız ama aynı zamanda bize tartışma ve sorgulama hakkı da veren açıklamalar.
O zaman tartışalım.
Bu “ikili” strateji mümkün mü ve Kürt sorununun çözümü Türkiye’yi demokratikleştirmek için yeterli mi?
YARIN : “AKP’nin özel savaş yöntemi”
http://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-altan/muhtesem-acmaz-ve-kurt-meselesi,9253
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.11.2025
25.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025