Mehmet ALTAN
DURAN KALKAN'A CEVAP VE SORULAR
MUHTEŞEM AÇMAZ VE KÜRT MESELESİ 2
Önce Duran Kalkan’ın AKP’nin siyasetiyle ilgili önemli saptamalarını okuyalım.
“O bakımdan tek yanlı bakmamak lazım. AKP'yi okurken tek yanlı bakanlar, bir söze bakanlar yanılırlar. Aynı anda bir söz yok ki, tek bir tutum yok ki! Birçok tutum, farklı farklı sözler var. Hepsi de birbirinin karşıtı. Bu bir AKP tarzıdır. Zaten işin başını tutmuş, istediği gibi baskı uyguluyor, her şeyi söylerim, her türlü tutumu gösteririm, herkeste beklenti yaratırım, diyor. Bu, sanki bir şey yapacakmış gibi beklenti yaratma, umut yaratma, karşındakini etkisiz kılma tutumudur. AKP halen o tutumdadır.
Aldatmaya çalışıyor, uyutmaya çalışıyor, toplumu yanıltmaya çalışıyor ki tepki göstermesinler, beklenti içerisinde olarak AKP'nin iktidarına karşı yapmaları gereken mücadeleyi yapmasınlar. Bu oldukça planlı, maksatlı, düşünülmüş bir özel savaş yöntemi. Bunu çok etkili bir biçimde kullanıyor.”
Bunlar kesinlikle katıldığım saptamalar. Ben de aynen böyle düşünüyorum.
“Barış süreci”nin başından bu yana yaşadığımız gelişmelere baktığımızda, Kalkan’ın çok doğru saptadığı biçimde “oldukça planlı, maksatlı düşünülmüş bir özel savaş yöntemi” ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Ben bunun bir “psikolojik savaş” yöntemi olduğu kanısındayım.
Kalkan’dan ayrıldığım nokta, bu “psikolojik savaşın” sadece Kürtlere değil bütün Türkiye’ye karşı kullanıldığı.
Bu psikolojik savaş bir “umut yaratarak” Kürt siyasi hareketini muhalefetin dışına çekerken, Türkleri de “Erdoğan’ı eleştirmek barışa karşı çıkmaktır” diye pasifize etmeye uğraşıyor. “Barış için Erdoğan’ın her yaptığına destek olmalıyız” propagandasına ağırlık veriyor.
Bu “psikolojik savaş” mekanizmasının medyada yer tutmuş hatta medyayı kaplamış ajanlarının rezilce propagandalarına imkân vermemek için şunu da net biçimde söylemeliyim:
“Kürt siyasi hareketi” derken “silahlı bir hareketi” kast etmiyorum, silahların sustuğu bir ülkede 37 milletvekili, yüzden fazla belediyesi, milyonlarca taraftarı olan bir “siyasi” hareketten söz ediyorum. Bunun altını da kalın kalın çiziyorum.
Bu siyasi hareketin dağda duran “silahlı bir gücü” de var ama burada tartıştığımız “silahların yeniden patlaması” değil, tam aksine, tartıştığımız, o silahların bir daha patlama ihtimalini de tümüyle ortadan kaldıracak, çocuklarımızın hayatını kurtaracak, kalıcı ve herkese güvence veren bir demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi.
Bu demokratikleşmeye nasıl gidebileceğimizi, Kürt hareketinin böyle bir mücadeledeki yerini konuşmadan önce gene bir soru soralım.
“Barış süreci” başladığından bu yana Türkiye’de demokrasi gelişti mi, geriledi mi?
“Gelişti” diyen biri varsa “Kürtlerle birlikte Türkleri de kapsayan” tek bir örnek versin.
Bu süreç başladığından beri, “Erdoğan’a karşı çıkmak barışa karşı çıkmaktır” sloganı altında otoriterliğe, tek adamlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa gidildi.
Her türlü olumsuz gelişme, “barış sürecinin” ardına saklandı.
Bana, “bir psikolojik savaşla karşıkarşıyayız” diye düşündüren de “barış sürecinin” başlamasından bu yana yaşadığımız bu korkunç gelişmeler. Türkiye’nin, her türlü özgürlüğün askıya alındığı bir “tek adam” despotluğuna hızla yuvarlanması.
Kalkan’la saptamalarımız benziyor ama vardığımız sonuçlar farklı.
Duran Kalkan diyor ki “Kürdistan’da durum düzelince Türkiye’de de durum düzelecek.”
Nasıl olacak bu?
Kürdistan özerk olunca Erdoğan tek adamlıktan vaz mı gececek? Bugün sürdürdüğü baskıcı yönetimin nedeni Kürdistan’da “özerkliğin” olmaması mı? Basın özgürlüğünün yok edilmesi, Gestapo yasalarının çıkması, yargıya doğrudan müdahale, mahkeme kararlarını dinlememe hep Kürdistan’ın özerk olmamasından mı?
Bütün bu olumsuz gelişmelerin, “barış sürecinin” başlamasından sonra gerçekleşmesini nasıl açıklayacağız?
Kürdistan özerk olunca bunlar nasıl düzelecek, Erdoğan hukuk düzenine nasıl dönecek?
Ben, “özerklikle” demokrasi ilişkisinin Kalkan’ın söylediğinin tam tersine işleyeceğini düşünüyorum, Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesinin Kürdistan’ın özerkliğini güvence altına alacağı kanaatindeyim.
“Kürdistan özerk olunca” ya da “demokratik olunca” Türkiye de değişir dediğiniz zaman, “o özerkliği size ben vereceğim” diyen Erdoğan’ın her türlü anti-demokratik uygulamasını ve tek adamlığa gidişini desteklemek zorunda kalmaz mısınız?
“Kürdistan’ın özerkiğini ya da demokratikleşmesini sağlamaya uğraşırken, bizimle müzakere eden yönetimin Türkiye’nin genelindeki her türlü faşist uygulamasına aldırmayalım, nasılsa bizim özerkliğimiz Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayıp faşizmi bitirecek” diyen bir mantıkla faşist uygulamalar karşısında sessizliğe ve tepkisizliğe yuvarlanma tehlikesiyle karşılaşmaz mısınız?
Yani Kalkan’ın çok iyi söylediği “planlı, maksatlı bir savaşın” tuzağına düşmez misiniz? Bir “umut” karşılığında diktatörlüğe giden yolda yardımcı olmaz mısınız?
Örneğin, Kürdistan’ın özerkliğini ya da demokratikleşmesini, 75 milyonluk Türkiye’nin demokratikleşmesinin tek “yolu” olarak değerlendirmeye başladığınızda, “yolsuzluklar” sizin için önemsiz bir ayrıntıya döner, mahkeme kararlarının uygulanmamasına aldırmazsınız, Erdoğan’ın “paralelle mücadele ediyorum” diye kendine bağlı özel bir yargı düzeni kurmaya kalkışmasına direnmezsiniz, polislerin mahkeme kararlarını uygulamaması size ciddi bir sorun gibi görünmez, güçler ayrılığının yok edilmesini hayati bir sorun olarak algılamazsınız, Erdoğan’ın başkanlık sistemini kurma girişimlerini yakın geleceğimizi etkileyecek bir faşizmin oluşturulması olarak değerlendirmezsiniz.
Şu anda Türkiye’de bütün bu saydıklarım gerçekleşiyor ve Kürt siyasi hareketi bunların karşısında ne kadar etkili bir muhalefet yapıyor?
Kalkan, “umutla” etkisizleştirildiklerini söylerken çok haklı ama o “umudu” sorgusuz biçimde benimsemenin temelinde “Kürdistan’ın özerkliği Türkiye’yi demokratikleştirir” iddiası yatmıyor mu?
Benim görebildiğim kadarıyla, “Kürdistan demokratikleşirse Türkiye demokratikleşir” önermesi hepimiz için çok ağır olabilecek tehlikeli sonuçları içinde taşıyor.
Diyelim ki bugünkü “hukuki” zeminden yoksun iki “fiili” durum yollarına devam etti ve Kürdistan özerkleşti, AKP de Türkiye’de bir “führer” yönetiminde faşist bir baskı rejimini kurdu. Kürt siyasetçileri, o “özerkliğin” o diktatörlüğü demokrasiye dönüştürebileceğine inanıyor mu?
Yoksa o faşist diktatörlük Kürdistan’ın üzerine de çökmek üzere harekete mi geçer? Harekete geçerse, hepimiz için böyle korkunç bir gelişmenin sonuçları, boyutları, acıları ne olur?
Kürdistan’ın dışındaki bölgelerdeki faşizme yönelik gelişmeleri önemsememek, bunların karşısına ciddi bir muhalefetle çıkmamak, sözünü ettiğim ihtimali hiç mi içinde taşımıyor?
“Hayır, asla böyle bir ihtimal yok” diyebilecek birisi var mı?
Varsa, bu güvenini hangi somut veriye dayandırıyor?
Ben, bu “Kürdistan Türkiye’yi demokratikleştirir” görüşünün bugünkü durumu fazlaca küçümseyen bir yaklaşım olduğu, gerçekleri ve gelişmeleri Kürt siyasetinin okumasını çok zorlaştırdığı kanaatindeyim.
Bu iddia, AKP’nin demokrasi karşıtı politkalarını, AKP Kürdistan için umut verdiği sürece Kürt siyasetinin görmemesini sağlıyor. Daha doğrusu görmemeye “mahkûm” ediyor.
Kürt siyaseti ile Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesi için verilen mücadele arasına giren barikat da bu inanç bence.
Bu inanç, Erdoğan Kürtlere umut verdiği sürece Kürt siyaseti genel bir demokratikleşme hareketinin dışında kalacak anlamına geliyor bence.
Kalkan’ın saptamalarına katılıyorum ama onun bu saptamalardan sonra “umut, Kürt siyasetini hangi mekanizmalarla etkisizleştiriyor” diye sormasını da bekliyorum.
Bu soruyu sorduğunda, o mekanizmanın “Kürdistan Türkiye’yi demokratikleştirir” genellemesinde yattığını göreceğini sanıyorum. Buna inandığınızda Kürdistan dışındaki gelişmelerle pek ilgilenmezsiniz.
Bu aşamada Ruşen Çakır’ın “başka alternatif yok” saptaması çok önem kazanıyor, Erdoğan hiçbir şey vermese de “umut” veriyor ve ondan başka hiçbir parti “umut” bile vermiyor.
Ama Erdoğan’ın verdiği umut “zehirli bir umut”, o umudun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kesin değil ama o umut karşılığında Erdoğan’ın baskıcı tek adamlığa yürüdüğü kesin.
Zaten bu umut, Kalkan’ın deyişiyle Kürt siyasetini “etkisiz” kılıyor.
Burada Karasu’nun belirttiği “ikili” stratejiye de değinmeliyiz.
Kürtlerin bir partiyle “Türkiye’nin demokratikleşmesini”, diğer partiyle de “Kürdistan’ın özerkliğini” örgütlemesi mümkün mü?
Bu sorunun cevabına ulaşabilmek için bir başka soru daha sormamız gerekiyor:
Büyük yolsuzluklar yaparken, açıkça suç işlerken yakalanan Erdoğan, hukuka ve demokrasiye dönebilir mi? Hukuka ve demokrasiye dönerek yargılanmayı kabul edebilir mi?
O kadar ağır suçlardan bahsediyoruz ki Erdoğan’ın yargılanmayı göze alması imkânsız. Zaten yargı üzerinde kurduğu baskı, yargılanmaktan ne kadar korktuğunu gösteriyor.
O zaman, hem asla demokratikleşemeyecek biriyle anlaşmayı, hem de demokratileşmeyi nasıl sağlayacaksınız?
Hukuku tümüyle reddeden, mahkeme kararlarını dinlemeyen, yasalara uymayan biri, özerkliğin “hukuki” altyapısını nasıl oluşturacak?
Hukuki alt yapısı olmazsa, özerklik nasıl bir zemine oturacak? “Yol temizliği” yasaları olmadan, Öcalan’ın müzakereciliğini hukuki güvenceye almadan bu gelişmeler nasıl sağlanacak?
Yarın bir gün Erdoğan, kendini yeterince güçlü hisseder de “vazgeçtim” derse ne olacak? Silahlara geri mi dönülecek? Silahlara geri dönülecekse, bu gelişme, uygulanan siyasetin iflası, dolayısıyla da yanlışlığı anlamına gelmeyecek mi?
Silahlara dönme ihtimalini tümüyle ortadan kaldıracak gerçek bir demokratikleşme mücadelesinin en doğru yönteminin bu “ikili” strateji olduğuna emin miyiz?
Yoksa Erdoğan’ın “vazgeçtim” keyfiliğine asla sapamayacağı demokratik bir yapıyı bütün ülkede oluşturmak için bütünlüklü bir politika aramak, enerjiyi bölmek yerine ortak bir hedef çerçevesinde demokrasiyi isteyen herkesin enerjisini kendinde toplayacak bir strateji uygulamak ve özerkliği bu bütünlüklü siyasetin içinde değerlendirmek daha mı uygun olur?
YARIN: Barış umudu ve diktatörlük
http://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-altan/akpnin-ozel-savas-yontemi,9257
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025