Mehmet ALTAN
Bu yazının hazırlıklarını geçen hafta sonu yaparken İstanbul’da tüm kırıtkanlığıyla erken bahar hüküm sürüyordu. Ben ise geçmişteki bir karabasanın izini sürdüm.
Bütün hafta sonu mahkeme süreçleriyle bağı hiç kopmayan basın tarihinin peşinde gazetecilerin yargılandığı Ankara İstiklâl Mahkemeleri zabıtlarını okudum.
Yaşadıklarımın büyükbabası ile tanışmış gibi oldum.
Hukuku katletmeyi sürdürenlerin de "Kılıç" Ali Bey, "Kel" Ali Bey, Necip Ali Bey ve Reşit Galip Bey gibilerin silik sûretleri olduğunu daha somutundan gördüm.
***
İstiklal Mahkemelerinin üç dönemi var…
Özel bir kanunla 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan ilk dönem İstiklâl Mahkemeleri, Ankara’daki hariç olmak üzere 17 Şubat 1921 tarihinde kapatıldı.
İkinci dönem İstiklâl Mahkemeleri, çalışmalarına 30 Temmuz 1921'de başladı ve 1923'ün Ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü.
Üçüncü ve son dönem İstiklâl Mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında etkin oldu.
Benim zabıtlarını okuduğum İstiklâl Mahkemeleri, üç hafta önce anlattığım Takrir-i Sükûn sonrası kurulan İstiklâl Mahkemeleri.
1925-1926 yıllarında rolünü icra eden Şark İstiklâl Mahkemesi ile Ankara İstiklaâl Mahkemesi…
***
Okuduğum zabıtlar, temyiz olmadığı için yargılamanın akşamında hemen asılan eski Maliye Bakanı Cavit Bey ile her dönem başı belaya giren Hüseyin Cahit Yalçın’ın da aralarında bulunduğu eski İttihatçıların yargılanmasına aitti. Tabii, buna yargılanma denirse….
Hüseyin Cahit Yalçın’ın sadece iki yazı nedeniyle idam istemiyle yargılanması hiç yabancı gelmedi… Şaşırtan tek fark, Hüseyin Cahit bu yargılama sonucu beraat ederken, 2018 yılında iki yazıya “ağırlaştırılmış müebbet” verenlerin bulunması oldu.
26 Ağustos 1926 günkü celsede Ankara İstiklâl Mahkemesi Başkanı, Cavit Bey’e çıkışıyor:
İstiklâl Mahkemeleri akıl ve mantık ve kanaat-ı vicdaniyeye daha ziyade önem verir. Siz Adliye mahkemesi gibi mutlaka gözle görülecek bir şey söylemek istiyorsunuz. Halbuki kıymeti yoktur.
İkinci olarak da burada şaşırdım, zamanımızın gazeteci yargılamalarında da hem de “adliye mahkemelerinde” “gözle görülecek delillere” ihtiyaç yok. Günümüzde de düşünceler kanaatlerle yargılanıyor.
***
9 Ağustos 2018 tarihli P24 Blog’daki “Basın Tarihinden” köşesinde “Asker kaçakları nasıl asılır?” başlıklı yazımda hikâyesini çok geniş olarak anlattığım Zekeriya Sertel ile Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı) de Ankara İstiklâl Mahkemesi’nde mahkûm olur.
Kısa ve uyduruk bir yargılamadan sonra Zekeriya Sertel üç yıl Sinop’a, Cevat Şakir de üç yıl Bodrum’a sürgün edilir.
Halbuki, “Asker kaçakları nasıl asılır ?” başlıklı yazı Cevat Şakir’in hapishane anılarını anlatmaktadır.
Edebiyat yazısı “askerliğe hakaret ve askerî isyana teşvik suçu”ndan yargılanır.
Şaşırtıcı mı, bugünden farkı var mı?
Geçmişin zulmünü şaşırarak ve ayıplayarak anlatmak lüksüne hiçbir zaman sahip olamadık maalesef.
***
Şark İstiklâl Mahkemesi de boş durmaz… Onlar da gazeteci yargılama faaliyetleri içindedir.
Tevhid-i Efkâr’ın başyazarı Velit Ebüzziya, Son Telgraf yazarları Sadri Ertem, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ve İlhami Safa, Sebilürreşat başyazarı Eşref Edip, Toksöz gazetesinin yazarı Abdülkadir Kemali 21 Haziran 1925 günü tutuklanıp Şark İstiklâl Mahkemesine gönderilirler. Gazeteleri de kapatılır.
***
Mahkeme bir süre sonra Elâzığ’a taşınır.
Şeyh Sait İsyanı ile İstanbul basını arasında ilişki olup olmadığı araştırılmaktadır.
Şark İstiklâl Mahkemesi bu defa 12 Ağustos’ta Ahmet Emin Yalman, Ahmet Şükrü Esmer, İsmail Müştak Mayokan ve Suphi Nuri İleri’yi tutuklar. Vatan gazetesini de kapatır.
İstiklâl Mahkemesi Savcısı Süreyya Bey 7 Haziran 1925’te çok bildik ve benim de kendimle ilgili olarak işittiğim cümlelerle basını söyle suçlar:
“İsyanın türlü türlü sebepleri vardır. Bunların arasına basın hürriyetini şahsî maksatlar veya şahsî siyasî gayeler uğruna kötüye kullanan, kasıtlı veya kasıtsız sûrette yazılan yazıların, isyan üzerinde tesirleri dokunan gazetelerin tutumu da girebilir. Bu sebeple gazeteler buraya getirilmeli, yazılarının isyana tesiri dokunduğuna kanaat gelen gazeteciler davaya katılmalıdır.”
Gazeteciler haftalarca yargılanırlar ancak sonunda bir sürpriz olur, siyasi hava yumuşadığı için hepsi beraat eder.
Ama baskı kaybolmaz.
***
Hıfzı Topuz 100 Soruda Türk Basın Tarihi adlı kitapta su soruyu sorar :
“Devrimlerin gerçekleştirilmesi için Takrir-i Sükûn Kanunu ile bir terör havası yaratılması, gazetelerin kapatılması, gazetecilerin isyancılarla birlikte İstiklâl Mahkemelerinde yargılanması ve basının susturulması gerekli miydi acaba?
Devrimlere karşı bütün muhalefeti yaratan, halkla Hükümetin arasını açan, halkı devrimlerden uzaklaştıran, memlekette bir başka rejimin ilk temellerini atan, yıllar sonra gericilik akımlarının yeniden başkaldırmasını hazırlayan, çok partili ortama girildikten sonra Halk Partisi’nin ve liderlerinin bir daha çoğunluğu kazanamamalarına sebep olan ve belki de bugünkü huzursuzluğun temelinde önemli bir yeri olan olaylardan biri Takrir-i Sükûn Kanunu ve onun sınırsız, kontrolsüz uygulanışıdır.”
***
Acaba bugünkü gazetecilerin Silivri yargılamaları için tarih ne yazacak?
Yönetemeyen bir geleneğin çaresiz bir biçimde her daim hukuksuzluktan medet umduğunu mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025