Mehmet TIRAŞ

SİYASAL İHANETİN KATMERLİSİ…
11.03.2024
675

12 Eylül darbe anayasasını değiştireceğini, YÖK’ü kapatacağının sözünü veren AKP “AB standartlarında bir demokrasi ve hukuk” vaat etmişti.

Parti programlarına şöyle yazdılar:

 “-Bizim iktidarımızda bir kişi özgür değilse o toplum özgür değildir.

-Muhalefetsiz bir siyaseti asla kabul etmeyeceğiz.

-Sandık demokrasinin namusudur.

-Millî iradenin dışında hiçbir gücü tanımayacağız.

-Seçimle gelen seçimle gidecek.

-Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü olacak.

-Demokrasi hukuk çeşmesinden beslenir.

-AİHM kararlarını Türkiye’deki yasaların üstünde görüyoruz.

-İktidarımızda eşit vatandaşlık hukukunu uygulayacağız.

-Tekçi değil çoğulcu bir anlayışla ülkeyi yöneteceğiz.

-Bireyin özgürlüğünü, Azınlık haklarını temel hak ve özgürlükler kapsamında görüyoruz.

-LGBT’liler de bizim vatandaşımız hiçbir hak mahrumiyetine ve ayrımcılığa uğramayacaklar.

-Kadınların yaşadığı cinsiyet ayrımcılığına son vereceğiz.

-AB’liği üyeliği bizim olmazsa olmazımız olacak.

-Kopenhag kriterleri pazarlık konusu yapılmadan yerine getirilecek.

-Bizim iktidarımızda sınırsız düşünce ve basın özgürlüğü olacak.

-Temel hak ve özgürlükler değişmez ilkemiz olacak.

-Hukukun denetiminde fırsat eşitliği çerçevesinde rekabetçi serbest piyasa ekonomisini uygulayacağız.

-Biz başarısızlığını dış güçlerde arayan siyasetçilerden olmayacağız.

-Yeryüzü ile rekabet ederken çağ dönüşümüne de ayak uyduracağız.

-Devlet Nötr olacak ve toplumun her kesimine eşit mesafede duracak.

-Vatandaş devletin değil, vatandaşın hizmetkârı garson devlet olacak.

-Bütün çalışanlarımıza örgütlenme özgürlüğü vereceğiz.

-Devlet vatandaşına format atmayacak.

-Kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyecek.

-Ülkeyi yönetme anlayışımızda hiçbir insanımızı “din,ırk ve mezhebinden” dolayı ayrıştırmayacağız.

-“Siyaset anlayışımızda toplumun her kesimi ile başta da muhalefetle her konuda mutabakat arayacağız, ülkeyi ortak akılla yöneteceğiz.”

Dahası da vardı:

-Kürt sorunu bizimde sorunumuz, yıllardır süren kardeş kavgasını ve anaların ağlamasını bitireceğiz. Anadilde eğitim vereceğiz, yasaklanan bütün dillere özgürce konuşma hakkı tanıyacağız.

-“Yolsuzluğu, Yoksulluğu, Yasakları” ortadan kaldıracağız ve yasakları yasaklayacağız diyorlar bunu da “ÜÇY” altında topluyorlardı.

-Bizim iktidarımızda kimse yatağa aç girmeyecek, inancımız gereği kendisi tok komşusu aç yatan bizden değildir sözünü hatırlatıyorlardı.

-Hiçbir engelli, düşkün,yaşlı,dul ve yetimler sosyal güvence altına alınacak ve bunlara   parasal ve sosyal destek  yapılacak.”

AKP toplumun karşısına böylesi bir demokrasi manifestosu ile çıktı.

O zamanlar bu  programa muhalefet edenler değişmez statükocular,Ulusalcılar,Kürt düşmanları ve AB karşıtlarının dışında toplumdan  çok büyük destek gördüler.

Programlarına da genelde 2010 yılına kadar sadık kaldılar…

-1 Mayıs’ı resmi bayram ilan ettiler. Taksim meydanını yıllar sonra işçilere açtılar.

-Azınlıkların gasp edilmiş mal varlıklarını iade ettiler.

-Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı gerçekleşti.

-Zinayı suç olmaktan çıkarttılar.

-Engellilere ve engellisine bakanlara bakım maaşı bağladılar.

-Kadınları şiddetten korumak ve hayata geçirmeyi kapsayan, kadınlara hak ve özgürlükler getiren “İstanbul Sözleşmesini” imzaladılar.

-Kürt sorunun çözümü için ilk defa  PKK ile direk görüşmeler yaparak çözüm sürecini başlattılar.HDP’li Kürt milletvekilleri ile Kürt sorunu konusunda  12 maddelik Dolmabahçe bildirisini imzaladılar.PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunu Nevrozda Diyarbakır meydanında toplanan bir milyon insana Kürtçe ve Türkçe okuttular, TRT kanallarından da canlı yayınladılar.

-Dersim katliamından dolayı devlet adına özür dilediler.

-AB müzakereler sürecinde ülkeye  Cumhuriyet tarihinin toplamından daha fazla yabancı sermaye girdi.

2011 yılından sonra AKP adım adım başlangıçtaki zihniyet, siyaset ve uygulamalarından uzaklaştı.

Sonra kendini ve programına ihanet eden bir noktaya geldi.

Rejimi değiştirdi.

MHP ile sarmaş dolaş oldu.

Hukuk ve demokrasiyi hedef aldı. Demokrasinin kuvvetler ayrılığı önümüzde engel demeye başladı.

Din,mezhep ve ırk” üzerinden topluma format atmaya yöneldi.

Kendine muhalif olan toplumun her kesimine karşı yargıyı sopa olarak kullanır oldu.

-Besleme medyası ile de AB bizi bölmek istiyor algısına başvurdular.

-“Neslimizi bozdular dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz.”

 “Dolmabahçe ofisimden bakıyorum Kadıköy vapurundan inen kadınların kıyafetinden rahatsızım.” “Alkol alanlara ayyaşlar keşler” diyerek hakaret etti.

-TÜSİAD yöneticilerine “bir taraf olmayan bertaraf olur” diyerek tehdit ederken, İktidarın hukuk ve ekonomi politikalarını eleştiren iş insanlarının iş yerlerine vergi operasyonları düzenlediler.

-Taksim meydanını işçilerin 1 Mayıs kutlamalarına kapattılar.

-İstanbul sözleşmesini iptal ettiler.

-Kendilerine muhalif olan toplumun her kesimini dış güçlerin uzantıları diye yaftaladılar.

-AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 54 bin iken, 2023 yılı itibarı ile cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 321 bine çıkmış durumda.

“Yasakları yasaklayacağım diyen AKP cezaevi yetiştiremez oldu ve son 15 yılda 274 cezaevi açtı.”

-Ülke Çin’den sonra en fazla cezaevlerinde gazeteci tutuklayan ülke durumuna geldi.

-AİHM kararlarını tanımazken,mahkemeleri adalet dağıtan değil de tutuklama aracı olarak kullandılar, beğenmedikleri  yargı kararlarını uygulatmaz oldular.

-Kürtlerin kazandığı Belediye Başkanlarını görevden alarak  milli iradeyi yok sayıp yerlerine kayyımlar atadılar. Kürt milletvekillerinin vekilliklerini düşürdüler.

Hukuktan uzaklaştıkça yabancı ve yerli sermaye ülkeyi hızla terk etmeye başladı. Döviz ve altın tüm zamanların rekorunu kırarken…TL’nin kan kaybı önlenemez bir duruma geldi.TL dünyadaki tüm para birimleri karşısında değer kaybetmeye devam ederken…Ekonomi ise tepe takla oldu bütün ekonomik  göstergeler tersine döndü. Mutfakta, çarşıda ve pazarda deyim yerinde ise tam bir yangın var.İşsizlik,enflasyon ve yoksulluk önlenemez boyuta ulaştı.

 Büyük kentlerde Ekmek ve Kırmızı Et, kıyma kuyrukları olağan hale geldi.

Gelir dağılımı adaletsizliği ise dudak uçuklatır oldu.

“Ülkenin 13 dolar milyarderinin serveti 44 milyon insanın servetinden fazla.

13 dolar milyarderinin serveti 38 milyar 900 milyon dolar iken,

44 milyon insanın serveti ise 38 milyar 500 milyon dolarda kaldı.”

Gelir dağılımındaki bölüşüm bu boyuta ulaşırken Erdoğan ve ekibi ise dolar milyarderi oldular.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan sorunları çözemedikçe dış güçler ve içerideki uzantıları; “Bize ekonomi ve dolar üzerinden operasyon çekiyorlar”, onlara teslim olmayacağız demeye başladı.

Toplum olarak  Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmadığımız sürece” hiçbir şey değişmeyecek, yüz yıldır da değişmiyor.

Ülkenin ortaya çıkan “hukuki ve ekonomik tablosu da”  bunu fazlası ile göstermiyor mu?

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar