Mehmet TIRAŞ

TOPLUMSAL CANAVARLAŞMA VE KADIN CİNAYETLERİ!...
12.05.2025
286

Türkiye’de deprem olmadıkça depremde ölen binlerce insanı kimsenin hatırlamadığı gibi…

Bir kadın erkek tarafından katledilmedikçe de “Kadın Cinayetleri gündeme gelmiyor.

Erkekler tarafından hayattan koparılan kadınların kaderi de depremde ölenlerin kaderinden farklı değil.

Kadınların erkekler tarafından öldürülmesi toplumda artık olağan karşılanıyor.

Kadın cinayetleri o kadar sıradanlaştı  ve daha doğrusu canavarlık olgunlaştı…

Siyasal iktidar, muhalefet partileri kadın cinayetleri nasıl durdurulur diye, bir görüş belirtmesi şöyle dursun basın açıklaması bile yapmıyorlar.

Siyasal iktidar ve hiçbir parti kadın cinayetlerini gündemine almıyor.

Böyle olunca…

Medya kadın cinayetlerini haber yapıyor ama sürekli gündemde tutmuyor…

Önleyici güç haline de gelmiyor.

Haber kanalları da kadın cinayetlerini tartışma konusu yapmıyor.

İnsanın kanını donduran ve insanın insanlığından utandığı bir kadın cinayeti yaşandığında haber oluyor ve bir sonrakine kadar bekleniyor.

Çok sık kadın cinayeti yaşandığı için hep ortalıkta cinayet haberleri var ama bu vahşeti ortadan kaldıracak veya durduracak, toplumsal siyasi bir irade yok.

4 Mayıs 2025 Tarihinde İstanbul Şişli’de eski kocası Rüstem Elibol ve yanındakiler gündüz gözü kameraların kayıtta olduğu; onca insanın gelip geçtiği bir ortamda, Bahar Aksoy’u kaçırmaya kalktı direnince de silahla vahşice öldürdü.

Katil eski koca  Bahar Aksoy can verene kadar” elinde silahla başında bekledi.

Kadının çığlığı kulaklarda yankılandı ama kimse müdahale etmedi ve bu kan donduran cinayet,  Şişli gibi bir ilçenin en işlek caddesinde işleniyordu.

Bu görüntüler tüm televizyon kanallarında yayınlandı.

Sonra ne oldu?

Yine bildik kınamalar yapıldı ve bu sarsıcı cinayet de unutturulmaya bırakıldı.

Bu aldırmazlık…

Bu sıradanlaştırma…

Bu canavarlaşma nedeniyle…

Kadın cinayetleri artarak devam ediyor…

2008 yılında 68,

2009-126,

2010 - 205,

2011’de 131,

2012’de 147,

2013’de 232,

2014’de 291

2015’de 294,

2016’da 292,

2017’de 354,

2018’de 409,

2019’da 425,

2020’de 419,

2021’de 433,

2022’de 409,

2023’de 418,

2024’de 447’si,

2025 yılının ilk üç ayında ise 162 kadın olmak üzere;

Toplam “4853 Kadın erkekler tarafından öldürüldü.”

Yılda ortalama 303 kadın erkekler tarafından öldürülüyor.

Her biri insan...

Her biri eş…

Her biri kız kardeş…

Her biri abla…

Her biri anne…

Ama ne gam…

Ortaya çıkan kadın cinayetleri tablosunun  ortaya  koyduğu gibi;

2011 yılında girdiğimiz İstanbul sözleşmesinden 2021 yılında tek taraflı çıkıncaya kadar,kadın cinayetleri daha da azmanlaşmış görünüyor.

“Kadın cinayetlerinin İstanbul Sözleşmesine girdikten sonra daha da artması, düşündürücü değil mi?”

Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu (KCDP),kadın cinayetlerinin almanağını tutarken, bir de kadın cinayetlerinin günlük anıt sayacını koymuşlar siteye.

KCDP,ayrıca 2018-2025 yılları arasında öldürülen kadınlar için “DİJİTAL ANIT” hazırlamışlar ve ölen kadınların tek tek ad ve soyadlarını yazmışlar.

Kadınları katleden erkekler kadınların yabancısı değil;eski kocası veya kocası,arkadaşı,sevgilisi…

Ya da birinci derecede akrabası olan babası, kardeşi,kuzeni,dayısı veya amcasının olmasıdır.

Yani katil evin içinden tanıdık birisi.

Kadın cinayetlerinde erkek zihniyeti değişmedikçe:

Kadın cinayetlerinde katile ceza indirimlerinin başında “derin tahrikin” yer alması.

Katilin takım elbise giymesi, mahkemeye gösterdiği saygı diye, ceza indiriminden yararlanması tam bir hukuksal himayeye dönüşüyor.

Bir erkek kadını öldürmedikçe ne kadar şiddet uygularsa uygulasın, tutuklanmıyor ve sadece uzaklaştırma cezası veriliyor.

Eril toplumlarda erkek kadını mülkiyeti olarak görüyor.

Kadının bedeninin kadına ait olmadığını erkeğe ait olduğuna inanıyor.

Erkekler ahlak ve namus anlayışlarını da kadınlar üzerinden tanımlıyor.

Namus cinayetlerinin nedeni de bu değil mi?

Cinsiyet eşitsizliğinin sürdüğü yerde kadınlar miras hakkından yararlandırılmıyor, yararlanmasına da karşı çıkılıyor.

Eril toplumlarda değişmeyen mantık; Kadın çocuk doğuran,nasıl ve kaç tane çocuk doğuracağına karar verilen ve erkeğin de cinsel objesi olarak görülüyor.

Çocuğa bakan, erkeğine itaat eden, ev işlerini yapan ve ailesine hizmet eden bir köle…

 Bu anlayış değişmedikçe...

Bu ilkel ve  barbar kültür toplumdan da büyük destek gördükçe, Kadın cinayetleri ve kadına uygulanan şiddet durmaz ve artarak devam eder, ediyor da.

Kadınların uğradığı cinsiyet ayrımcılığı küresel endekse yansımış durumda…

Küresel cinsiyet eşitsizlikte 180 ülke arasında Nijerya 125’ci,Suudi Arabistan 126’cı sırada yer alırken, Türkiye ise 129’cu sırada yer alıyor.

“Kadına uygulanan şiddette ise dünya birincisiyiz.”

Kadın cinayetlerini ve şiddeti durdurmak için “Aile içi Demokrasi” uygulanmalı.

Bu da kanunla değil, erkeklerin kadını eşit görmesiyle hayat bulur.

Kadınlara toplumsal hayatın her alanında temsil ve yetki hakkı verilmeden, cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmadan, ”eşit vatandaşlık hukukunu uygulamadan”, kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti durdurmak çok zor…

Bugüne kadar kadın cinayetlerini ben durdururum diyen bir tane “siyasi parti” ortaya çıkmadı.

Allah aşkına, kadın cinayetlerini ve bu canavarlaşmayı kim durduracak?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar