Mehmet TIRAŞ
2020 yılına ilk yazımı bizim de siyasal kültürümüzü anlatan bir Romanın tanıtımı ve yorumu ile gireyim dedim, umarım okurlarım da beğenir.
Yazının başlığı yeni okuyup bitirdiğim 420 sayfadan oluşan, okurken ürpereceğiniz ve elinizden de bırakmak istemeyeceğiniz, kurgusu neredeyse olmayan polisiye türü bir eser. İçinde acısını, göz yaşını, ıstırabını, işkenceyi ve ölümü barındıran dramatik olduğu gibi, faşist askeri cuntaya karşı kadınların verdikleri mücadelenin hikayesi Arjantin’de geçen bir Romanın adıdır “Benim Adım Luz”.Yazarı:Elsa Osorıo. Eseri İspanyolcadan Çeviren Cansu Akkoyun.
Oğlu ve Gelini askerler tarafından gözaltına alınıp götürülür, genç çiftin küçük bebeklerini de götürürler ama çocuğu biz getirmedik diye inkar eder güvenlik güçleri. Bebeğin akıbeti bilinmez babaanne çocuklarını ve torununu aramanın peşine düşer ve “Babaanneler Torunlarını Arıyor” adı da buradan çıkar.
Romanın serüveni 1970’li yıllarda Arjantin’de askeri faşist yönetimi döneminde “Adil Bir Toplum” için demokrasi mücadelesi verenlerin cuntacı askerler tarafından gözaltına alınıp, toplama kampında tutulan gençlerden oluşan erkekleri öldürülen, gebe olan kadınları da doğum yaptıktan sonra anneyi öldürüp, bebeğini de çocuk isteyen varlıklı subaylara ve yakınlarına verilmesini; gözaltında kaybedilen insanların yakınlarının mücadelesini ve bu mücadele “Babaanneler Torunlarını” arıyor adında örgütlenen; her Cumartesi Boenos Aires’te Mayıs Meydanında bir araya gelen ve bizim ülkemizde de devletin güvenlik güçleri tarafından doksanlı yıllarda gözaltında yakınlarını kaybedilen insanların acılarını çağrıştıran;780 haftadır her Cumartesi İstanbul’da yakınlarını arayan adına da “Cumartesi Anneleri” dediğimiz annelerin eylemine esin kaynağı olan, Arjantinli kadınların tarihsel mücadelesini bir subayın sevgilisi olan Miriam’ın itirafı ile yazar yola çıkıp, tanıkların ve gözaltında çocukları kaybolanların yakınlarının izini sürerek, yazar kanlı bir mil ile Romanı bunun etrafında örüyor.
Kısa özetini yaptığım girişten sonra romanın karakterleri, hikayesi ve geçtiği mekanların detaylarını anlatmaya çalışayım.
Kitabın öyküsü ve serüveni faşist cuntanın toplama kampın komutanı Albay’ın yaveri olan bir çavuşun sevgilisi seks işçisi Miriam’ın itirafları ile bu tarihsel roman ortaya çıkıyor.
Roman adını annesi hamile olarak cezaevine giren ve doğumdan sonra annesi öldürüldükten sonra bir subayın kızına evlatlık olarak verilen; romanın baş karakteri LUZ’un biyolojik annesini ve babasını aramasını konu ediyor.
Luz, askerler tarafından tutuklanan solcu genç kadının kızı olarak hastanenin mahkum koğuşunda kolları kelepçeli, gözleri bağlı olarak doğum yapan mahkum Lilana’ın kızı.Lilana kızının adını LİLE koyuyor. Kolları kelepçeli gözleri bağlı olarak çocuğunu görmeden emzirirken hastane koğuşunda nöbet tutan Gardian Lilana’ya ağlama sütten kesilirsin demesi yürek dağlayıcı.
Toplama kampının komutanı Albay Dayfur bebeğin kızına verilene kadar sağlıklı olması için anne sütü ile beslenmesini istiyor ve hastanede uzun süre mahkum kadının kalmasının sakıncalı olacağını bildiği için de, yaveri Çavuş lakabı Zebella’nın evinde kalmasını emrediyor.
Miram güzelliği ile dikkat çeken ve her erkeğin kendisi ile beraber olmak için varını yoğunu harcattıracak kadar çekici güzel ve bütün çevresinde erkekler etrafında dolaşıyor ama, Miriam’ın gözü yükseklerde foto model olmak için yola çıkar fakat yolu eğlence yerlerinde zengin erkeklere seks hizmeti vermeye başlar..Eğlence yerlerinden birinde çavuş Zebella ile tanışır Zebella’nın kendisine aşık olması ile onunla aynı evde kalır.Miram kürtaj olması ile artık anne olamayacağını söyler doktorlar, Miriam Anne olamayacağına çok üzülür bunu sevgilisi Zebellaya anlatır, Zebella’da ben sana bizde tutuklu gebe mahkum kadınlar doğum yapınca bir çocuk alır ve sana getiririm üzülme der.
Lilana ve bebeğini Çavuş Pitootti lakabı Zebella’nın evine getirirler ve Miram’la kalır.Miriam’da bebeğin kendisine getirildiğini sanır ama çavuş Zebella bu albay Marian’anın kızına verilecek, anne sütü ile beslenmesi için bir süre bizde kalacak der.. Miriam Lili’yi çok sever anne Liliana sürekli gözleri bağlı kolları kelepçelidir, Liliana Miriam ile iyi bir arkadaş olurlar. Lilana bir kaçma planı yapar bu kaçma planını ancak Miriam’ın desteği ile olacağını bilir.Miriam’da Lilana’yı sever evden Zebella çıkınca Lilana’ın gözbağını açar,çocuğunu ilk defa gözü açık gören Lilana bebeğini bağrına basar dakikalarca hüngür hüngür ağlar, çocuğunun yüzünü ilk defa görür. Miriam sevgilisi Zebella’ya Lilana’ın kolundaki kelepçeyi ve göz bağını çıkartılması konusunda nasıl kaçacak ben izin vermeden ve kapıda da güvenlik var nöbetçiyi nasıl aşacak, diye ikna eder.
Lili ağlayınca Miriam onu kucağına alır susturana kadar şarkılar söyler,Liliana benim kaçmama yardımcı olur musun dediği her sözde, bak bunu bana bir daha söyleme yoksa senle sohbetmi keserim der Miriam. Aradan bir zaman geçer Lilana Miram’ı ikna eder sende nefret ettiğin adamla yaşıyorsun bir yerde sen de esirsin diye kaçmaya ikna eder. Nasıl kaçacakları konusunda Lilana bir plan yapar ve senaryoyu Miram’a anlatır;ben senin boynuna mutfaktan aldığım büyük bıçağı dayayacağım, sen Zebella’ya beni kurtar diye bağıracaksın, o bana ateş etmeye cesaret edemez çünkü bana ateş ettiğinde kurşunlara sen hedef olursun, seni öldüremez seni çok seviyor, zebellanın silahını alıp ellerini yukarıya kaldırmasını isteyeceğim, silahı aldıktan sonra Zebella’yı ve kapıdaki nöbetçi askeri bir odaya kapatıp kaçacağız. Bu planı evde Liliana ile Miriam kimse olmayınca bir kaç kere tatbikatını yaparlar,Miriam sen silah kullanmasını biliyor musun diye sorar Lilana’ya, tabi bilmesem bu planı nasıl uygulayacağım.
Lilana’nın planı Miriam’ın aklına yatmaz gel böyle yapmayalım ben aslında hiç bir planın içinde olmam ama şunu çok iyi biliyorum Lili’yi senden aldıktan sonra, senide öldürecekler ve sonra Lili’nin başkasına evlatlık verilmesine ve senin de öldürülmeni kabullenmediğim için,bu planı kabul ediyorum;gel benim planımı uygulayalım der Miriam Lilana’ya.
Liliana Miriam’a senin planın ney?Ben zebellanın yemeğine zehir katarak zehirleyim kapıdaki nöbetçi onbaşıyı kadınlığımı kullanır onu da bir odaya kapatıp kaçarız ve hiç bir sıkıntı olmaz.Lilana öldürülmeye karşı olduğu için bu planı kabul etmez ve kendi planının en iyi yol olduğuna ısrar eder.İçine doğmuş olmalı ki Miriam Lilana’ya Lili’nin babasının kim olduğunu sorar, sen sık sık bana beni öldürürler Lili’ye sen sahip çık diyorsun. Babasının adı CARLOS olduğunu ve Carlos ile aynı örgütten idik ama operasyonda Carlos’un öldürülmüş olduğunu tahmin ediyorum, bir birimizi çok sevmiştik çok hayallerimiz vardı ama olmadı, yakışıklı biriydi ilk ve tek hayatıma Carlos girdi diye anlatırken, gözyaşlarına boğulur Liliana.
Planı uygulamaya geçerler Zebella görevden gelmeden Miriam evden çıkmak için kapıda nöbet tutan onbaşıyı seksi kıyafetleri ve hareketleriyle etkileyerek yatağa atar ve aşkım sen bir dakika beni bekle bal şekerim bir lavaboya gidip geliyorum diyerek odadan çıkması ile Lilana’ın bebeği ile evden çıktığını görünce kapıyı onbaşının üzerine kapıyı kilitler, Miriam üzerine kıyafetlerini giyer hızla yola çıkar ve karşı cadde de Liliana kucağında Lili ile Miriam’ı beklemektedir,bir den karşılarına Zebella’nın çıkması ile Lilana Miriam’n boğazına bıçağı dayar gelme üzerime yoksa Miriam’ı öldürürüm der, ama keskin bir nişancı olan Zebella Miriam’a zarar vermeden Liliana’ın boynundan tek kurşunla vurarak o anda Lilana yere yığılır ve anında ölür,bebek bir tarafa düşer.
Miriam her zaman tiksinerek koynuna aldığı Zebella dan kurtulmak için evden kaçar ve izini kaybettirir ama, haber alır Zebella her tarafta onu aradığını eğer yakalanırsa ya zebellaya dönecek, yoksa kendisini adı gibi biliyor dönmezse Zebella öldürür beni.
Artık Miriam Lili’nin nasıl bir aile de yaşadığının peşine düşer.
Solcu anne kızının adını LİLİ koyuyor ama faşist komutanın kızı Lili’nin adınıLUZ olarak değiştirir.
Miriam komutanın kaç kızı olduğunu ve hangisinin Lili’yi evlatlık edindiğini uzun bir uğraş sonucu,Lili’nin albayın kızı Mariana’ya verildiğini öğrendikten sonra,Mariana’nın telefon rehberinden ev adresini öğrenir.
Miriam Lili’yi tanımak için okulun uzak bir köşesinden takip eder öğrenci servisinden inen çocuklar arasından tanır annesi Liliana’ın Lili küçük maketidir ve yanına yaklaşıp adını sorar ama adının Luz olduğunu söyler Lili.
Miriam Luz’u kaçırmak ister ne yaptıysa planı tutmaz yalnız Luz’a dondurma yiyelim diye teklifte bulunur bir okul ziyaretinde.Luz’u okula getiren hizmetçi kadın bu gelişmeleri Mariana’ya anlatır bir kadının okulda Luz ile konuşuyor. Mariana Luz’u bu konuyu açar ama Luz ser verir sır vermez, kadını sevdiğini kendisine dondurma ikram etmek istediğini söyle ama bu durum Mariana’yı kuşkulandırır ve sürekli Luz ile tartışır ve hakaret eder Luza’a; mayası bozuk, genlerine çekmiş sözleri Luz’u iyice şüphelendirir bu benim annem olamaz, annem olsa bana niye mayası bozuk desin, ben bu kadının öz kızı değilim diye kendini günden güne inandırır. Mariana’ın Luz’a hakaretlerini yanında çokta baskı yapar,tabi bu süreçte Luz genç kız olur sürekli yalan söyleyerek evden çıkar ve geç gelir. Luz’un evden çıkması da eve geç gelmesi de Mariana ile aralarında çok sert tartışmalara neden olur.
Luz eğlenceye düşkün bir genç kızdır bir eğlence mekanında çok iyi dans eden bir çocukla dakikalarca dans eder ve bu çocuğu çokta sever,bu sevgisinin karşılığı gelince o gençle sevgili olurlar.Gencin adı Romorio’dur Romorio Luz’un kim olduğunu araştırınca kendisi üç yaşında iken babasını ortadan kaldıran, toplam kampının komutanı işkenceci Albayın torunu olduğunu öğrenir ve Luz’a bu durumu açar ve ayrılırlar ama, bu süreçte birbirlerine de aşık olurlar. Luz bu durumdan çok etkilenir evde kimseye belirtmez, fakat günden güne iyice şüphesi kendini doğrular bu kadın benim kesin annem değil der ve Romorio’ya döner ve onla kalmaya başlar evlenirler bir erkek çocukları olur.
Beraber Babaanneler torunlarını arıyorlardı Cumartesi günleri düzenledikleri Mayıs meydanındaki mitinglere katılırlar,mitingde insanlar koro halinde şu sloganı atarlar”Zpla, Zıpla, Zıplamayan Ordudandır” sloganını, Luz Romorio ile avazı çıktığı kadar meydanda toplanan insanlarla birlikte bağırarak söylerler.
Miriam’ın ABD’den dönerek Luz’u bulup bütün gerçekleri söylemesi ile Luz artık annesinin askerler tarafından öldürüldüğünü ve artık katil Albay ile bir kan bağının olmadığını öğrenmesi çok büyük bir huzura kavuşur.
Luz babasının öldürülmediğini İspanya ’kaçtığını ve Madrid’de yaşadığını öğrenir. Babasının adının da Carlos olduğunu öğrendikten sonra, Madrit’de Arjantinli göçmen olarak yaşayan ne kadar Carlos ismli kişi varsa araştırır ve sonun da babasını bulur. Carlos ilk önce kabul etmez ama Luz kendisinin Liliana’ın ve senin kızınım bu da senin torunun demesi ile; hüznün, acının, korkunun, hasretin, özlemin ve huzurun bir arada olduğu bir fotoğraf ortaya çıkarken Lilana bu resimde yoktur.
Bu Roman dilden dile, ülkeden ülkeye dolaşarak demokrasi mücadelesi verenler ile demokrasi karşıtı olan diktatörlerin farklı kıtalarda ve ülkelerde yaşasalar da; kaderlerinin ve yollarının ortak olduğunu öğretiyor bize.
Bütün diktatörlerin aynı yolu izlediğini, kendisine muhalif olanların bölücü ve vatan haini ilan ettiğini, işkence tezgahlarından geçirdiğini, zindanlarda çürüttüğünü, sürgünlerde yaşattığını, daha kötüsü muhalif olanları ortadan kaldırdığı konusunda diktatörlerin yolunun aynı güzergahta ilerlediğini, tekrar bir daha hatırlatıyor demokrasi güçlerine, Romanın hikayesi Arjantin’de geçse de.
Benim Adım Luz’u Mutlaka okuyun sosyal medya hesabınızdan paylaşın ve Romanın tanıtılmasına katkı sağlayın. Romanı okuyup bitirdiğinizde hiçte bu anlatılanlar ve yaşanılanlar bana yabancı değil benim hikayeme, benim verdiğim demokrasi mücadelesine ve benim ülkemde demokrasi güçlerine uygulanan diktatörün politikalarına ne kadar bire bir benziyor, bu acı benim de acım diyeceksiniz.
Romanda gördüğüm ve eleştirdiğim ;yazar çok karaktere yer vermiş bu da okur açısından eserin konseptini yakalamakta ve karakterler arasındaki bağı kurmakta zorlanıyorsunuz.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025