Mehmet Y. Yılmaz
Büyük Zafer’in yıl dönümü nedeniyle camilerde okutulan hutbelerde Atatürk’ten hiç söz edilmemesine doğrusunu isterseniz hiç şaşırmadım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, zaten uzun süredir Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu gibi davranmıyor.
Kalplerinin taa derininde yatmakta olan Dürrizade ruhu, son on yılın siyasal gelişmeleriyle birlikte hortladı, durum bundan ibaret!
Memleketimizin Siyasal İslamcılarının, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına, saltanatın ve hilafetin kaldırılmasındaki rolleri nedeniyle “düşman gözüyle” baktıkları bir sır değil.
Bugün iktidarda bulunan kadro da kuşkunuz olmasın ki siyasal bilinçlenmelerini yaşamaya başladıkları ilk günden beri aynı durumda.
Arkalarındaki bütün ideolojik müktesebat, biraz da yalanlarla beslenmiş bu düşmanlıkla malul.
Kurtuluş Savaşı’na elbette itiraz edemiyorlar ama kafalarının içindeki örümcek, Kurtuluş Savaşı’nın başarılı olabilmesinde, onu yürüten kadroların rolünü görmelerini ve kabul etmelerini de engelliyor.
Damat Ferid hükümetinin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah gibiler aslında.
Dürrizade Abdullah, Kuvayı Milliye komutanlarının katli için beş ayrı fetvanın altına imza attı.
Tarihi geriye sarıp, “öyle olmasaydı, böyle olurdu” demek mümkün değil elbette.
Ama o gün Dürrizade gibi düşünenler hedeflerine ulaşabilmiş olsalardı, büyük olasılıkla bugün İstanbul, İzmir, Antalya, Maraş gibi şehirlerde bir Türk varlığından da söz edebilmek mümkün olamayacaktı.
Ve bu adamdan Türkiye Diyanet Vakfı’nın yayınladığı İslam Ansiklopedisi “Beyefendi” olarak söz ediyor.
Onun için Diyanet İşleri’nin bugün işbaşındaki Dürrizadelerinin hutbelerde Mustafa Kemal’den söz etmemesine hiç şaşırmayın.
Mustafa Kemal’i unutturmak, tarihten silmek için yaptıkları her şeyin, tam tersi sonuçlar verdiğini gördükçe, eminim Meşihat’ta çubuğunu tüttürürken Kuvayı Milliye zaferlerini haber alan Dürrizade’nin yaşadığına benzer kabuslar yaşıyorlardır.
***
Rus askeri polisinin koruduğu Türk askeri!
Türkiye’nin, Rusya ve İran ile anlaşarak İdlib’de gözlem noktaları kurmasının nedeni, Esad rejimi ile İdlib’de sıkışıp kalmış muhalefet arasında çatışmayı önlemekti.
Esad rejimi ile şeriatçı grupların ağır bastığı muhalefet arasındaki çatışmanın önlenmesi, Türkiye açısından yeni bir göç dalgasına maruz kalmamanın da garantisi olarak görülüyordu.
Şimdi bu anlaşma tamamen çöktü.
Esad rejimi, Rusya’nın da askeri desteğiyle rejim muhaliflerine ait birçok kasabayı ele geçirdi.
Bunun sonucunda gözlem noktalarımızdan ikisi, Suriye askeri varlığının ortasında birer adacığa dönüştü.
“Rus askeri polisi tarafından korunan TSK unsurları” gibi abuk bir durum var ortada.
Oradaki askeri varlığımız “korunmak” için değil, “korumak” içindi ama şimdi kendimiz korunur hale geldik.
Yakın bir gelecekte, diğer gözlem noktalarımızın da ciddi sorunlar yaşayacağını görmek için falcı olmak gerekmiyor.
Anlaşma çöktüğüne göre, askerlerimizi o ateş hattında tutmaya devam etmenin ne anlamı var?
Erdoğan’ın, Rusya’da Putin ile samimi pozlar vermesi, dondurma yalarken silah pazarlığı yapması, öyle görünüyor ki bölgedeki şeriatçı milisler açısından Türkiye’nin “düşman” olarak tanımlanmasına da yol açtı.
Nitekim Erdoğan posterleri yakıyorlar, Türkiye aleyhtarı gösteriler yapıyorlar.
Türkiye’nin stratejik çıkarı artık, bölgedeki El Kaide ve IŞİD artığı gruplara ait silahlı milislerin ve sempatizanların tamamen temizlenmesinden geçiyor, bunu kimin yapacağından bağımsız olarak!
Ancak ideolojik körlükleri bunu hazmetmeye izin vermiyor.
Bir yandan “Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye için öneminden” söz ediyorlar, diğer yandan o bütünlüğü parçalamayı hedefleyen grupların bölgede yaşayabilmesine olanak verilmesini savunuyorlar.
Şimdi de göç dalgasının Avrupa’yı vuracağından bahisle, Avrupa’yı meseleye çekmeye çalışıyorlar.
Midilli’ye birden bire onlarca göçmen botunun yanaşabilmesinin nedeni bu.
Bununla Avrupa’yı korkutabileceklerini zannediyorlar ama Avrupa’nın bu olayda “dış kapının mandalından” daha fazla bir rolü olamayacak.
Geri kabul anlaşmasını imzaladınız, gönderdiğiniz gibi hepsini geri alacaksınız ya da vizesiz Avrupa hayallerine veda edeceksiniz.
Kırk katır mı, kırk satır mı?
Suriye işinde ilk günden beri planladığınız her şey çöp oldu.
Hasarı tespit edip, daha fazla zarar görmeden bu işin içinden nasıl sıyrılabilirsiniz, artık ona odaklanmalısınız.
***
Gölgede durup, ışığı tutanlar
Türkiye’de siyasal iktidarların başı, basın özgürlüğüyle hiç bir dönemde hoş olmadı.
Cumhuriyet kurulduğundan beri çok kısa aralıklar hariç, iktidarlar basını baskı altında tutmayı, eleştiriyi önlemenin ve iktidarlarını sürdürmenin bir aracı olarak gördüler.
Ama hiç bir iktidar da bugünkü kadar baskıcı olmamıştı.
Siyasal gücü ve bu gücün arkasındaki ekonomik olanakları kullanarak basını yeniden dizayn etme hevesi ilk kez Turgut Özal ile ortaya çıktı.
Ama o yanlış ata oynamıştı, Asil Nadir’in çöküşü, bu planın da çökmesine neden oldu.
Sonrasında Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller de buna çok heves ettiler ama çapları ve sahip oldukları siyasal gücün hasarlı olması, bu hayallerinin gerçekleşmesine izin vermedi.
Recep Tayyip Erdoğan rejimi, bu işi doğrusu “bi hakkın” başardı.
Müteahhit havuzları, kamu ihaleleri ve kamu bankalarından kolay kredilerle Türkiye’de iktidara bağımlı bir basın yaratıldı.
Zannettiler ki gazeteleri ve televizyonları ele geçirirlerse, gazetecilik mesleğini de bitirebilecekler!
Tahmin edemedikleri şey, o devasa olanaklar olmadan da gazetecilik yapılabileceğiydi.
İşte T24! Dün 10. Yılını tamamladı.
Her türlü güç odağından ve iktidardan bağımsız olarak gazetecilik yapmanın mümkün olabileceğini dosta düşmana gösterdi.
Kuşkusuz ki çok eksiklerimiz var.
Kuşkusuz ki Türkiye’de halkın çıkarlarını savunabilmek için daha geniş bir haber ağına sahip olmamız gerek.
Ama bugün bu olanaklara sahip olmamamız, bir kenara çekilip, sessizce beklememizi de gerektirmiyor.
Tagore, “deniz kıyısında oturup suya bakarak, denizi geçemezsin” demiş.
İşte hepimiz buradayız.
Rejim, çalıştığımız kurumları ele geçirerek bizleri susturabileceğini zannetti ama başaramadı.
Bu meslekte 43 yılımı doldurdum, 44’e çok az kaldı.
Bu süre içinde Tagore’un şu sözünü de hiç unutmadım:
“Aleve aydınlığı için teşekkür et ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma!”
10 yıldır müteahhit havuzlarından, kamu kaynaklarından beslenmeyen başka bir gazeteciliğin mümkün olabildiğini gösteren arkadaşlarımızın çoğunu sizler tanımıyorsunuz.
Bizlerin imzaları, fotoğrafları görünüyor, onların emeği görünmüyor.
Başta sitenin kurucusu Doğan Akın olmak üzere, bu arkadaşlarımızın, fedakarlıkları olmasaydı, bugün karşınızda olamazdık.
Hepsine huzurunuzda birer birer teşekkür etmek istiyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024