Mensur Akgün
65 yıllık yaşamına başta “Kapital” olmak üzere pek çok eseri sığdıran, adına devrimler yapılan, rejimler kurulan, benim alanım uluslararası ilişkiler de dahil olmak üzere sosyal bilimlerin yapılış ve anlayış biçimini derinden etkileyen Karl Marx, 200’üncü doğum yıldönümünde etkinlikler ve törenlerle anılıyor, övülüyor ve yeriliyor. Ama en çok da öğretisinin günümüzdeki izdüşümü tartışılıyor.
Marx, öğretisini benimsesek de benimsemesek de tarihin akışını değiştiren, ölümünden
135 yıl sonra bile söyleyecek sözü olan önemli isimlerden biri. Bize ekonomik eşitsizliği ortaya çıkartan mekanizmaları anlattı. Sömürünün pazarda, en çok da üretim süreci içinde gerçekleştiğini gösterdi. İşçi sınıfının değişimin tetikleyicisi olacağını söyledi. Daha adil, daha eşitlikçi bir dünyanın mümkün olduğunu ispatlamaya çalıştı.
Dünya onun varacağını varsaydığı hedefe ulaşmadı, önerdiği yöntemler başarılı olmadı. Muhtemelen bundan sonra da olmayacak. Fakat analiz biçimi, dünyayı anlayabilmemiz için ortaya koyduğu anlayış hala geçerliliğini koruyor. Eşitsizlik ve ekonomik anlamda adaletsizlik hala en iyi onun bize öğrettiği şekilde anlaşılıyor. Dünya siyaseti hakkında Marx’ın, Marksistlerin günümüzde de söyleyeceği çok şey var.
***
Ben Marksist değilim, onun öğretisini takip edenlerden sayılmam. Karl Marx’a ve onu temsil eden Louis Althusser’e, Nicos Poulantzas’a, Perry Anderson’a olan hayranlığım ODTÜ’de okuduğum 1970’li yıllarda kaldı. Artık ne Montly Review ne de New Left Review dergilerini takip ediyorum. Kenneth Waltz’un yazdıklarıyla tanışmam dünya siyasetine bakışımı değiştirdi. Post-modernizm tartışmaları ve Marksist denen rejimlerin 1990’da çöküşü de üstümde sanırım etkili oldu.
Yine de dünya siyasetini anlamak ve anlamlandırmak için Immanuel Wallerstein, Robert Cox gibi Marx’dan etkilenen yazarlardan yararlanmak, onların söylediklerini dikkate almak gerektiğine inanıyorum. Analizinin birimi olarak devleti alan, çıkarı güç üstünden tanımlayan, devlet davranışını güç dengelerindeki değişime göre yorumlayan bakış açısının dünyayı algılamamıza yetmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü dünya düzenin kurgulanmasında ve idamesinde para da, petrol de, eşitsiz mübadele de rol oynuyor.
Bu yüzden niyetim Marx’ı ne övmek ne de yermek, sadece hatırlatmak, önemini vurgulamak. Bu gündelik siyasetle ilişkilendirilebilecek bir yazı değil. İçinde seçimlere, Suriye’ye ya da Türkiye’nin karşı karşıya olduğu herhangi bir soruna açık ya da gizli referans yok. Amacı dünya siyaset ve düşünce tarihine damgasını vurmuş önemli bir “aydını” yazarak anmak.
***
Karl Marx, 5 Mayıs 1818’de Trier’de dünyaya gelmiş. Annesinin Hollanda kökenli, babasının Prusyalı olduğunu biliyoruz. Kalabalık ve varlıklı sayılabilecek bir ailenin üyesi. Babası oğlunun kendi gibi hukuk okumasını istemiş ama genç Marx felsefede ısrar etmiş. Yüksek öğrenimine Bonn Üniversitesi’nde başlamış. Edebiyatla ilgilenmiş, sokak kavgalarına karışmış, hatta düello bile yapmış. Sağlık sorunları yüzünden de askere gitmemiş.
Dendiğine göre babası oğlunun Bonn’da başarılı olamayacağını anlayınca Berlin Üniversitesi’ne geçmeye zorlamış. 1836 Ekim ayında Berlin Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlamış. Ancak ilgisini hukuktan çok felsefe çekmiş. Hegel’in öğretisiyle ilgilenmiş. Genç Hegelciler diye bilinen bir gruba katılmış. Bu arada ilk eserlerini vermeye başlamış. 1837’de diğer bazı yapıtları gibi ancak ölümünden sonra yayınlanacak bir roman ve aşk şiirleri yazmış.
Fakat eğitimini de ihmal etmemiş. Doktora tezini 1841’de Jena Üniversitesi’nde savunmuş. Genç Marx’ın sadece radikal fikirleri değil zamanın koşullarına göre radikal sayılabilecek deneyimleri de olmuş. Mesela Bonn’a gidip arkadaşlarıyla içip taşkınlıklar yaptığı biliniyor. 1842’de ise Marx Bonn’a komşu Köln’e yerleşmiş, orada çıkan Rheinische Zeitung gazetesi için yazılar kaleme almaya başlamış. Gazete bir yıl sonra Rus Çarı Nikola’nın Prusya hükümetinde talebi üstüne kapatılmış.
Marx da aynı yıl Paris’e gitmiş, orada yine gazetecilik yapmaya başlamış. Yaşamının önemli bir bölümünde de geçimini gazetecilikten sağlamaya çalışmış. Yerleşik düzeni hem eleştirmiş, hem de değiştirmeye çalışmış. Bu yüzden de başı otoriterlerle hep derde girmiş. Karısıyla Trier’de, en yakın arkadaşı olan Friedrich Engels’le de Paris’te bir kafede karşılaşmış. Onu işçi sınıfının tarihin dönüştürücüsü olacağına, nihai devrimi yapacağına Engels ikna etmiş.
1843’den itibaren Marx’ın ekonomiyle ilgilendiğini görüyoruz. Önce Brüksel’e taşınıyor, sonra tekrar Paris ve ardından Köln geliyor. 1849’da da hayatının sonuna kadar yaşayacağı Londra’ya gidiyor. Engels ile birlikte ünlü eylem çağrısı Komünist Manifesto’yu Aralık 1847-Ocak 1848 arasında kaleme alıyor. Manifesto tarihin itici gücünün sınıf mücadelesi olduğu tespitinde bulunuyor.
British Library’nin okuma salonlarından 1859’da Ekonomi-Politiğin Eleştirisine Katkı, 1867’de ise çok sonraları dört cilt halinde basılacak olan Kapital’in ilk cildi çıkıyor. 14 Mart 1883’de ölene kadar da yazmaya, çalışmaya devam ediyor. Günümüzde de zaten aktivizminden, eylemlerinden, özel hayatındaki iniş çıkışlarından çok yazdıklarıyla hatırlanıyor…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024