Mensur Akgün
Türkiye BM tarafından tanınan, meşru kabul edilen hükümeti desteklemek, ama asıl Akdeniz’deki çıkarlarını korumak, soruna müdahil diğer ülkeler gibi ekonomik ve siyasi menfaat elde etmek amacıyla Libya’ya askeri yardımda bulunma ve asker gönderme kararı aldı. Cumhurbaşkanlığı tezkeresi muhalefetin karşı çıkışına rağmen meclisten geçti ve zaten askeri yardım da başladı.
Bunun Trablus’a doğru ilerleyen muhalif güçleri durdurmaya yetip yetmeyeceğini henüz bilmiyoruz. Ancak Türkiye’nin müdahalesinin diplomatik süreci tetiklemesi, Türkiye’yi Suriye’de olduğu gibi çözümün olmazsa olmaz parçası haline getirmesi olasılığı yüksek. Çünkü Türkiye müdahalesiyle General Hafter önderliğindeki güçlere ve onlara destek verenlere düşünecekleri askeri çözümün maliyetli olacağını gösterdi.
* * *
Doğal olarak her müdahale gibi bu müdahale de riskli. Mali külfeti ve insan kaybı anlamında ağır olabilecek bir bedeli var. “Hatanın” siyasi maliyeti de olabilir. Ancak müdahalenin başarıya ulaşması halinde Türkiye’ye katkısının büyük olacağını da kabul etmemiz gerekiyor. Nihayetinde sadece Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına ilişkin mutabakatın geleceğinden değil doğal kaynak zengini bir ülkenin sunabileceği imkanlardan da söz ediyoruz.
Ayrıca dışarıdan bakanların Libya müdahalesinin Türkiye’nin Katar, Somali, Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Kuzey Kıbrıs, Afganistan ve daha pek çok yerdeki görünür görünmez askeri ve istihbari varlığıyla birlikte değerlendirileceğini, zaman zaman reaksiyonlara yol açsa bile, uzun dönemli Türkiye algısına çarpan etkisiyle katkıda bulunacağını da dikkate almamız gerekiyor.
Hala askeri anlamda çok eksiğimiz, siyasi, hukuki ve ekonomik alanlarda çok sorunumuz var. Bu tür operasyonların ekonomiye yük olduğu da gerçek. Fakat ne Libya ne de başka bir ülkedeki askeri varlığımız, olayların akışını etkileyebilme yeteneğimiz sadece Libya, sadece Katar ya da sadece Somali demek değil. Onlar bulundukları konumların ötesinde de anlamlar ifade ediyor.
Türkiye’ye anlam ve önem ithaf edenler bu müdahalelerle birlikte son 10-15 yıl içinde askeri teknolojide kaydettiği ilerlemelere de bakıyor. Milgem projesini, bir tür hafif uçak gemisi diyebileceğimiz Anadolu’yu, silahlı ve silahsız dronları, üretilen topları, kullanılan füzeleri, tankları ve zıhlı personel taşıyıcılarını, daha doğrusu edindiğimiz otonom askeri yeteneği görüyor. Türkiye’nin kendini savunmakla yetinmeyeceğini, güç projeksiyonunda bulunabileceğini fark ediyor.
İnsani açıdan bakıldığında, ülkenin sorunları düşünüldüğünde bunların hepsi anlamsız “yatırımlar”. Keşke hiç birine ihtiyacımız olmasa, keşke kaynaklar daha verimli, insani gelişme açısından daha gerekli yerlere yönlendirilebilse. Ama ne yazık ki böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Varlığımızı sürdürmemiz, rekabet edebilmemiz, mesela Akdeniz havzasındaki veya Basra Körfezi’nde zenginliklerden pay alabilmemiz için askeri açıdan da güçlü olmamız gerekiyor.
Bana öyle geliyor ki bizim neden Libya’da, Katar’da, Somali’de, Kıbrıs’ta olduğumuzdan çok buralardaki askeri varlığımızı en etkin şekilde nasıl kullanabileceğimizi tartışmamız daha doğru. Türkiye eğer dünya siyasetinde etkili olmak, çıkarlarını korumak ve büyütmek istiyorsa, buralarda da başka yerlerde de olmalı. Bazen savaşan taraflara destek vermeli, bazen de Somali’de olduğu gibi orduları eğitmeli, bazen istikrara, bazen de polis gücüne katkıda bulunmalı.
* * *
Önemli olan Somali’ye, Katar’a veya Libya’ya 100 yıl önce çökmüş olan bir imparatorluğu diriltmek için değil günümüz Türkiye’sinin çıkarlarını korumak, dünya siyasetinde kendimize anlamlı bir yer bulmak amacıyla gittiğimizin idraki içinde olmak. Söylememizi ona göre ayarlamak, politikamızı ona göre belirlemek. Kendimize her zaman askeri, siyasi ve diplomatik çıkış kapılarını açık tutmak. Kısacası rasyonel olmak.
Ancak rasyonel olursak, sebep, sonuç ve elimizdeki imkanlarla orantılı politikalar geliştirsek, dünya siyasetinin askeri güç kullanımından ibaret olmadığını hesaba katarsak, diplomasimizi güçlendirirsek, imajımızı yenilersek, yumuşak gücümüze de askeri gücümüz kadar önem verirsek, siber savaş ve trol saldırıları da dahil her türlü dış müdahaleye karşı hazırlıklı olursak başarıya, yani amaçladığımız hedeflere ulaşırız…
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024