Merve Şebnem Oruç
Garantör ve gözlemci ülkelerin katılımıyla bu hafta 6.’sı düzenlenen Astana görüşmesine kadar herkeste gergin bir bekleyiş vardı. Ana gündemi İdlib’de çatışmasızlık sürecinin başlatılması olan toplantı öncesi, İdlib şehir merkezi ve çevresinde muhalifler arasında çıkan çatışmalar sonrası Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) grubunun kontrolü ele geçirmesi nedeniyle sadece Türkiye’de değil, geçtiğimiz günlerde gittiğim bölgede de endişeli bir ruh hali hakimdi.
Her ne kadar geçen yıl El Kaide’den ayrıldığını açıklasa da kendisine farklı gözle bakılması imkansız görünen El Nusra’nın domine ettiği HTŞ varlığı, ABD tarafından İdlib’e müdahale sebebi olarak birkaç kez zikredilince, Türk kamuoyu bu tavrı ABD’nin PKK/PYD’yi bu alana sokma planı olarak gördü. İdlib bölgesinde yaşayanlarda ise bu korkunun yanısıra, Halep ve benzeri bölgelerde yaşananlar gibi bir senaryonun, yani Rusya ve İran’ın desteğiyle rejimin bölgeyi bombalayacağı bir akıbetin kendilerini bekliyor olabileceği endişesi vardı.
Bu ruh hali Suriye’de süregelen trajedi ve Türkiye’ye yansımaları nedeniyle doğaldı. Ancak bu tedirginliği artıran biri Suriyeliler, ikincisi Türkiye açısından iki temel sebep vardı. Birincisi muhalif grupların parçalanmış hali... Halihazırda Suriye halkı da muhalif grupların birbirleri arasında çatışmasından bezmiş; rejimin geri dönmesine neden olan etkenlerden biri olarak bunu görüyor. İkincisiyse, Türk medyasında Suriye’yi tek kadrajdan görenlerin kasıtlı/kasıtsız paylaşımlarının ciddi dezenformasyona yol açıyor olması. Bu iki neden her şeyden önemlisi çatışmaları kaydadeğer biçimde azaltan Astana sürecinin değerini ve oynadığı rolü düşürüyor.
Örneğin, İdlib’deki çatışmalarda şehrin hızla HTŞ’ye geçmesi, Nusra’nın en güçlü muhalif grup olduğu algısını güçlendirmişti. Oysa İdlib’i dolaşırken hemen fark edebiliyorsunuz: Başka bölgelerden gelenlerle dolup taşmış İdlib’de büyük bir çatışma yaşansa sivil can kaybı korkunç boyutlara ulaşırdı. Oradayken bu çatışmalara dair sorduğum ilk soru bu nedenle, “Ahrar’eş Şam çekilmeyi seçti, değil mi?” oldu. Dahası Nusra’nın en güçlü muhalif grup olduğu miti, özellikle Türkiye’nin “İdlib’i terk et” baskıları sonrası yapının yaşanan iç kavgayla çözülmeye başlamasıyla çökmeye başladı. Bu da muhalif grupların aslında zayıf olduğu, güçlerini Nusra’dan aldıkları okumasının yanlış olduğu kanaatini güçlendirdi.
Öte yandan, PKK’nın ABD’den aldığı destekle büyüdüğü ortamda, önce DAEŞ sonra Nusra nedeniyle Suriye’ye dışarıdan müdahale edilmesi ve muhalif grupların bekleneni verememesi, bu savaşın kazananının Esad olduğu fikrinin Türkiye’de de giderek daha fazla zikredilmesi. ÖSO, ABD başta olmak üzere ‘Suriye’nin dostları’ grubundaki ülkelerin farklı yönlere çekiştirmesi sonucu zayıfladı. ABD ‘sakalsız muhalif’ arayışına girerken, diğer ülkeler kendilerine yakın buldukları grupları desteklemeye başlayınca muhalifler iyice parçalandı, rekabete girdi. Suriye muhaberatı, bu gruplara sızarak fitneyi körükledi. Yıllarca ağır baskı altında yaşamış Suriyeliler, bırakın devrim yapmayı, protesto tecrübesine dahi sahip değilken, haklı direnişleri yüzünden sorgulanır oldu. Hapishanelerden en başta El Kaide tutuklularını salan Esad, aşırıcılığı körükledi. Rejim aynı zamanda evvelde Kürtlere kimlik dahi vermediği halde kuzeyde PKK’ya ilk alan açandı. İran destekli milisleri ve Hizbullah’ı ülkeye davet ederek yabancı savaşçı olgusunu da o başlattı. Direnişçiler “Esad dışarıdan yardım alıyorsa biz de almalıyız,” diyerek kendilerine katılan yabancıları sıcak karşıladı. Ama onların getirdiği aşırılık, dağdan gelenin bağdakini kovmasına yol açtı ve muhalifler zayıfladıkça zayıfladı. Buna rağmen, Suriye’de muhalifler çok can kaybetse de çok önemli bir şey kazandı. Esad rejimine başkaldırdılar ve artık muhaliflerin de Suriye’de söz hakkı var. Muhaberat rejimi, bundan sonraki nesillerin beyinlerini kontrol edemeyecek, onları korkuyla bastıramayacak. Suriye’de yaşanan trajedinin ‘devrim’ diye anılabilecek bir tarafı varsa işte o buydu ve başarılı oldu. Tam da bu nedenle Esad bugün kalıcı gibi gözükse de aslında bu uzun sürmeyecek. Suriye’nin gelecek nesilleri, en azından yaşadıkları travma sonrası yalnız bırakılmayıp rehabilite edilirlerse radikalleşme tehdidinden de kurtulup gelecekte çok önemli bir rol oynayacak.
Bu yüzden Astana’da Türkiye’nin titiz şekilde yürüttüğü sürece hak ettiği değeri vermek gerekiyor. Yalnız İdlib’de mutabakata varılması değil, Dera, Kuneytra, Rastan ve Talbise ile Doğu Guta’da da çatışmasızlığın devreye girmesi çok önemli. Daha önemlisi İdlib, Lazkiye, Hama ve Halep bölgelerinde devriye gezecek gruplara Türkiye de gözlemci gönderecek, yani Suriye’nin diğer bölgelerinde de çatışmasızlık sürecini takip edecek. Burada dikkat edilmesi gereken husus, gözlemci olacak kişilerin sahada sadece Ankara’nın tavrını yansıtacak liyakatli insanlardan seçilmesi.
Diğer önemli husus, Rusya’nın muhaliflerin Suriye’nin geleceğindeki yerini kabul ediyor oluşu. Rusya elbette çıkarları gereği Baas yapısından vazgeçmeyecek ancak Esad’ın kalması konusunda ısrarcı olamayacak. Muhaliflerin iç çatışmaları kesilip ortak tavır almaları sağlanabilirse çatışmasızlık sürecini müteakip siyasi görüşmelerde muhaliflerin kazanımları çok daha fazla olacak. Burada, tüm yerli muhalifleri ama en başta da Suriye halkını güvende hissettirerek liderlik yapacak bir Suriyeli’ye ihtiyaç var. Daha önce bir yazımda da dile getirdiğim gibi, daha önce ABD gibi ülkelere meyletmemiş, bu kirli savaşta temiz halini olabildiğince korumuş, askeri geçmişi nedeniyle meseleye nizami gözle de bakabilecek Riyad el Esad veya onun gibi birinin Türkiye tarafından desteklenmesi ve güçlendirilmesi büyük önem arz ediyor.
Türkiye’de yaşanan veri kirliliğinin önüne geçmek içinse hükümetin kendi tavrını doğru şekilde yansıtacak bir kamuoyu bilgilendirme aracını tahsis etmesi gerekiyor. Önceden kamu diplomasisi bu işi hakkaniyetle yapmaya çalışıyordu ama bu kurum dağıldı. Bu yapının yeniden canlandırılması lazımken, ABD’de ve Rusya’da devlet başkanlarının nasıl ki Suriye Özel Temsilcisi varsa, Türkiye’de de Cumhurbaşkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi olması gerekir. Böylece hem iç hem dış kamuoyu Suriye’de devletin en üst makamının tavrını doğrudan takip edebilir. Bu da manipülasyon ve dezenformasyonları muhakkak minimize edecektir. Suriye’de daha önce farklı nedenlerle pek çok geç kalmış olabiliriz ama gelecek inşa edilirken atılacak hiçbir adım geç olmayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018