Merve Şebnem Oruç
2018’in ikinci haftasına, Suriye rejiminin, İdlib’in güneyinden kuzeye doğru ilerleyerek, Astana’da Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde başlatılan çatışmasızlık sürecini ihlal etmesini değerlendirerek başladık. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 9 ve 10 Ocak tarihli basına yaptığı açıklamalarında Rusya ve İran’dan rejimin ihlallerini engellemelerini isterken Dışişleri Bakanlığı da Rusya ve İran Büyükelçilerini çağırarak Ankara’nın bu beklentisini resmi yollardan da ifade etti.
Ardından Rusya’nın Suriye’deki hava üslerine yapılan saldırılar gündemimize oturdu. Rus medyasının 4 Ocak tarihli, 31 Aralık gecesi havan toplarıyla Hmeymim üssüne yaptığı saldırıda ölü, yaralı ve maddi hasar olduğu yönündeki haberlerini Rusya Savunma Bakanlığı kısmen yalanlarken, 5 Ocak tarihinde bu kez bakanlık kendisi Hmeymim ve Tartus’a İHA’larla saldırı yapıldığını duyurdu. Medya ve sosyal medyada saldırının ardında kimin olduğu tartışmaları Türkiye’yi de içine almaya çalışırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinden basına yansıyanlar, Putin’in “Saldırıların arkasındakileri biliyoruz. Bu saldırıların arkasında Türk devleti ve Türk ordusu yok,” şeklindeki açıklamaları “Putin kimi işaret ediyor? ABD’yi mi?” sorularının sorulmasına neden oldu.
Aynı günlerde Reuters ABD liderliğindeki DAEŞ’le mücadele koalisyonunun halkla ilişkiler ofisinin, Suriye’nin Türkiye ve Irak sınırında 30 bin kişiden oluşacak bir sınır güvenlik gücü kurmayı hedeflediği ve bu yapının omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) müteşekkil olacağını ifade etmesi, Ankara’nın çok sert tepkisine sebep oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok sert sözleriyle beraber, uzun süredir Türkiye’nin ulusal güvenliği için tehdit olduğunu bildiğimiz Afrin’deki PYD mevzilerine sınırdan top atışları başladı. ABD’nin “DAEŞ’le mücadele koalisyonu” adına konuşuyor olması, diğer koalisyon ülkelerinin tavrının ne olacağı sorusunu da beraberinde getirirken, Ankara NATO’ya da “bir NATO müttefikinin diğerinin ulusal güvenliğini tehdit edecek bir oluşuma verdiği desteğin asla kabul edilemeyeceği”ni bildirdi. Suriye konulu diplomatik tartışmaların harareti de sahaya paralel şekilde yükselirken Cumhurbaşkanı’na ABD Başkanı Trump’la görüşmeyi düşünüp düşünmediği soruldu. Cumhurbaşkanı “Şu anda henüz kendisini aramayı düşünmüyorum. Çünkü daha önce bunları konuştuk, o bana dönecekti. O bana dönmediği sürece ben ona dönmem,” diyerek tavrını ortaya koydu.
Erdoğan ve Trump arasında 25 Kasım’da gerçekleşen telefon görüşmesinde, ABD Başkanı’nın “YPG’ye bundan sonra silah verilmeyeceği” yönündeki açıklaması gündeme damgasını vurmuş, lakin Suriye’deki gelişmeleri uzun süredir takip edenleri heyecanlandırmadığı üzere, bu vaatler yerine getirilmemiş, hatta Trump’ın ifadelerine rağmen Pentagon 27 Kasım’da “YPG’ye verilen desteğin sürdürüleceğini” söylemişti. Doğrusu Suriye’de 2014 yılının ikinci yarısı itibarıyla fiili olarak PKK/PYD’ye “DAEŞ’le mücadele” bahanesiyle verilmeye başlayan ABD liderliğindeki koalisyon desteğinin Türkiye sınırında bir PKK koridoru oluşturmaya yönelik olduğunu tahmin ediyor, konuşuyorduk. Bugün ABD’nin PKK’nın Suriye’de kontrol ettiği alanda polis gücü kurma, sınır gücü oluşturma gibi adımları, ‘DAEŞ’le mücadele’ adı altında PKK’ya toprak kazandırmaya yönelik sürecin bittiği, oluşturulan bu tampon bölgede PKK/PYD’ye sonu devlet, devletçik ya da otonom yapı kurmaya gidecek aşamaya geçildiğini gösteriyor. Trump’ın PKK’ya silah verilemeyeceği yönündeki açıklamasının Pentagon tarafından dinlenmeyeceği tahmin edildiği gibi, bu aşama değişikliğinin sinyali olduğunun da altını çizmiştik.
Suriye’nin Türkiye sınırında Irak sınırından Fırat Nehri’nin batısında Menbiç’e kadar uzanan bölgede bulunan PKK/PYD’ye verilen ABD desteği, Washington ve Ankara arasında süregelen krizin en önemli nedenlerinden biri. Ankara’nın da son bir haftadır açıklamalarındaki sertlik seviyesini bir kademe daha artırmasına neden olan son gelişmeler, bu krizin yakın zamanda sona ermeyeceğini açıkça gösteriyor.
Ancak, sinyali verilen TSK operasyonunun merkezinde Afrin ve de Menbiç’in olması dikkatlerden kaçmaması gereken önemli ve kritik bir detay. Zira, Ankara tarafından da bilindiği ve gözlemlendiği gibi Afrin’deki PYD unsurlarının yanında ABD bulunmuyor; bu bölgedeki Rus varlığı uzun süredir dile getiriliyor. Eylül 2017’de Türkiye’nin devam eden Afrin’deki PYD yapılanması tepkisine karşılık olarak Rus Genelkurmay’ı, Afrin’deki stratejik noktalardan Tel Rıfat’a rejim askerlerinin geldiğini ve PYD’nin bölgeyi rejime bıraktığını söylemişti. Ancak bu gerçekleşmedi. Hakeza, Mart 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “El Bab operasyonu sonrası sıradaki hedefin Menbiç olduğunu” ifade eden sözlerini yine Rus Genelkurmayı’nın “PYD’nin Menbiç’ten çekilerek bölgeyi rejime bırakacağı” yönündeki açıklamaları takip etmişti. Ancak bu da gerçekleşmedi; Menbiç’ten ne PYD ne de destekçisi ABD çekildi.
Suriye konusunda alevlenen tartışmalara katılan Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un bu hafta, ABD’nin sınır koruma gücü kurma planına karşı Rusya’nın olumsuz bakışını ifade ederken “Bu plan bizim için Suriye’nin bütünlüğü bakımından ciddi sorunlar doğuruyor,” demesi, ancak “Bu yeni plan, bu yeni tek taraflı ültimatom Afrin’deki durumun yatışmasına yardım etmeyecek,” diyerek ve “Afrin’de ateşkesin sağlanmasını umduğunu” ekleyerek yaptığı Afrin vurgusuna da dikkat etmek gerekiyor. Nasıl yani? Rusya Türkiye’nin Afrin’de PKK/PYD ile mi ateşkes yapmasını bekliyor? Türkiye, Astana ve Soçi diplomatik süreçleriyle sahada çatışmasızlık ve gerginliği azaltma süreçlerinin selameti için bazı konularda susuyor olabilir; ama örneğin PKK’nın elinde tuttuğu diğer bölgelerden Afrin’e gerçekleşen militan ve ağır silah takviyesinin rejimin kontrolündeki bölgeler üzerinden yapıldığı herkesçe biliniyor.
Özetle, Afrin konusundaki kararlılık mesajını ABD’ye yönelik sert açıklamalarla verirken Rusya’ya dolaylı olarak, “ABD’ye söylüyorum ama sen anla,” diyor. Bakalım bu yazının yazıldığı saatlerde devam etmekte olan kritik MGK toplantısından neler çıkacak? Afrin’e operasyon başlayacak mı? Sırada Menbiç mi olacak? Ve Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD oluşumuna sıra hangi aşamada gelecek?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018