M.Şükrü HANİOĞLU
İnkılâb-ı Azîm (Büyük Devrim)'den "sansürün kaldırılışının yıldönümü"ne tenzili rütbe eden gelişmenin günümüze yönelik etkileri genellikle gözardı edilmektedir. Önümüzdeki günlerde 106. yıldönümü idrak edilecek olan 10/23 Temmuz inkılâbı yakın tarihimizin en önemli kırılma noktalarından birisidir. Daha sonraki süreçlerin şekillenmesinde belirleyici rol oynayan bu gelişme genellikle İttihadçılık ile özdeşleştirilmekte ve darbecilik, askerin siyasete aktif katılımı, bürokrasinin toplum mühendisliği hizmetine koşulması benzeri gelişmelerin de miladı olarak kavramsallaştırılmaktadır.
Bu kavramsallaştırma anlamlıdır. Ancak söz konusu gelişme bir örgütün (Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti) "hürriyet" adına iktidara el koymasına indirgenemez. Çankaya'da 1960'a kadar "İnkılâb-ı Azîm"e farklı katkılarda bulunmuş üç eski Cemiyet üyesinin oturmasının sembolize ettiği devamlılığın yanı sıra 10 Temmuz kırılması ile birlikte etki süresi bir asrı aşan bir "düşünsel" egemenlik de kurulmuştur. Bu günümüzde dahi "siyaset" kavramsallaştırılmasının yapılmasında etkili olmaktadır. Türkiye'de bilhassa 1960 sonrasında güç- lendiği varsayılan "siyasal vesayet"in entelektüel zeminini hazırlayan da bu "düşünsel vesayet"tir.
Le Bonist seçkincilik
Millet adına "hürriyet"i ilân eden İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin lider kadrosu, onun karar alma sürecine katılımı konusunda çekincelere sahipti. Dünyanın en büyük sosyoloğu olduğunu düşündükleri Gustave Le Bon'un (Erken Cumhuriyet liderleri de Le Bon'dan ciddî biçimde etkilenmişti) "Cumhur ruhu" kuramı çerçevesinde "kitle"nin karar alma ve temel siyaset süreçlerinin dışında tutulmasının gerekliliğine inanan bu liderler, bilinçsiz olması nedeniyle kendi çıkarını farkedemeyen "millet" adına onun yararını daha iyi değerlendirecek ve koruyacak seçkinlerin iktidarda olmasının zorunlu olduğuna inanıyorlardı.
Bu açıdan yaklaşıldığında "meclis" dahi Le Bon'un savunduğu gibi "türdeş olmayan bir kalabalık" olarak algılanabiliyordu. Bu nedenle yeniden açılması uğruna ihtilâl yapılan "meclis"e de kapıları "avam"a kapatılması gereken bir bürokratik kurum olarak yaklaşılabiliyordu.
Meclisten vazgeçmenin mümkün olamaması nedeniyle gerekirse seçimlere müdahale ederek "avamfirib" olmakla suçlanan kişiler ve partilerin temsil kurumlarında etkili olmasının önüne geçilmeliydi. Seçkinlerden oluşan meclisler "devlete meydan okunacak" kurumlar olmayacak, Enver Paşa'ya atfedilen bir ifadeyle "yok kanun, yap kanun" mekanizmasını işletecek bürokratik uzantılar olarak görev yapacaklardı.
Sopalı seçimlerden, Tek Parti döneminin meb'us atamalarına, 1960 darbecilerinin eğitimsiz vatandaşlara oy verdirmeme projesinden, milletin egemenliğini doğrudan değil "kurumlar" aracılığıyla kullanması düşüncesine, toplumun genelinin "sebükmağzan," "Haso ve Memolar," "göbeğini kaşıyanlar," "bidon kafalılar" olarak aşağılanmasına uzanan örneklerle dile getirilen, gerçekte ilhamını Le Bon'dan alan bir seçkinciliktir. Günümüzde bunu savunanların Le Bon'un adını duymamış olmaları, bu kişilerin onun sadık takipçileri olmalarını engellememektedir.
Doğal olarak buradan yola çıkılarak 1908 öncesinde "halk egemenliği"ne dayalı bir düzene sahip olunduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Ancak 1908 sonrasında egemen olan "seçkincilik"in, kendisinden önceki geleneksel yapılanmaya göre çok dahaörgütlü ve nüfuz edici olabildiğini unutmamak gerekir.
Bunun yanı sıra kendisine "modernlik" de atfeden yeni seçkincilik, "millî hâkimiyet" benzeri ilkeleri kutsamasına karşılık "milletin yararını bilme" iddiası üzerinden egemenlik tekeli kurmuş ve bunu sonuna kadar savunmuştur. Böylesi bir seçkinciliğin günümüz siyaseti üzerinde ne denli etkili olduğu kolaylıkla gözlemlenebilir.
Toplum mühendisliği
"Hürriyetin İlânı" aynı zamanda "olan"ı nasıl yöneteceği değil, "olması gereken"i nasıl şekillendirebileceği üzerine yoğunlaşan bir yaklaşımın iktidara gelmesine neden olmuştu.
Bu, aynı zamanda siyasetin bütünüyle bir "toplum mühendisliği"ne dönüştürülmesi ve merkezden yönetilmesi anlamına geliyordu. "Olan" ile kurulan bu sorunlu ilişki, geleneksel iletişim mekanizmalarını ortadan kaldırarak bireyleri birer istatistiğe indirgemekle kalmıyor, "siyaset"i de farklı toplumsal taleplere cevap verme, onları uzlaştırma değil geleceğin toplumunun yaratılmasının aracı olarak kavramsallaştırıyordu.
Siyaset yaklaşımını "modernlik tekeli" ve "terakki savunuculuğu" ile takviye eden toplum mühendisliği kendisine yöneltilen eleştirileri de çağdaşlık, ilerleme düşmanlığı ve "gericilik" olarak yaftalıyordu.
Tek tip bireylerden oluşacak, herkesin kendisine biçilen rolü ifa edeceği, sisteme yönelik eleştirilerin dile getirilmeyeceği, ona itaat ve hizmetin esas alınacağı "olması gereken, çağdaş, ileri" toplum yaratılması düşüncesi 1908 sonrasındaki egemenliğini günümüze kadar sürdürmüştür.
Projesine "kutsallık" atfederek onun planlamasını "yüksek siyaset," uygulayıcılarını "devlet adamı" olarak kavramsallaştıran, buna karşılık "olağan" siyaset ve siyasetçiyi aşağılayan bu yaklaşımın etki alanı ise fazlasıyla geniş olmuştur. Günümüzde toplumun önemli bir kesimi "siyaset"i böyle değerlendirmektedir.
Otoriterlik
"İnkılâb-ı Azîm" yıktığından daha etkin bir otoriterliğin de başlangıç noktasını oluşturmuştur. Geleneksel değil modern, örgütlü ve ideolojik "otoriterlik" ile tanışan ilk yapılardan birisi olan Osmanlı toplumu yirminci yüzyılın korkulu rejimi olan "ilerlemeci tek parti" ile de pek çok Avrupa ülkesinden önce karşılaşmıştır.
Yeni otoriterlik şüphesiz seçkinci ve "olması gereken"i yaratmaya odaklı "yüksek siyaset" anlayışının doğal bir neticesi idi. Uzun süreli patrimonyal ve neo-patrimonyal otoriterlik sonrasında yeni otoriterliğin de oldukça geniş bir zaman diliminde uygulanması toplumda onun kanıksanması, buna karşılık liberal, özgürlükçü düşüncelerin "zararlı, tehlikeli ve marjinal" olarak algılanması geleneğinin yerleşmesine yol açmıştır.
İnkılâb-ı Azîm'in içinde gerçekleştiği yapı on sene sonra fiilen ortadan kalkmıştır. Buna karşılık onun beraberinde getirdiği "düşünsel vesayet" çok daha uzun bir süre etkisini sürdürmüştür. Onun tortusunu günümüz toplumunda dahi hissedebilmek mümkündür.
Türkiye'de son yıllarda "siyasal vesayet"in sona erdirilmesi önemli bir gündem ve tartışma maddesi olmuştur. Bu şüphesiz son derece önemli bir konudur. Buna karşılık asıl kurtulunması gereken asırlık "düşünsel vesayet"tir. Bu vesayetin topluma giydirdiği elbisenin çıkarılması, siyaset kavramına yaklaşımın değiştirilmesi zannedildiğinden zordur. Ancak bir değişim süreci başlamıştır; bunun tersine dönüş de mümkün değildir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018