Murat BELGE
“Batılılaşma”… 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak dünyanın yakasını bırakmayan “zorunluk”… Ve şimdi 21. yüzyıldayız. Bu süre içinde dünyada çok şey oldu; ama bu olup bitenlerin hepsi, bir şekilde, “Batılılaşma” dediğimiz olayla bağlantılıydı.
Bunun insanlara zor geldiğini çok kere yazdık, söyledik. Zor gelir çünkü bu insanların oldukları şeyden hoşnut olmadıkları ve başka bir şey olmaya çalıştıkları anlamına gelir. Olmadığı şeyi olmak da kolay değildir, keyifli bir uğraş hiç değildir. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir varoluş vaad eder, çünkü her durumda “Olmadı, yapamadın” diyecek biri ve ona bunu söyletecek bir durum (bir “performans” yanlışı) vardır. Üstelik erişmek istediğin hedef de sabit bir şey değildir, o da hareket halindedir: sen onun gibi olmaya çalışırken o da habire değişir. Onun değişmesine “doğal evrim” derler. Gene onun son girdiği kılığı kendine model olarak benimsemen gerekir.
Gelgelelim, evet, 18. yüzyıldan beri dünya bu çarkın içinde; bu işi daha az veya daha çok benimseyen toplumlar var. Onun için daha az veya daha çok başarılı olanlar var. Hem, herkesin işe başladığı nokta da farklı.
Ben bu süreci hem de en erken aşamalarından beri yaşayan bir toplumun yurttaşı olarak yaşadığım için benimkine yakın, “kızarak batılılaşan” diyeceğim kategoride olanları daha fazla merakla izliyorum. Kim bunlar? Birincisi, hemen yakın komşumuz, Rusya. Biri İran. Biri de Japonya. Bunlardan Rusya ve Japonya, dediğim gibi kızarak da yapsalar bu işi, bize oranla daha ileri derecede Batılılaşmış toplumlar… Ya da, öyle mi sahiden?
Öyle olmayabilir. Daha doğrusu, Türkiye bu noktada “bölünmüş” bir toplum diyebiliriz: ileri derecede batılılaşmış bir kesim var, ama sanki böyle bir olay yokmuş ve zaten hiç olmamış gibi yaşayan bir kesim de var. Türkiye’nin “özgün” yanının bu olduğunu söyleyebiliriz, sanırım.
Niçin böyle olduğunun bir yığın karmaşık nedeni olsa gerek. Bunların içinde kaybolmadan, tek bir etken üstünden bir açıklama sunmaya çalışayım. Batılılaşma dediğimiz olgunun genel gerekçesi, “Batılı” dediğimiz toplumlar kadar güçlü olmak. Hem Rusya’nın hem de Japonya’nın birincil hedeflerinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Şunu eklemek gerekir belki: Bu iki toplumun böyle davranmakla erişecekleri yer ile oraya varmanın yöntemi arasındaki ilişki konusunda bir uyuşmazlık sorunu yok. Ama Osmanlı toplumu ve İran toplumu sözkonusu olduğunda böyle bir sorun var. Bu iki toplumun da sözgelişi Britanya kadar veya Fransa kadar ve aynı şekilde güçlü olmak istedikleri şüphe götürmez. Ama bu “varılası yer”e Müslüman bir toplum olarak varmak istiyorlar. Bildikleri, özendikleri Batı, son kertede belki tek bir kavramın kapsamına indirgenebilir: teknoloji.
Osmanlı ve İran toplumlarından söz ettim ama iş bu noktaya gelince aslında Japonya’nın seçtiği yol da bundan farklı değil. Onlar da Batı’nın teknolojisini alacaklar, el değmemiş bir Japon ideolojisine bunu giydirecekler, gerekli değişim yerine gelecek.
Bu mümkün olmadığı için yürümedi. Toplumsal dönüşümün kendi dinamikleri var; “Şuradan şuraya kadar” diyemiyorsunuz. Japon dinleri de (başta Şinto) hayat tarzını düzenlemekte çok müdahaleci değil. Aslında kendi kendine bir hayli seküler olduğu söylenebilir. Onun için bu yeni tarza aşağıdan gelen tepki çok güçlü olmadı. Öte yandan Japon toplumunun öteden beri “yukarıdan” gelen buyruklara uymaya alışık olması burada batılılaşmanın kolay yerleşmesine imkan verdi. Bu, şüphesiz, oldukça yüzeysel bir batılılaşma. Hatta denebilir ki Osmanlı toplumunun batılılaşmaya karşı direnişi, Japon toplumunun aynı şeye gösterdiği “rıza”dan daha batılı bir davranıştır.
Ama Türkiye’nin gösterdiği direnç de bayağı “göz yaşartıcı”! Tarihin bu aşamasında “Yaşasın Şeriat!” sayhaları karşısında ne yapılması gerektiğini tartışmak durumunda kalıyorsak, bu, az buz direnç değildir. Bu tarihte bir siyasi parti popülaritesini, dolayısıyla alacağı oyu yükseltmek için Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmenin etkili bir yöntem olduğunu düşünebiliyorsa bunun nasıl mümkün olduğunu yeniden, ayrıntılarıyla ele almak gerekir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025