Murat BELGE
Ekrem İmamoğlu sorgusunda, daha doğrusu sorgunun sonunda ifadesini alan savcının kendisine söylediği birkaç sözü aktardı. Bunlar dikkat çekti ve üzerlerine epey bir şey yazıldı. Yazıldı ama bence o birkaç cümlede çok derin “hikmet”ler var. Onun için ben de bu konuda bir şeyler söylemeden edemiyorum.
İmamoğlu “kulaklarıma inanamadım” diyerek aktarıyor sahneyi. Gerçekten inanılır gibi değil, ama bu belirli bir formasyon çerçevesinde bakarsanız böyle. “Türkiye’de insanların hukukla ilişkisi” formasyonundan bakarsanız gerçekliğin ta kendisinden söz ediyoruz. Gerçekliğin tastamam içindeyiz.
Neydi söylenen, hatırlayalım. İmamoğlu’nun anlatışına göre savcı ifade alma işini tamamlıyor, İmamoğlu kendisini koydukları yere gidecek. Savcı bir “kusura bakma” konuşması yapıyor. Diyor ki: “Yarın siz Cumhurbaşkanı olursunuz, masanın bu tarafına siz oturursunuz. Ben diğer tarafa geçerim, o zaman da siz bizi yargılarsınız.”
Bir savcı bunu sahiden söylemiş olabilir mi? Olabilir. Olur. Ben dahi benzerlerine tanık ve muhatap oldum. Demokrasiden nasibini almamış toplumlarda yargı alanında yer alan, dolayısıyla türlü hukuk dışı işi yapmak zorunda kalan insanlar buna benzer “teselli” konuşmaları yaparlar. En klasik olanı “Biz de emir kuluyuz” tipi bir şeydir. Ama bu savcının sözlerinde daha epey “hikmet” yatıyor. Savcı “politika” denen şeyi nasıl anlıyor, savcı olduğu için daha da önemlisi “hukuk” denince ne anlıyor?
Belli ki “hukuk” hayatın çeşitli kurallar, yasalarla oluşturulmuş yanının çiğnenmesini tesbit etmek ve bir “riayetsizlik” varsa bunu gene kurallar içinde cezalandırmak (ve böyle bir durum yoksa olmadığını ilan etmek) için muhtaç olduğumuz bir şey değil. Politika üstü örtülü bir savaş olarak anlaşılıyor (O örtü zaman zaman kalkabilir de). Böyle de olunca “rakip” kaçınılmaz olarak “düşman”dır. AKP iktidarı boyunca “düşman hukuku” kavramını sık sık dillendirdik; dillendirmemiz gerekti. Çünkü savcının sözlerindeki “hikmet” aslında AKP’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ı “serdar” seçmiş AKP’nin hukuk anlayışını yansıtıyor.
Hukuk, iktidarın rakiplerini (yani düşmanlarını) susturmak için başvurduğu araçtır. Burada “araç” kavramı önemli. Hayatımız “araçlarla” dolu. “Kova” bir araç, “tarak” ya da “traktör” birer araç... Şüphesiz basit bir iş için kullandığımız araçla (kova ya da tarak) daha karmaşık işleri görmek için başvurduğumuz araçlar çok farklı; ama sonunda pratik bir amaca yönelik şeyler.
Peki, “hukuk” böyle değil mi? Elbette öyle; ama hukuk sözkonusu olunca onun ardında bir başka türlü “otorite” ararız. Başlangıçta hukukun kaynağı Tanrı idi. Kimilerine göre hâlâ öyle. Tarih boyunca hukuk da sekülerleşti. Ama biz insanların bireysel isteklerinden, değerlerinden farklı, onların üstünde, belirli bir nesnellik ve bir tür evrensellik taşıyan bir dil, bir söylem olduğu bellidir. Anglo-Sakson kültüründe yargıçlar duruşmalara başlarında peruklarla geliyorsa bu onların hukukun bu özelliklerine duydukları saygıyı temsil eder. Sözün kısası, hukuk, iktidar koltuğunda kimin oturduğuna göre biçim değiştirecek bir nesne değildir.
İmamoğlu’nun savcısına göreyse, bunlar büyük ölçüde “palavra." Politikada taraflar dine, mezhebe göre ayrışırlar. Başka türlü konuşsalar da altta yatan gerçeklik böyle belirlenmiştir. Kimse bağlı olduğu topluluğun ilkelerinden isteyerek kopmayacağına göre, uzun vadede anlaşmaları, kaynaşmaları mümkün değildir. Onun için sorun son analizde bir kuvvet sorunudur. Bu noktada savcı gene kendine göre “demokratik” konuşmuş: Bugün ifadesini aldığı adamın bir gün kendi ifadesini almasını kabul eder bir üslupla konuşuyor. Oysa durumu böyle gören ve benimseyen biri bu mücadeleyi “düşman”ı fiilen yok etme olarak da görebilir. Şu anda AKP çoğunluğunun böyle düşünmediğini gösteren bir şey de yok.
Temelinde bir değişmezlik yatan bir dünya görüşü. Taraflar belli, değişmez. Ancak birbirlerine eziyet edebilirler. Gene temelinde, adalete yer vermeyen bir dünya görüşü. Bir yolunu bulup iktidarı ele geçirirsin, üzerlerinde iktidar kurduğun insanlarla birlikte gerçeklik de üstün otoritenin buyurduğu biçime girer. “Rüşvet almış, X arkadaşımız öyle söyledi” der üstün otorite. “X arkadaş” kimdir, ne derece güvenilirdir, böyle konuşmakla bir çıkar elde etmiş midir... Rüşvet aldığı söylenen kişi ne yapmış da böyle bir suçlamaya muhatap olmuştur? Bunlar gereksiz sorular. Bunlar bizim için faydalı olmasını bekleyemeyeceğimiz sorular. Üstün otorite neye inanmamız gerektiğini açık seçik ortaya koyuyor. Laf ebeliği yapmanın yeri değil.
Saygıdeğer savcının İmamoğlu ile bu “dostane” konuşması topu topu on, on beş kelimeyle AKP’nin yıllardır süren iktidarının, yani saltanatın devlet yönetimi felsefesinin özetini veriyor. Bu böyle ama aynı zamanda bu iktidarın uyduğu genel dünya görüşünü de özetliyor. Onun için savcı beyin konuşmasının bütün kısalığına rağmen gerçekten çok uyarıcı ve çok aydınlatıcı olduğunu teslim etmek gerek.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025