Murat BELGE
Bugünlerde Türkiye’nin gündemine MHP’nin kurultay yapıp yapmayacağı sorunu gelip oturdu. Gerçek anlamda “hukuk” diye bir şey kalmadığı için, iş sonunda kimin neyi tutturabildiğine bağlı oluyor. Orada da, MHP’nin şimdiki yönetimi, partinin yönetiminde olmanın avantajları yanı sıra, memleketin iktidarının şefkatini de kazandığı için, iyice avantajlı durumda.
MHP benim yakından ilgilendiğim bir parti değil; orada ne olduğu da bence ayrıntı düzeyinde bir şey. Yalnız benim bakışım değil, bu ülkede genel bakışın da böyle olduğu bu partinin oy oranından belli. Buna rağmen, şimdi bu kurultay önemli bir sorun haline geldi, hattâ şu birkaç gün için birinci sıraya da yerleşti. Ama bu önem ve ilgi kazanma, MHP’de ne olduğu ve ne olacağı değil, MHP’de olanların ve olacakların AKP’yi ne şekilde etkileyeceği sorusu çerçevesinde gerçekleşti. Tayyip Erdoğan, kendi partisinin sorunlarını çözdükten sonra, sonsuz iyilikseverliğiyle öteki partilere hattâ muhalefet partilerine de (MHP’ye ne kadar “muhalefet” deneceği bir tartışma konusu olabilir) biçim ve düzen vermeye başlıyor. Bu da Tayyip Erdoğan’ın “demokrasi” denen sistemden anladığı şeyin bir parçası. Başkan gibi başkan, muhalefeti de düzenler.
Dolayısıyla iktidar MHP’de Bahçeli’nin iktidarının devamı için seferber. Bu gibi işlerin adamı Bekir Bozdağ elindeki imkânları bu yönetimin (ilelebet değilse de şimdilik) “payidar” olması için gene yapmayacağı şeyler yapıyor.
AKP 2002’de seçim kazandı, iktidar oldu. İktidar olma konumunun sağladığı çerçeve ve imkânlar içinde bunu Türkiye’ye biçim vermekte kullandı- her iktidarın yapacağı gibi. Kendinden önce gelip gidinlerden daha başarılı kullandığı için popüleritesini de genişletti ve o günden beri girdiği her seçimden birinci parti olarak çıktı. Bu ülkenin tarihinde kimseye “nasip” olmamış bir başarı grafiği çizdi.
Bu, Gezi’de bir sarsıntı geçirdi ama asıl olay Aralık’tır. Burada önemli bir kayma oldu: AKP halkın kendisine verdiği iktidarla şu hedefe adım atan, bu hedef için yasa çıkaran (vb, vb) bir parti olmaktan, iktidarını koruma mücadelesi veren bir parti konumuna geçti. 17 Aralık’ın mahiyeti de öyle bir şeydi ki, buna karşı Tayyip Erdoğan’ın kararını verdiği korunma biçimi, her türlü yasal teamülün dışına çıkmayı gerektiriyordu. Bu ne demek? Daha Türkçe ifade edeceksek, bu, “suç işlemek” demek. Yani Tayyip Erdoğan’ın AKP iktidarını koruma tarzı, varolan yasaları çiğneme, yasalarda varolmayan eylemlerde bulunma, kısacası “suç işleme” ile özdeş oldu.

Başka bir iktidar bu konuma düştüğünde, daha doğrusu düşmeden önce, “istifa” gibi normal kurumlara başvurabilirdi. Hattâ pişkinliğiyle namlı bir siyasî kültürün gelenekleştiği bu toplumda, suç olduğu iddia edilen olayı mahkemeye intikal ettirmek de çoğunluk gözünde meşru olabilirdi.
Ama Tayyip Erdoğan’ın gözüyle bakıldığında bu herhangi bir siyasî partinin değil. AKP’nin iktidarı: yani “Müslüman Kardeşler” türünden bir “kardeşler” kadrosununun iktidarı; yani, siyasî İslâm’ın şimdilik Türkiye’de iktidarı (yarın “İslâm Dünyası” niçin olmasın?) Dolayısıyla bu iktidar bırakılmaz. Bırakmak, İslâm’a ihanet olur.
Saptığın her yolun kendi engebeleri, kendi kuralları olur. “Bu iş kötü, üç beş kuralı bozuvereyim” dedin mi, o iş üçle beşle kalmıyor. Attığın her adım yeni kural bozma kaçınılmazlıkları getiriyor ve hesap kabardıkça kabarıyor.
Bakın, ne zamandır AKP “pozitif” hanesine yazılacak tek bir şey yapmış değil. En önemli sorun Kürt sorunu, günde bilmem kaç cesede mal olan bir bilançoyla, devam edip gidiyor. Bunun buraya varma nedeni Tayyip Erdoğan’ın haziran seçimi sonrası iktidarı elinde tutmaya devam etme stratejisini buna bağlamış olması. Şu birkaç gün içinde “başbakan azli” ve ondan kaynaklanan, kaynaklanacak olaylar… Nedir bunlar, neden oluyor? Tayyip Erdoğan’ın iktidarı elinde tutmaya, kendi istediği koşullarda devam etmesi bunları gerektirdiği için. Böyle daha birçok olay, davranış, yargıyı iktidarın “emir eri” haline getirme süreci; bütün genel “sertlik” politikası. Ve şimdi MHP'nin ne olacağına müdahil olma imkânını kullanmak.
Bunların hepsi yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada şaşkınlık ve hemen sonra da infial uyandıran davranışlar. Dünyanın Tayyip Erdoğan’a bakışı tamamen değişti. Erdoğan lehine sayılacak iki cümle söyleyecek ciddiye alınır kimse kalmadı. Zaten Tayyip Erdoğan da bunun farkında olduğu için bundan yalnızca içerideki şoven ideolojiden prim almak olacağını umduğu birtakım sözler söylüyor. Yani, özetleyecek olursak, Türkiye’yi Batı dünyasından koparacak her şeyi yapıyor, her şeyi söylüyor.
Bu arada AKP’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan'ın MHP’ye karşı aldığı tavırda bir noktaya değinmek gerek. Bugün MHP içinde meydana gelmiş kavgada Erdoğan Bahçeli iktidarını destekleme kararını vermiş durumda. Ama daha genel ve daha uzun vadeli bakışında MHP’nin olmaması gereken bir varlık olduğu kanısındayım. Erdoğan kendi sözleri ve davranışlarıyla, MHPseçmenine “Ben varken onlara oy vermeniz için bir neden yok” diyor; "istediğiniz şey faşizmse, ben bunu onlardan çok daha güçlü ve etkili bir şekilde yaparım; zaten de yapıyorum.”
Tayyip Erdoğan için iktidar hâlâ bir şey yapmanın aracı: örneğin üçüncü havaalanı yapmanın, bir yandan; bir yandan da genel olarak “dindar nesil yetiştirmek” diye formüllediği işlere devam etmenin. Ama şu anda onu kuşatan koşullar çerçevesinde, iktidarı bir şey için kullanabilmek üzere, önce iktidarın elde tutulması gerekiyor. Bunca suç işlemeyi gerektiren bu faaliyete girildiği zaman da, iktidarı elde tutmak, başlı başına amacın tamamı haline geliyor. Trolleri ve bütün o yeraltı teşkilâtıyla, muhtarları ve milisleriyle, her şeyden önce, iktidarı elde tutmaya devam.
Bu iktidar aynı zamanda hem bir şeyler yapmanın aracı, âleti, bir çekiç, bir iğ, bir neşter v.b., hem de -belki öncelikle- bir korunma aracı, bir can simidi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025