Mustafa PAÇAL
Kürt sorunu ve PKK sorununun çözümü için Öcalan ile hükümet arasında başlayan ve devam eden müzakereler siyasi ve toplumsal alanda farklı tepkilerle karşılandı.
Bu tepkilerin ortalamasına bakacak olursak; kamuoyun da “temkinli bir iyimserlik” havası hakim gözüküyor.
Bu havanın “temkinli” yanını doğru anlamak gerekir.
Otuz yılı aşkın bir süredir her Allahın günü şiddet,çatışma ve ölümlerin yaşandığı bir ülkede, bir gün sorununun çözümü için müzakereler başlatılmış ise ve bu ülkede bu tür bir gelişme cumhuriyete tarihi boyunca hiç görülmemiş ve bu coğrafyada sorun çözümünün tek yöntemi şiddet olmuş ise, bu gelişmeye herkesin önce temkinli yaklaşması kadar doğal daha ne olabilir ki.
Diğer yandan temkinli olunmasını gerektiren başka bir neden de, müzakerelerle birlikte gündeme getirilmek için habire ısıtılan KCK davasında tutuklu olanların serbest bırakılması, toplumsal barış havası yaratmak bahanesiyle, Ergenekon ve Balyoz gibi darbe suçlarından yargılananların da af edilmesi gibi “parlak fikirlerin” ortaya atılması.
Ve akabinde Başbakanın “komutanların uzun süre yargılanması,örgüt kurma,ajan olma gibi suçlanmaları sonucu,terörle mücadelede sorunlar yaşıyoruz” mealinden yaptığı açıklamalara bakıldığında,bence oldukça temkinli olunması gereğine işaret eden gelişmeler diye düşünüyor. Bir başka temkinli olunması gereken başka bir konuda şu; müzakereler sonucunda Kürt sorunu ile PKK sorununu birlikte mi çözülecek,yoksa müzakerelerin sadece PKK sorununun çözülmesiyle mi sınırlı kalacak?
Çünkü Öcalan ve PKK yöneticileri ile hükümet yetkilileri kendi kişisel ve siyasi durumlarını müzakerelerde öne çıkarmaları noktasında çözüm ararlarsa bu durumda sadece Hükümetin siyasi beklentisi ile Öcalan’ın özel durumu ve PKK’ların sorunları çözülmüş olur, ancak Kürt sorunu çözülmüş olmaz.
Hükümetin önünde bir seçim takvimi var ve birde Ortadoğu politikasında, özellikle Suriye konusunda belirleyici rol oynamak istemesi var.
Hükümet PKK sorununu çözerek bu süreçte elini güçlendirmek isteyebilir,Öcalan ile PKK’da öznel durumlarını dikkate alan bir çözüm politikası izlemesi ihtimal dahilinde olabilir.
Bu kaygılarımızı güçlendiren önemli bir gelişme geçenlerde yaşandı.
Başbakan bir açıklamasında “Putin’e bizide Şanghay Örgütüne al,AB’den ayrılalım diye söyledim.” Dedi.
Kürt sorununu çözmek isteyen bir Başbakan böyle bir açıklama yapması,bence geniş bir tedirginlik yarattı.
Çünkü Kürt sorununun,Türkiye için aynı zamanda bir demokratikleşme sorunu olduğu açıkça belli iken ve bununda karşılığının, AB kriterlerine tam uyum sağlamaktan geçtiği herkes tarafından biliniyorken.
AB adayı bir ülkenin Başbakanı Şanghay Örgütüne girmek,AB’den ayrılmak gibi açıklamalarda bulunuyorsa,bu en azında Kürt sorununun çözümü noktasında kamuoyunda güvensizlik yaratır.
Bu nedenle gerek Kürt sorununun çözümü için demokratikleşme ve gerekse PKK sorununun çözümü için yurttaşlar olarak,sivil toplum örgütleri olarak,müzakerelerin üçüncü tarafında olmak gerekiyor.
Bunun anlamı şu; Taraflara göre siyasi pozisyon almak yerine,müzakerelerin sonuçlarına göre tavır almalıyız.
Ne Erdoğan’ın ve nede Öcalan’ın yanında olmadan,yapılan müzakere sürecini objektif gözle izlemek lazım.
Müzakere sürecinde ve sonucunda biz yurttaşlar için en önemli kazanım barış ve özgürlükler olmalıdır.
Savaşın ve çatışmaların durması,özgürlükçü bir demokratikleşme için radikal ve kalıcı adımların atılması,Kürt sorununun adil ve kalıcı çözümünün sağlanması üçüncü taraf olarak vazgeçilmez taleplerimiz olmalıdır.
Müzakere sürecini bu gözle izlemek ve çıkacak sonuçlara bu ölçüler içinde yaklaşmalıyız.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Şimdilik geçmiş olsun Ahmet Altan…
15.04.2021 - Yeni anayasa mı?
10.02.2021 - Salgın,Boğaziçi direnişi ve Trump faşizmi…
13.01.2021 - Siyasette iklim değişikliği ve HDP…
23.12.2020 - İktidarda ve muhalefette sınav verecek…
7.02.2020 - Yolunu kaybeden ülke
22.10.2020 - AB ile yeniden başlamak…
12.10.2020 - Devlet ve adalet…
2.09.2020 - İktidarı sürdürebilmenin iki yolu…
26.08.2020 - Garip olan bilmediklerini de bilmiyorlar…
15.08.2020
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Sayin yazar, Kemalist kesimleri fasistlerden koparamazsiniz cunku Kemalizm fasist bir ideolojidir. Arcayurek, Ozkok, Ozdil gibileri de iflah olmaz. Ama onlarin kullandigi dili elestirirken, Erdoganin kullandigi dili de es gecmeyin. Gercek su ki bu ulkede herkese ornek olacak biri varsa o da basbakandir.