Mustafa PAÇAL
Sizce barış mı, demokrasi mi öncelikli sorunumuz?
Bu sorunun sorulmasının tam zamanı gibi geliyor bana.
Çünkü bu iki talep, Türkiye için oldukça öncelikli ve acil talepler olarak karşımızda duruyor.
Ve ilginç olan da ikisi de öncelikli, yani hiçbirimiz diğerini yekdiğerine göre değiştirecek durumda değiliz.
Ancak kimi çevrelerde bu soruya verilen cevaplar kafa karışıklığına neden oluyor.
Derler ki “kardeşim silahlar hele bir sussun, sonra zaten demokrasi gelecektir”veya tersi iddialar da var.
Şöyle ki; “demokratikleşme süreci gelişsin silahlar zaten susmak zorunda kalacaktır.”
Benim görüşüm daha sofistike, ben iki durumda da barış ve demokrasinin kendiliğinden geleceğine inanlardan değilim, çünkü bunun ne dünyada bir örneği var, ne de toplumsal yaşamın bu iki temel konusu ve sorunun kendiliğinden çözülmesi her şeye, bilime, felsefeye aykırı bir durum.
Son olarak Taraf gazetesi yazarlarının çoğunun ayrılmasına neden olan bu tartışma, ister istemez kendine bir anafor yaratarak, basında ve siyasette çok farklı kesimleri de içine çekecek gibi gözüküyor.
Geçmişte dikkate alınmamış başlıklar
Barış ve demokrasinin önceliği ikilemi üzerinden tartışmalar, entelektüel çevreler bakımından geçmişte ıskalanmış, dikkate bile alınmamış konu başlıklarını oluşturuyor.
Yine bu çevreler, en azından son otuz yıldır Kürt sorununun barışçıl ve demokratik biçimde çözümü ile insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir demokratikleşme taleplerini birlikte dile getirdiler ama hangisinin önce veya birlikte mi ya da eşgüdümlü bir şekilde mi çözümlenmesi konusunu pek dikkate almadılar ve düşünmediler yani hep birlikte düşünemedik.
Bu durumun bildiğim kadarı ile uluslararası bilinen deneyimleri bile tartışma konusu olmadı.
Ya da hafızamda kaldığı kadarıyla böyle hatırlıyorum.
İspanya örneği
Örneğin İspanya deneyimi bizim için oldukça yakın bir tarihte yaşanmış, siyasi bir örnek durumunda.
Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ETA, etnik kimliklerin özgürlüğü, kültürel hakların önündeki engeller ve yasakların devam etmesi nedeni ile Bask bölgesinin İspanya’dan ayrılması için yıllarca hem Faşist Franco rejimine karşı, hem de İspanya Krallığına karşı savaşa geldi.
Daha 1986 yılında ordu tarafından darbe yapılması tehlikesi atlatan İspanya, bunun hemen akabinde başlayan AB üyelik süreci ile özgürlükçü demokrasinin kurallarına uygun bir anayasa yaparak, bir demokrasi ülkesi durumuna geldi.
Bu tarihsel gelişme ETA’nın silahlı mücadele vermesini anlamsız hâle getirdi.
O kadar ki İspanya mahkemelerinin ETA’nın siyasi kanadı olan Batasuna partisinin kapatılması kararını, AİHM bu nedenlerle yerinde buldu.
Bu karardan sonra ETA için silahları bırakarak, sivil siyasete dönmekten başka yol kalmamış oldu.
Bizde de hem barış için müzakere ve hem de demokratikleşme için yeni ve sivil anayasa süreci bir farkla iç, içe gidiyor.
O fark da şu; barış süreci, demokratikleşme ve yeni anayasa sürecine göre hem daha hızlı ve hem de daha fazla sonuç almaya yönelik seyrediyor.
KCK adına Murat Karayılan’ın, Kandil’de yaptığı açıklamalara paralel olarak çekilme 8 mayısta başladı ve yıl sonuna kadar sürecek. Karayılan sürecin birinci aşamasının çekilme, ikinci aşamanın özgürlükler ve yeni anayasa, son aşamanın da “normalleşme” olacağını açıkladı.
Anayasa süreci
Diğer yandan ise Ekim 2011 ayında çalışmalarına başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu bırakın anlaşmayı, henüz 28 madde üzerinde uzlaşmaya vardıklarını açıkladı. Bu maddelerde anayasa giriş ve temel haklara ilişkin maddeler değil “tiridine” maddelerden oluşuyor.
Ve komisyon son olarak kendine 1 temmuza kadar üçüncü bir ek süre daha verdi.
1 temmuz anlamlı bir tarih; hem Meclis’in tatil öncesi son çalışma ayı ve hem de bu tarihe kadar yeni anayasa görüşülemezse, artık ondan sonra Meclis eylül sonuna kadar tatile girer ve arkasından Mart 2014’te yapılacak yerel seçimlere kadar bir daha da toplanmaz.
Bu anlamı şu demektir.
Yeni anayasa başka bir bahara kaldı demektir.
Buradan şu çıkıyor.
Barış süreci, yeni anayasa üzerinden gelişecek, demokratikleşme sürecinin önünde gidiyor demektir.
İşte tam burada barış süreci ile demokratikleşme sürecinin eşgüdümlü olarak, birbirini güçlendirecek ve tamamlayacak şekilde sürdürülmesini savunmak gerekiyor.
Bu iki hayati konuda barış kazanılmasının değeri oldukça fazla, ancak bu değerli barış, özgürlüklerle desteklenmediği zaman yerini yeniden savaşa bırakma tehlikesinde olan bir barış olur.
Yani savaş barışa, barış tekrar savaşa dönüşebilir.
Demokratikleşme süreci
Hükümet demokratikleşme sürecinde aksadı ve halen aksıyor.
Kısaca hatırlayalım.
AK Parti’nin 2004-05 yıllarındaki AB sürecine asılması, askerî vesayetin geriletilmesinde oynadıkları kararlı tutum, 2010 yılı anayasa referandumu sırasında ortaya konulan demokratik vaatler bir bütün olarak bakıldığında oldukça heyecan yaratan günlerdi.
Hanidir demokratikleşme sürecinde sanki durdu, kamu harcamalarında keyfiyetin arttırılması ve Sayıştay denetimlerinin tırpanlanması, sendikal haklarda ILO ölçülerinin uzağında yasa çıkarılması, Uludere soruşturması komedisi, Meclis başkanlığına verilen otoriter başkanlık rejimi teklifi ve son olarak 1 Mayıs yasakları... Tabii ki hükümetin AB kriterlerine uygun özgürlükçü bir demokrasiyi isteyip, istemediği noktası geniş kitleler üzerinde yani “siyah insanlar” üzerinde tedirginlik yaratıyor.
Bu bakış açısı, barış için ortaya konulan çabaları görmeyen ve barışı, demokrasi karşısında tali bir durummuş gibi kabul eden bir zihniyeti yansıtmıyor.
Aksine hem barış sürecinin güçlendirilmesi için demokratikleşmenin önemini ve hem de demokratikleşme için barışın önemini birlikte anlayan bir zihniyeti yansıtıyor.
Bu yaklaşım, birilerinin dediği gibi hiç de sorunlu bir bakış açısı değil, bilakis bu ülkenin tarihsel arka planına baktığımızda oldukça doğru bir yaklaşımı içeriyor, yani bir yandan temkinli, diğer yandan ise kararlı bir aydın duruşunu özetliyor.
Atalarımızın dediği gibi “sütten ağzı yanmış, ayranı üfleyerek içen” bir duruş bu.
Bu yaklaşımları, AK Parti, BDP ve PKK’ya siyasi olarak daha yakın yaklaşımlar olarak görmek ne kadar yanlış ise, bunun dışındaki görüşleri de karşı görüşler olarak görmek o kadar yanlış olacaktır.
Ayrıca benim ve benim gibi düşünenler ile “barış olana kadar demokrasi tartışmasını ikinci planda tutalım” diyenleri birbirlerine karşı köklü görüş farkı olan insanlar olarak görmüyorum.
Hatta bir gazetede, bir partide yan yana olmaları faydalı olur diye düşünenlerdenim.
Bu nedenle Taraf’tan yazarların topluca ayrılmaları bir “kasıt” değilse bana anlamsız geliyor.
Ancak bu görüş farklılığını, hakarete varacak şekilde dillendiren kişi ve çevrelerle bu aşamada konuşacak fazla bir şey görmüyorum.
Sadece insaf diyorum.
Taraf/ Her Taraf
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020