Mustafa PAÇAL
Sendikalar güç kaybediyor. Sendikalı işçi sayısı azalıyor. Sendikalaşma oranları düşüyor.
Bunun nedenlerine girmeden önce geçtiğimiz günlerde yayımlanan Çalışma Bakanlığı sendikal istatistiklerine bakarak Türkiye sendikal hareketinin genel durumunu birlikte görmekte fayda var.
Çalışma Bakanlığı’nın yasa gereği olarak yayımladığı sendikal istatistiklere baktığımızda on iki milyon iki yüz bine yakın işçinin yaklaşık bir milyon üç yüz bini sendikalı gözüküyor.
Bu da oransal olarak kayıtlı işçilerin yüzde on biri sendikalı anlamına geliyor.
Yalnız burada önemli bir ayrıntının altını çizmekte fayda var.
Yaklaşık bir milyon üç yüz bin işçinin hemen yarısı henüz toplu iş sözleşmesini hakkını kullanamıyor.
Böyle bakıldığında ise sendikal haklardan yararlanan işçi sayısı yüzde beş veya altıları geçemiyor.
Türkiye için sendikalaşmadaki bu tablo açıkça sendikal hareketin örgütlü durumunun oldukça zor bir durumda olduğunu gösteriyor.
Aslında gelişmekte olan ülkeler için de bu tablo pek farklı gözükmüyor.
OECD istatistiklerinde de ortalama sendikalaşma oranları bu tablo gibi yüzde onlar seviyesinde geziyor.
Yalnız bu arada sendikalaşma oranları yüksek olan ülkeler yok değil. AB üyesi ülkelerde ve özellikleİsveç, Norveç gibi İskandinav ülkelerinde yüzde elli oranlarında sendikalaşmaya rastladığımız gibi, ha keza Kuzey Kore, Çin gibi sendikalaşma oranlarının yüzde doksanlara kadar çıktığı hâlde sendikal hakların devletin baskıları sonucu özgürce kullanılamadığı ülke örnekleri de bulunuyor.
Soru şu; sanayi devrimi sonrası kendi örgütlenme dinamiğini yaratarak ortaya çıkmayı her türlü baskılara rağmen başarmış olan sendikal hareket, yüzyılı aşan mücadele yolculuğundan sonra içine düştüğü bu zor durumdan nasıl çıkabilecek?
Bu soruya cevap vermeden önce sendikal tarihe bir göz atalım.
Sendikal örgütlenme sanayi devrimi sonrası işçilerin ağır çalışma ve yaşama koşulları altında toplumsal alanda kendine yer açtı.
Sanayi çağı döneminde hem işçilerin sosyo-ekonomik sorunlarının çözümünde ve hem de demokrasi mücadelesinde hayati başarılara imzasını attı.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları döneminde oldukça güç kaybeden sendikalar İkinci Dünya Savaşı sonrasında yine mücadele bayrağını yükselterek toplumsal ve siyasal alanı sarstılar.
Genellikle sol ve sosyal demokrat partilerle güç ve eylem birliği yapan sendikalar siyasi mücadele alanlarında da etkili oldular.
Soğuk Savaş döneminin kapalı ekonomik yapılanmalarının da sağladığı avantajlarla örgütlü durumunu koruyan sendikalar, bu dönemin seksenlerin ikinci yarısından sonra değişmeye başlamasıyla kendilerini öncekinden farklı bir dünyada buldular.
İki kutuplu dünyanın ekonomik ve siyasi kuralları değişmeye başladı.
Üretim teknolojileri ve ilişkileri değişti. Nitelikli emek, kaliteli üretim, verimlilik, inovasyon ve esnek çalışma gibi kavramlar tartışılmaya başladı.
Neo-liberal ekonomik uygulamalar hemen tüm ekonomiler için geçerli oldu. Piyasa ekonomisi, kapalı ekonomilerin tek seçeneği durumuna geldi.
Bu dönemin en büyük kavgası özelleştirme uygulamaları alanında yaşandı.
Özellikle İngiltere’de 80’li yıllarda Margaret Thatcher döneminde madenler özelleştirildi ve sendikalar bu mücadeleyi kaybettiler. Bu kırılma sonrasında pek çok ülkede sendikalar bu neo-liberal saldırı karşısında kaybetmek zorunda kaldı.
Soruya dönecek olursak; sendikalar kendi içinde açık, demokratik bir yapılanmaya gidemezse, özgürlükçü bir demokrasi için mücadeleyi göze alamazsa, iş güvencesi/ verimlilik temelli ücret politikaları geliştiremezse, ulusal, bölgesel ve küresel işbirliklerini güçlendiremezse daha da güç kaybedecektir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020