Namık ÇINAR
Kimse bana “yaa, şimdi durduk yerde sorun çıkarma da, idare ediver gitsin” demesin sakın!
Son yazdıklarım nedeniyle değiştiğimi düşünen okuyucularım var çünkü.
Hayır! Ben değişmedim, durum değişti.
Üç sene önceki bir yazımda, çocuk dergilerindeki labirentlere benzettiğim doğru çıkış kapısı önünde duran bu hükümeti, demokrasiye açılan o yolu kat edeceğini umarak desteklediğimi söylemiştim.
Ben sözümde durdum, ama onlar durmadılar. Bu on iki sene zarfında tuttular, Erdoğan’ın giderek sultanlaştığı bir düzen kurdular.
Bu kadarı yetmezmiş gibi, Kürt meselesini özgürleşerek halledecekleri yerde, Kürtler üstündekimerkezî egemenliğe ilâveten, yeni tesis edilecek mahalli egemenliği aralarında pay edecek şekilde Öcalan’la anlaşmayı seçtiler.
İşin ironisi, emekleri ziyan olmasın isteyen çoğu hâlâ umutlu aydını, kandırmayı da becerdiler.
Sihirli lâf, “analar ağlamasın”dı.
Oysa, anaların ağlamasını istemeyen bir adam, hiç değilse orduyu profesyonel hâle getirirdi. Onu bile yapmadılar.
“PKK terörü bitmeden demokratik açılım olamaz” demenin, aslında Kürt halkını rehineye çevirmek demek olduğunu dahi göremediler.
Cici PKK ile tu kaka ordu
Murat Karayılan’ın New York Times’a verdiği “Siyaset yapmak üzere Türkiye’ye dönüp Kürt hakları için çalışacağım” şeklindeki beyanatını okuyunca, Silivri’de yatanların yanlış tarafın generalleri olduklarını düşünmeden edemedim.
Bakın, iyi dinleyin beni:
Ben olsam sizin gibi yapmazdım, ama olabilir. Akan kanı durdurmak için, otuz senedir suç işleyen bir terör örgütü ile, madem artık hukuken değil de siyaseten bir çözüm arayışına girdiniz; problemin diğer ucundaki Silivri davalarının sanıkları için de o hukuk yolunu bundan böyle sürdüremezsiniz.
Suç var mıdır yok mudur, bu gibi şeylerin artık önemi bile kalmamıştır.
İşledikleri suçları bakımından birbirlerini tetikleyen ve besleyen taraflardan birine siyasi pozisyon alırken, diğerine takınacağınız tavrın hukuki olarak devam etmesi artık ciddiyetten yoksundur.
Bu tarz bir bakış açısı artık mülgadır.
Dağdaki teröristlerin suçlarını yalayıp yutarak cezalandırılmalarından vazgeçildiği bir sırada, suç işlemiş olsalar dahi subaylara ve generallere karşı sanki yeni bir durum yokmuşçasına eskisi gibi davranmak, orduyu da aşağılamaktır.
Ben o darbeci generaller için çok şeyler yazdım ve yazdıklarımın hepsinin de arkasındayım.
Ne ki, dağdaki teröristlerle flört edip sırtları sıvazlanırken, generallere gelince yapılanların sürmesini reva görmek, Kemalizm’le mücadelenin rövanşist ilişkiler üzerinden yapıldığının altını kalın kalın çizmekle kalmaz; ayrıca her şeyden önce vicdansızlıktır, ayıptır ve utanç vericidir.
Hapisteki eski Genelkurmay başkanının gayrı meşruluğu, dağdaki Karayılan’ın gayrı meşruluğu ile iç içeydi. Biri müebbet beklerken diğerinin Meclis hayalleri kurması, mevcut düzenin ne adına ters yüz edildiğinin ve nereden nereye gelindiğinin göstergesi değil midir?
Biz kimi generallerin pisliklerini, bir başka pislik kaynağı olan PKK’yı bir gün başımıza taç yapmak için mi döktük ortaya?
Herkesi aklıselime davet ediyorum.
Konjonktürler değişir, düşünceler değişir, bugünler de gelip geçer. Sel gider, kumu kalır. Tek unutulmayan, ruhları derinden yaralayan adaletsizlikler olur.
İstiklâl mahkemelerinden, Tek Parti uygulamalarından, 27 Mayıslardan, 12 Martlardan, 12 Eylül ve 28 Şubatlardan arta kalan tortular, o günlerde uğranılıp da hukukun bugünkü dokuma tezgâhlarına devrolunmuş lime lime haksızlıklardan başka nedir ki?
Türk ulusalcılığını kınarken, nasıl alkışlarsınız Kürt ulusalcılığını?
Onlar milliyetçi söylemlerini geliştirirken, Türkleri süt dökmüş kediye çevirerek mi sağlayacaksınız o barışı?
Kaş yapayım derken göz çıkararak mı?
Böyle çözülür mü; yoksa daha da mı artar problemler?
Kulağınızı tersten göstereceğinize, koyuversenize özgürlükleri zincirlerinden.
Meselâ hemen yarın sabah bir önergeye bakar, anadilde eğitim hakkını tanımak.
Keşke öyle olmayıp gürül gürül yaşasa, ama korkarım, çocuklarına sadece Kürtçeyle yapılacak eğitimi seçen bir tane bile adam bulamayabilirsiniz, birkaç seneye kalmadan.
Fakat PKK’ya bırakırsanız, yeni bir uluslaşma süreci adına zorla dayatacaklardır Kürtçeyi o vakit.
Bu sefer, bir yüzyılı da bu şekilde kaybedeceğiz, demektir hep birlikte.
Oysa, ne Lâzcanın, ne Kürtçenin, ne Çerkesçenin uluslaşması peşindeler kimseler. Ama herkes, İngilizcesinin derdine düşmüş çocuklarının.
Yalan mı?
Eğer Kürtlerinki bir ayrılma savaşıysa, o başka. Ama dürüst olalım, neticesi bu olmayacaksa yanlış şeyler de yapmayalım.
En doğrusu, bırakın toplumsal hayatın kendiliğinden akışı çizsin ve belirlesin eğilimleri. O gidişata saygı duyalım, bu tür toplum mühendisliklerine değil.
Sizin yapacağınız, toplumu en geniş anlamda özgür kılmak olsun, yeter.
Su çünkü kendi bulur nereye akıp gideceğini.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016