Namık ÇINAR
Hiç, acaba niye diye, bir karşılaştırma yapmak geçti mi içinizden?
Çökme sürecine girdiğinde fırdolayı küçülen Osmanlı’nın yiten topraklarından Anadolu’ya doluşan birbirinden farklı unsurlarıyla, dünyanın dört bir yanından göçerek Amerikalarda yeni hayatlar kuran altüst oluşlar, aşağı yukarı aynı yüzyıla rastlarlar.
Yeni Türkiye’nin inşasında önemli rol oynayan göçe dayalı demografik hareketler, neden burada liberal demokrat bir toplumsal hayat tarzı üretmediler de, Amerika’dakiler ürettiler?
Oranın toplumları zengin, müreffeh ve dünya egemeni oldular; bizse halâ yüzyıllık sorunlarla boğuşan, yoksul, gergin ve mutsuz yığınlar olarak kalakaldık.
Bunun sebebi ne?
Tabii ki, çok şey söylenebilir.
Tarihsel çizgisinden tutun da, coğrafyasından üretim ilişkilerine, din ve kültüründen siyasal geleneklerine kadar sayısız gerekçe sıralanabilir ve çoğu da yanlış olmaz.
Ama ben bu yazıda meseleyi, belirleyici faktörlerden biri olarak gördüğüm “özgürlükler” bağlamında ele almak istiyorum.
Göçmeni bu kadar bol iki toplumdan biri, farklılıkları yok etmeye çalıştığı bir milliyetçiliği esas almış, diğeri ise çeşitliliğini koruyarak özgürce ve barış içinde bir arada yaşamayı seçmiştir.
Sonuçta, hangisinin haklı ve kazançlı çıktığını, hayat göstermedi mi?
Siyasetin meşruiyeti, bir arada yaşayan toplumsal unsurların huzur içinde olmaları ve varlıklarını özgürce sürdürmeleri halinde söz konusudur; birbirlerini yemeleri şartlarında değil.
Bu yüzden, sağlıklı siyaset bilinci edinmeye ilkin, insanların barış içinde ve özgürce bir arada yaşamalarını sağlayacak düzen nasıl olmalıdır, sorusuna cevap aramakla başlanmalıdır.
Dağılan bir imparatorluğun birbirinden farklı etnik, dinsel ve mezhepsel gruplarını doğal süreçler değil de savaşlar bir araya getirmişse; yapılacak en büyük yanlışlık, onları birörnekleştirmeye kalkışmaktır.
Ne ki, yeni devletin kurucu egemenleri, genelde baskın etnik ya da inanç grubunun değerleri etrafında birleşmeye dayanan ve benzer şekilde düşünen kişilerden oluşan istikrarlı bir nüfus yaratmak uğruna, merkeziyetçi bir siyaset güderler.
Var olan bütün eğilimleri, gerektiğinde zora da başvurarak, üstün gördükleri ortak bir standartta asimile etmeye çalışırlar.
Neticede yapılan, inşasına yapay usullerle girişilmiş tek düze bir “millet yaratma” gayretidir.
“Milli kimlik” olarak belirlenen esaslar iyice kutsanarak diğer her şey dışlanır ve halk giderek dünyaya kapalı bir toplum hâline getirilerek, çeşitlilikle baş etmenin devletin bekası için vazgeçilmez olduğuna inandırılır.
Artık bu toplum kaotik bir toplumdur.
Dinginlikten uzak ve huzursuzdur.
O nedenle istikrarı da olmaz ve zenginleşemez.
Kendi kendisiyle savaşır ve dışarıdan herhangi bir düşmana ihtiyacı da yoktur.
Bu yanlış yolun doğrusu ise, ancak “çeşitliliğin bastırılmadığı” özgür bir düzende aranmalıdır.
Toplumun eşit birer üyesi olarak yaşayan insan veya gruplar için en temel özgürlük, o topluluktaki diğerleriyle “aynı görüşte olmama” özgürlüğüdür.
Çoğul ve dolayısıyla güçlü olanın iradesinin hâkimiyeti, asla kabul edilemez.
Asıl özgürlük buradadır.
Eğer uzlaşılamıyorsa, ayrılmaya kadar gitmek bile bir haktır.
Ama sorunu buralara kadar vardırmamanın yolu, “doğrunun ve iyinin ne olduğunun kararını ve icrasını” tek başına hiçbir gruba vermemekten geçer.
İşte demokratik devlet, tam burada ve bunun için gereklidir.
Uygar devletin işlevi, egemen bir grubun sübjektif değer ölçütlerine göre belirlenmiş adalet, siyaset ve yaşam anlayışlarını toplumun bütününe dayatmak değil, kendi içinde özgür bırakılmış gruplar arası ilişkilerde yansız bir hakem rolü oynamaktır.
Bir başka deyişle, artık çağdaş devletin toplum anlayışı, bir araya gelen farklı grupları veri bir hukukla zorlayarak merkezi bir birlik oluşturmalarını sağlamak değil, ancak medenice ilişkilerin bir arada tuttuğu, daha gevşek tarzda ve yerinden yönetilen birlikler biçimini alan ağ düzenini denetlemek ve sağlıkla işlemesini gözetmekle sınırlı olmalıdır.
Devlet, emsalsiz bir ahlâki konumda ve önemde olarak da görülmemelidir.
O sadece, bugüne kadar sırf sayısallığı nedeniyle güçlü olduğu için egemenliği elinde bulunduran, oysa niteliği itibariyle diğerlerinden hiçbir üstün önceliği olmayan iktidar sahibi bir gruba münhasır sübjektif değerlerin yaptırım aracı olmaktan öteye bir şey değildir.
Bu yüzdendir ki, günümüz dertlerine çare olamayacağı artık iyice belli olan bu devlet anlayışının terk edilerek demokrat bir yapıya büründürülmesi elzemdir.
O demokrat yapı ki, sadece ve ancak liberal bir tercihle gerçekleşebilecektir.
Çoğu kimse liberal tercihi keyfe keder bir iş sanmaktadır.
Hâlbuki liberal değerler olmasa, nasıl demokrat olunacaktır?
Liberalizm, demokrasinin öteki adıdır.
O, belirli bir adalet anlayışının şekillendirdiği, tek bir amacın veya tek bir görüşün kılavuzluk ettiği bir devlet kurgusu değildir.
Liberal devlet, çok sayıda topluluğun yetki alanlarından sadece biridir; onları kendisine uydu da yapmaz.
Muhtelif otoritelerin birlikte var oldukları, karşılıklı hoşgörünün düzlemidir.
Liberal siyasal otorite, tek bir güce tabi olmayan ve birörnek değerler sistemine bağlanmaya zorlanmayan grupların hepsinde birden ve hepsiyle birlikte tecelli eder.
Liberal devlet hiçbir kolektif amaç gütmez, ama grupların kendi amaçlarını, birbirlerinin önünü kesmeyecek şekilde izleyebilecekleri rotalarda tutmayı sağlar.
Liberalizm “iyinin ve doğrunun” ne olduğunu tespite kalkışmaz.
Lâkin “iyinin ve doğrunun” ne olduğuna kendi içinde karar vermiş grupların kendi yollarından gitmelerine izin verir.
Çünkü liberalizm, farklılık ve anlaşmazlıkların ortaya çıkardığı sorunları çözmeye, bu olmadığı takdirde de birlikte yaşamalarının zeminini yaratmaya en elverişli ve güvenceli rejimdir.
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, Türkiye, Batı dünyasının değerlerini yakından uzaktan algılayamadığı için şimdilerin bedbaht süreçlerine mahkûm durumdadır.
Bu kafayla da, ne Kürt sorununu, ne Alevi sorununu ve ne de diğer benzerlerini çözebilecektir.
Amerika’yı ve Avrupa’yı “fırsatlar ülkesi” yapan bu özelliklerdir.
Türkiye, tarihinden gelen çok kültürlülüğüyle coğrafyasını seçenekli hayat tarzlarına göre bezeseydi, bugünkü kavgaları yapmasına gerek kalmayacaktı.
Kimse kimsenin hangi dille konuştuğuna, neye inanıp neye inanmadığına, nasıl giyinip giyinmediğine, bir diğerine asla ve asla etkide bulunamadan ve baskı da görmeden kendi eflakinde yaşayıp gidecekti.
Rakı, Tekirdağ’da en ucuza, Konya’da ise en pahalıya içilebilecek; İzmir’in meyhaneleri sabaha kadar açıkken, Erzurum’da ruhsat almak deveye hendek atlatmaktan bile zor olacaktı.
İsteyen başını gözbebeklerine kadar kapatırken, isteyen şortla dolaşacak; herkes dilediği yerde ikamet etmekle beraber, yerel siyasal yapıların farklı kültürler olmaktan gelen kararlarına uymakla mükellef olacaktı.
Edirneli Şırnaklıya karışamayacak, Diyarbakırlının borusu Bursa’da ötemeyecekti.
Erdoğan gibi biri çıkıp, benim dediğim olacak, ben nasıl istiyorsam öyle yaşayacaksınız, diyemeyecekti.
AKP’liler dürüst olsalardı, kendi düşünceleri iktidarda değilken nasıl bir iktidar düşlüyordularsa, iktidar önerileri de öyle olurdu.
Oysa ne yapıyorlar?
“Tek adam” karşıtlığıyla geldiler, şimdi kalkmış neden “tek adam” gereklidir, bunu izahata çalışıyorlar.
Bazen onları tanımlamaya kelimeler yetmiyor.
NAMIK ÇINAR / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016