Namık ÇINAR
Gençtim.
Dünyayı daha yeni yeni algılamaya başlamıştım ki, henüz ne olduğunu bile anlamadan 12 Mart faşizmiyle burun buruna gelmiş, tercihimi ona karşı durmaktan yana kullanmıştım.
Bu seçimimin ceremesini çok ağır ödeyecektim.
Hayatım, tüm ömrümü belirleyecek şekilde altüst olacak; ama makul bir süre sonra benim dışımdakiler bakımından her şey unutulup gidecekti.
Çektiğim çile, yanıma kâr kalmıştı.
Aradan bir on sene daha geçti, 12 Eylül oldu.
Bu sefer de 12 Eylül’ün zorbalarıyla dalaşacaktım.
Zararlı çıkan tabii ki gene ben oldum.
Bir zaman sonra bunlar da unutulup gitti.
Ama ben hiç unutmadım.
Ardından 28 Şubat süreci başladı ve benim gene, bu tiplerle de yıldızımın barışmasına imkân yoktu.
Zararlarını görmeye devam ettim.
Bana dışarıdan bakanlar, yaşadıklarımı bu sefer de unutup, “bu adam da amma uyumsuzmuş birader” demeye başladılar.
Böyle böyle, koca bir yüzyıl bitmişti ve dünya da değişmekte idi.
O değişimin rüzgârları buralara kadar ulaşmış, AKP namıyla birden bire peydahlanan yeni bir partinin başı çektiği halk hareketi, kadim siyasetin sahnesini allak bullak etmeye yetmişti.
Ben halktan gelen devinimlere oldum olası teşne biriydim, buna duyarsız kalmam düşünülemezdi.
Ne olacaksa, ne yapılacaksa, halktan gelmeliydi.
Geniş halk kitleleri gibi geleneksel düşünen biri değildim, bireysel dünya görüşüm çoğu açılardan onlarınkine benzemiyordu.
Ama toplumsal yaşamı belirlemenin benim icazetimden geçmediğini artık öğrenmiştim.
Gençliğimdeki gibi, onları “kurtarmaya” yeltenenlerden olmayacaktım.
Olsa olsa en fazla, öneriler getirebilirdim.
Akacakları nehrin yatağını kendileri oyacaklardı.
Su, onlardı çünkü.
Hayat onlarındı.
Ben belki, hareketin debisine ve anlamsız menderesler çizmelerine engel olacak uyarılarda bulunabilirdim.
Zaten bir partileri de vardı.
Sahneye, özgürlüklerin herkeslerce haykırıldığı, tüm kesimlerin demokratlarından oluşmuş alaşımlardaki kadrolarla çıkıldığı görülüyordu.
Bundan altı sene önce, Taraf’da yazı yazmaya başladığımın daha ilk günlerinde, onlar için, “hani çocuk dergilerinde, tavşanların izleyeceği dolambaçlı yollardan sadece birinin doğru çıkış kapısına açıldığı labirentler vardır ya; işte bu yeni halk hareketi de, mevcut diğer eski siyasal potansiyellere nispetle doğru parkurun hizasında; ama hedefe varır mı, onu hayat gösterecek” demiştim.
Ve sonunda hayat gösterdi ki, çağdaşlığın denizine doğru gürül gürül çağıldayarak akan bir ırmak olmak varken, kifayetsiz muhterislerin iğvâsına uyarak miskin bir gölete dökülmeye çark etmeyi seçtiler.
Kendi sosyoekolojik yaşamlarını tarumar eden bir bataklığa razı olacak şekilde, şimdilerde orayı daha da hızla doldurmaya çalışıyorlar.
Bense, gitgide çoraklaşan bu ruhsuzlar ülkesinde, henüz hayattayken cenneti yeryüzünde görmeyi istemenin ceremesini bir kez daha çekmekle muzdaripim.
Şunu da teslim etmeliyim ki, bu sadece benim değil, bu çizgideki bir avuç insanın hikâyesidir.
***
Sonuçta, ülkenin siyasal yönetimi, başlangıçtaki amaçlarından tam tornistanla, dünyanın başka hiçbir yerinde rast gelinmeyecek, âdetâ Darwin’in Galapagos Adaları’nın yaşam tarzına göre evrim geçiren biyolojik türleri gibi karakteristik özellikler sergileyen ve utanmazlık dalında birbirleriyle yarışan oportünist tıynetli politikacılardan, at hırsızı kılıklı bürokrat, hırsız işadamı ve yalakalıkta sınır tanımayan yandaş medyatörlerden mürekkep bir ahlâksızlar koalisyonunun eline geçmiş bulunmaktadır.
Gök kubbenin altında neredeyse bu konuda söylenmedik ne lâf kaldı, ne yapılmadık bir eleştiri.
Lâkin hiç biri fayda etmedi.
Toplumun AKP’ye oy veren büyük gövdesi, yüzlerce yılda oluşmuş çağdışı kültürel ayakbağlarından şıpın işi sıyrılıp da, teveccühünü sürdürdüğü Erdoğan’a, yeni veriler ve yeni söylemler ışığında gözlerdeki kataraktlar alınmadıkça, ha deyince ayılacakmış gibi de gözükmüyor.
Hep aynı işe yaramaz dövünmeleri bir kenara bırakmalı; aşama aşama gitmenin, gelişme yolunu basamak basamak kat etmenin lâzım geldiğini artık herkes anlamalı!
Bu ahlâksızlar koalisyonundan kurtulmak isteyen CHP’lilerin, MHP’lilerin, HDP’lilerin ve diğer farklı grupların, eğer bunu gerçekten istiyorlarsa, bütün eski yaklaşımlarını terk ederek demokrasi paydasında olmak şartıyla yeni bir yol haritasının şemsiyesi altında toplanmaktan başka çarelerinin kalmadığı görülmeli!
7 Haziran seçim sonuçları itibariyle Erdoğan’ı en çok korkutan ve akıl almaz önlemlere başvurarak ona seçimleri yenileten şey de zaten bu olasılığın ortaya çıkması değil miydi?
O yüzden, MHP’yi yedeğine alacağı, HDP’yi de şirazesinden çıkaracağı yeni politikalar geliştirme yoluna gitmiş, doğrusu, netice almasını da bilmiştir.
Bu bile tek başına, doğru yolun ne olduğunu işaret etmeye yetmiyor mu?
Muhaliflerin işbirliği, AKP’nin yumuşak karnıdır.
Onu sandıkta çökertmenin tek gerçekçi yoludur.
MHP yeni bir kongre ile kendi evinin içini yeniden düzenler, HDP de Kandil’in terörüne karşı gerçekten bayrak açmayı becerir ve içtenlikle davranarak kendisine kuşkuyla yaklaşanları buna inandırırsa, CHP’ye de güven gelir ve muhalif unsurlar tabii ki birleşmek değil, tabii ki kendi politikalarından vazgeçmek değil, ama demokrasi platformunda bir işbirliğinin temelini atarak Erdoğan iktidarının sonunu ancak bu yöntemlerle getirebilirler.
Evvelemirde yapılması gereken tek şey budur.
Eğer muhalifler bunu yapamazlarsa, o zaman da iktidarının sonunu getirmek Erdoğan’ın ancak kendisine kalıyor demektir.
Ne ki, o seçeneğe bırakmanın ağır bir bedeli vardır ki, geriye toparlamaya değer bir ülke kalır mı, bu bana tercihe değer bir ihtimal gibi görünmüyor.
***
Ama neticede hangi rejim gelirse gelsin, bağımsız düşünenlerden, biat etmeyen özgürlükçülerden hiç kimse zerre kadar hazzetmiyor.
Ve benim gibilerin payına daima, öyle de olsa, böyle de olsa üzülmekten başka bir şey düşeceğe benzemiyor.
Ne diyelim?
Hele siz düzelin de!
Çekmeye gelince, biz çekmesini biliriz gene.
NAMIK ÇINAR / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016