Namık ÇINAR
Bazı toplumlar var ki, yaşama alanlarında ya kolaylık buldukları için, ya da tam tersine, coğrafyaları kendilerine kesinlikle yüz vermediği için kapitalistleşemediler.
Sanırım Ortadoğu, yani İslâm âlemi bu ikincilere giriyor.
Tabii kapitalistleşemedikleri için de modernleşemediler.
Bugünün geri kalmış yurtları dünyanın kapitalistleşme süreçlerinde yer almadıklarından, o sıralarda hane halklarının ihtiyacı kadarlık bir tarımsal üretim yapmakla yetiniyorlar; arkadan gelip eklenen genç nüfus fazlası da, baştaki, hattâ komşu ülkelerdeki despotların periyodik fetih ve talanlarına asker yazılıyorlardı.
Hâlâ yaşayan ama bugün artık kadın sömürüsü olduğuna kanaat getirdiğimiz kadim bir Anadolu geleneği olarak kadınların tarlaya çalışmaya giderken erkeklerin köy kahvesinde pineklemesi vakıası, topraktan umuru kalmamış erkeğin maişetini ve nasibini talandan çıkarmak için acaba sefer mevsimini beklemesi yüzünden miydi dersiniz?
Nitekim kapitalistleşemeyen bu coğrafya insanlarının, sapır sapır ölmekten yaşlanmaya da fırsatları olmazdı.
O yüzden İslâmiyet’te çok kadınla evlenme nedenlerini de, bozkır ve çöl yaşamının zorluklarındaki doğum ve ölümlerin telâfi gayretlerinde aramak gerekir. Zira çok sayıda kadın rahminin gebe kalmasında toplumsal fayda vardı.
Bir taraftan da yokluk ve yoksulluk gırtlağa kadardır.
O gırtlağı besleyecek olan mutfak kültürünün temel girdisi de tahıldır.
Yani ekmek!
Diğer her şey, sadece ekmeğin yavan yenmemesine yarayan katıklardır.
Çorbalar, içine ekmek doğransın; tencere yemekleri, suyuna ekmek bandırılsın; kahvaltılıklar, ekmek dilimine sürülsün diye vardırlar.
Azla yetinen ve tam doymayan bu toplumlarda, bugün dahi 100-120 gr. et, bir porsiyon sayılmakta; en lüks lokantalarındaki bonfileler bile 150-170 gr. ile sınırlı tutulmaktadır.
Edirne’den çıktı mı, gittiği yerlerde önüne pabuç büyüklüğünde “steak” konduğuna dair hatıralar anlatmak, şaşkınlık duyacağı bolluk dünyalarına işaret etmektedir.
Batı Dünyası değişmenin en hızla yaşandığı yerler iken, “Yedi Uyurlar”ın derin durgunluğuna teşnedir buraları.
Tam da Broudel’in dediği gibi, “sefalet, bu coğrafyanın her yerinde hazır ve nazırdır”.
İçi sıkıştırılmış kuru otla dolu sedir yastıkları, şilte pösteki yaygı ve cacala kilim, her gün yeniden serilip yüklüğe kaldırılan içi yün ya da kıtık dolu döşekler, en esaslı huyu tütmek olan peçka sobanın boru eklemlerine sarılan tuzlu bezler, alttaki muşamba ve sıçrayan külleri çekmeye yarayan kaz kanadı, belki yeni olarak pirinç bir karyola, fistolu çarşaflar ve tığ işi kırlentler, mest ayakkabı ve takunya... Çadır terk edilmişse de, dayayıp döşeme aynıdır hâlâ.
Ne ki çadırın duvarları olmayınca, asılacak tablolar da yoktur. Tablo yoksa ressam da yoktur, resim de, elbette.
Avrupa’dan yola çıkıp Çin’e giderken İslâm dünyasının üstünden atlayarak geçen iskemle ve yüksek masa, buralara uğramamaya sanki yeminli gibidir.
Sultanın tahtı bile, üzerine çıkıp bağdaş kuracağı bir yükseltiden ibarettir neticede.
Böyle olunca da, ayaklarını sandalyeden sarkıtarak oturanlarla yere bağdaş kurup çömenler, farklı kültürleri temsil edeceklerdir giderek.
Bu da yetmez; çapayla eşeleyerek yapılan tarım ile sabanla toprağın karnını bir çırpıda yararak yapılan tarım arasındaki farkın biriktireceği “tarımsal fazla” da belirleyecektir kapitalistik gelişmeyi.
“Fazla”sı olmayanın, uzak diyarlara gitmeye niyeti de olmaz. O yüzden at arabaları da yoktur, deryalarda yüzen tekneleri de. Gereksinimi, köyden tarlaya tarladan köye, bir çift öküzün çektiği kağnıdır sadece.
Bu sebepledir ki bu coğrafyanın insanları, ancak Musa’nın değneğiyle yararak(!) geçebilmişlerdir Kızıldeniz’i.
Madem pazara ürün götürülmeyecek, yola neden ihtiyaç olsun ki?
Düşman gelir korkusuyla Fevzi Çakmak ölene kadar yol da olmamıştır meselâ.
Ama sadece düşman değil ki, hiçbir şey gelmemiştir!
O yüzden şu ucuz sömürü edebiyatı var ya, ona da yeniden bakılsa yeridir.
Bazen benim, acaba biz Türklerin yurt kurduğu bu topraklar, aynı zamanda kapitalizmin vazgeçerek terk ettiği topraklar mıdır diye düşündüğüm de olmuştur.
Toparlarsak... günümüze gelene kadar, İslâm coğrafyasında dinginleşmeye vesile olacak seviyede bir toplumsal homojenleşme süreci işlememiştir.
Babaannemin artan bezleri birleştire birleştire bana diktiği çocukluk yorganım gibi, parça buçuk yapılardan öteye gidilememiştir.
Ya merkezkaç eğilimlerle aralarında dalaşan klânlar anarşisi, ya da bir despotun ordusu marifetiyle zapturaptta tuttuğu zoraki bir devlet terörü sözkonusudur.
Ne Türkiye, ne Irak, ne Suriye, ne Mısır, ne İran, yani tüm İslâm âlemi, hiç buralara inmeden anlaşılabilir mi?
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016