Namık ÇINAR
Avrupa’nın son beş yüz yıllık tarihindeki “kapitalistik ivme”ye, bir astar boyası gibi altyapı oluşturan “liberte”nin taşıyıcı gücünün, örneğin Fransa’daki gibi “aydınlanmanın tepeden inmeci” figürlerince değil; Baltık’ta, Hansa’da, kuzeyde yâni, koca bir ortaçağın ağırlığını sırtlarında taşıyan yığınların, “din kurumu”ndan da süzülegelen, ama çektikleri bin yıllık hasretlerle mağdur ve bu yüzden de din dâhil her şeye “protest” bakarak, her şeyi yeniden üreten o kitle dinamiklerince üstlenilip yaratıldıklarını görmek ve bilmek gerekir.
Nitekim, liberal değerlerin simgesi sayılan “laissez faire, laissez passer” deyimi, doğal olarak İngilizce olacak yerde, neden Fransızcadır? Çünkü, Baltık’ta kendiliğinden gerçekleşen şey, territorial Fransa’da, ancak dilek tutarak, ancak haykırarak, ancak temenni ile, ya da kestirmeden gidilirse, sözüm ona tepeden inmeciliklerle kolay kılınacaktır da ondandır.
Oysa tüm toplumsal devinim ve değişimler, bir gecelik şıpın işi olmayan, sarkıt ve dikitlerin damlaya damlaya oluşmalarındaki gibi evrimsellikler sayesinde gerçekleşmişlerdir.
Yansıtırsak... bugünün Türkiye’sinde de böyle olmaktadır. Aydınlanmanın kötü birer kopyacısı olan “tepeden inmeciler”in sabaha karşı devrimleriyle değil, bin yıllık Anadolu açlığının, nihayet silkinerek, üretim ilişkilerindeki birikimlerini ve hasretlerini, geleneksel ve dinsel değerlerinin tutarlılıklarıyla yeniden yorumlayarak yaratmaya kalkıştıkları ve bir yandan da, “Anadolu Protestanlığı”nı toplumsal yaşamın tezgâhlarında dokudukları bir evrimsel değişimin, upuzun koridorudur, şimdi bu içinden geçtiğimiz.
Kadranın “saniye çubuğu”na kafayı takan kolaycılar, akrebin “durağan sanısı veren koşusu”nu göremez ve algılayamazlar.
Yâni, bu “mütedeyyin” unsurlar mı yapacaklardır, şimdi o devrimsel değişimleri?
Ne sandınız, elbet de onlar yapacaklardır!
Siz gençliğinizde, “tarihî maddeciliği” ve zamanınızı, “Allah var mıdır, yok mudur”a indirgeyerek boşu boşuna harcamışken, o din, tıpkı Baltık’taki gibi, daha başka ve köklü sebeplerle de birleşerek, Anadolu insanlarını stabil kılan “güven ve dayanışma atmosferli” birlikteliklerin kimyasal reaksiyonlarına işlevsellikler katıp, bugünkü gürbüzlüklerine için için güç kazandırıyordu.
İşte bu halk da, artık kendi geleneksel dinginliklerinin tutarlılıklarıyla, evrensel ve liberal değerlerin denizlerine yelken açmış görünmektedirler. Bu devasa ummanda, kapitalizmlerin, demokratik sosyalizmlerin, sosyal adalet ve özgürlüklerin, zenginliklerin, barışın, vs’nin sayısız seçenekte yerleşim yerleri ve adaları vardır. Oraların hangi limanlarına erişecekleri ve yanaşacakları elbette ki ayrı birer meseledir. Lâkin, toplumsal ve siyasal yaşamın derin ve berrak sularında kendi öz iradeleriyle, ilk kez vasileri olmadan yüzebilmektedirler.
Şunu da ekleyelim ki, beş yüz yıllık kapitalizmin Avrupa’sı, bu süreçlerde hep zıttı ile varolabildi. O zıtlık ise, coğrafyasının doğu ucundaki Osmanlılık idi.
Kendi “birliği”ni, her aşamadaki ekonomik yapısının birer siyasal yansıması olan “Ulus-devletler Çağı”nda ya da “İmparatorluklar Çağı”nda yahut “Faşizmler Çağı”nda iken zorla; ve iki büyük savaşın ardından gelen “Demokrasiler Çağı”nda iken de nihayet iyilikle ve güzellikle AB’de toplamayı, günü gelince nasıl ki öğrendilerse; coğrafyalarının doğu ucundaki zıtları yanlarında olmadan, sonunda onu da içlerine almadan, Avrupa’nın Avrupa olamayacağını da öğreneceklerdir.
Türkiye de, beş yüz yıldır zorla girmeye çalıştığı o Avrupa’ya, AB’ye uyumla katılarak, finali Yeşilçam filmlerindeki gibi mutlu sonla biten bir öyküye imza atmış olacaktır.
Türkiye’nin “ancien regime”inden gelenler, bu olup bitenleri yazık ki anlayamamakta, ya da anlamak istememektedirler.
Sivil-asker üst bürokrasisi, CHP, MHP gibi tutucu siyasal unsurlar, İstanbul Dükalığı’nın rantiye sermayesi ve onların medyatik sözcüleri, sahillerin küçük burjuvaları, resmî ideolojinin ezberlerlerinde dirsek çürüten üniversiteler vb. kurumlar, temsil ettikleri köhne değerlerle giderek marjinalleşmektedirler.
Kendilerini ilerici ve çağdaş zanneden bu zavallıları nerelerinden tutsanız elinizde kalmaktadır.
Yüklendikleri parlamenterliklerden tutun da, oynadıkları futbola kadar her şeyleri çürümüş görünmektedir.
O yüzden de, Anadolu dinamizminin dönüştürücü vasfını kavrayamamakta, onların siyasal temsilcilerinin akla ziyan ataklıklarına akıl sır erdirememektedirler.
Bir Meclis’in yasama faaliyetleri, tıpkı var oldukları sıradakine benzer şekilde, yok olmaları halinde de aynen yürüyorsa, bahse konu vekillerin “gizli işsiz” olduklarından söz edilebilir. Yâni, CHP’liler yemin etmeyerek, nazari olarak saptanması bir hayli zor görünen bu özelliklerini de test etmemize fırsat vermiş bulunmaktadırlar.
Ama asıl şaşırtıcı nitelikleri, Silivri’yi boşaltmak için buldukları formülü canla başla savunurlarken, Türkiye halkının altını oymayı meslek edinmiş darbecileri kurtarmak uğruna, insan haklarından, demokrasiden, özgürlüklerden utanmadan sıkılmadan dem vurarak, artık iyiden iyiye pervasızlaşmış olduklarını göstermeleridir.
Bunları çözmüş olduğu için, Erdoğan da, “Şişhane’den aşşâ, Kasımpaşa” diyerek, Allah’tan hiç istifini bozmamaktadır.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016