Namık ÇINAR
Önce lâ havle çekip gülmek geldi içimden.
Ama sonra bunun yerini, bir düşüncedir aldı.
Altmışını geçtiği hâlde dikiş tutturamayıp sanki hayat yolculuğuna yeni çıkmış 18’lik yetme gibi halâ “cağım...ceğim”diyerek geleceğe matuf boş hayaller kurarak avunan, telefonun diğer ucundaki şu aymaz yakınımdan ne farkım vardı, benim de?
Çocuktum, birtakım sorunlarla boğuşuyordu bu ülke; yaşlandım, hâlâ aynı şeylerle boğuşuyor.
Oldum bittim, değişen bir şey yok! Hattâ çoğu mesele, daha da hastalıklı bir hâl almış gibi gözüküyor.
Ha babam, de babam!
Lâkin hâlâ gün yüzü görmüş değilim.
En büyük belâlardan biri, toplumu düzenleyen yanıyla çağdaş dünyanın çoktan terk ettiği “din” kurumunun, bizim buralarda siyaset sahnesinin yükselen bir değeri olarak yeniden atağa kalkmış bulunmasıdır.
Oysa, dinin çekidüzen verdiği, şekillendirdiği bir toplum kurmak, artık çok gerilerde kaldı.
İnsanoğlu bunun için daha akılcı ve bilimsel yollar buldu.
Demokrasi bunların en sağlıklı olanıdır.
Göklerden geldiğine inanılan bir vahye değil, eşitlikçi ve özgür insan iradesine dayanır.
Bu durumu gözardı ederek dinin çizgisini siyasal alanda da sürdürmenin gayretinde olmak, o toplumu düpedüz çağın gerisinde bırakma kötücüllüğünün ta kendisi olmak demektir.
Nitekim, dinin siyasal boyunduruğu altında ve dinci egemenlerin üvendirelerini dürtmeleriyle yönetilen koca İslâm âleminin, yeryüzünün en tutucu, en vahşi, en geri kalmış toplumları olması hiç de boşuna değildir.
Din hükmünü, toplumsal olanı düzenlemekte değil, bireyin ruh dinginliğini sağlamakta göstermesi yeterli sayılmalıdır.
Bu yeterlilik, cennet ve cehennem gibi, onun birey esaslı ödül ve ceza sistemine de uygundur.
Ne ki, dinci siyasetçiler...
Somuttoplumsal artı değeri kitlelerle üleşmeye gelince yan çizerler...
Somutvarsıllıkları yoksullarla paylaşmaya gelince yan çizerler...
Devletin somut olanak ve teşviklerini halktan gelen unsurlara dağıtmaya gelince yan çizerler...
Ama ne hikmetse, öldükten sonrasının soyut cennetini vaat etmeye gelince herkese karşı birdenbire bonkör kesilirler.
Esasen inançlarının ne denli numaradan ve sahtekârca olduğunu anlatmaya bu bile yeterlidir.
O yüzdendir ki, çıkarlarını kara kalabalıkların cehaletleri üstünden sağlayan dinci politikacıların, siyasal yaşama damgalarını vurma oyununa seyirci kalınamaz.
Demokrasi, toplumsal yaşam düzeyinin ilkel siyasal önermelerle yerlerde sürünmesini saygıyla karşılamak enayiliği değildir.
Din ve vicdan özgürlüklerinden yana olmak ile, inanç sistemine dayalı siyasal usullere karşı olmak, birbirlerinden çok farklı şeylerdir.
Ben bugüne kadar inanç özgürlüklerini doğru olup olmadıkları için değil, en temel insan hakkı oldukları için savuna geldim.
Hattâ, o özgürlüklerden yoksun kalınan bürokratik vesayet dönemlerinde, inançlarının içeriği bakımından bu tip kimseleri eleştirmek, ellerinden ayaklarından kavranmış birini evire çevire dövmek namertliği gibi gelirdi de, bunu yapmaya vicdanım elvermezdi.
Ama şimdi onlar, sadece özgür de değiller; aynı zamanda egemenler de.
O yüzden, dindarları değilse de, artık dincileri kıyasıya eleştirebilir; on yaşındaki kız çocuklarını örtünmeye sevk etmelerinden tutun da, nasıl cinsel bir obje olarak gördükleri kadına dair komplekslerine varıncaya kadar ipliklerini pazara çıkarabilirim.
Bu yapısıyla din, diğer tüm hak ve özgürlükleri de bunaltıyor.
Tıpkı önlendiği tarafa doğru gelişemeyen bir ağacın dallarını ancak yol bulduğu yöne eğerek büyüyebilmesindeki gibi, bilimden sapıp dogmalara sarılan bir toplum yaratılmaya çalışılıyor.
Bundan kurtulmanın yolu, her şeyden önce cesur olmaktan ve geri zekâlı cahil bir ortalamanın hizasında buluşmayı reddetmekten geçiyor.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016