Namık ÇINAR
Ağızlara pelesenk olmuş şu “%99,9’u Müslüman bir ülkeyiz” söylemi, oldum olası tedirgin etmiştir beni.
İnanç gibi, herkesin ancak iç derinliklerinde saklı olan duygu ve düşünceleri nasıl saptarlar da rakamlarla ifade ederler, bu kabil sahtekârlıkları bir yana; bakalım kabak ne zaman başımıza patlayacak, bekleyip durmuşumdur hep.
Nihayet korktuğum başımıza gelmek üzere, galiba!
Hürriyet Gazetesi’nin Hükümet komiseri, kulağı herkesten delik Abdülkadir Selvi’ye bakılırsa, yapılacak yeni Anayasa’nın Başlangıç Metni’nde, söz konusu yüksek oranlara dayanarak “İslâm dinine ve Allah inancına” vurgu yapılacakmış.
Ne yani, tekrarlaya tekrarlaya algısını pekiştirdiğiniz o ezici çoğunluğu dengeleyebilmek ve sizin dayatmacı İslâmcı cenderenizden kurtulabilmek için, elimizde koz olarak artık bir tek başka dine geçmek mi kaldı, yoksa?
Buna mı teşvik ediyorsunuz, sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi yaşamak istemeyenleri?
Şu din meselesini kaşımaktan vazgeçmeniz için ne yapalım, topluca bir başka dine mi geçelim; bunu mu öneriyorsunuz?
Dindar anayasaya gerekçe olarak, o ezici çoğunluğun Müslümanlığını bahane ederseniz, kahir ekseriyeti azaltmanın çaresi olarak akıllara bir başka din gelmez mi?
Din ile bu kadar çok oynanır mı yahu?
Kapanın tekkenize, günde beş değil, isterseniz elli beş vakit kılın namazınızı!
Otuz değil, isterseniz üç yüz altmış beş gün tutun orucunuzu!
Karışan mı var size?
Ama siz de bize karışmayın!
Sabrımızı taşırıp, sonunda istavroz çıkarttırmayın bize de!
Fena mı işte; alın, sizin olsun cennet.
Ben şu ya da bu din meraklısı değilim, ama medet Allah! Düşün yakamızdan, yeter ki!
Daha düne kadar, inanç ve ibadet özgürlüğümüzü yeterince yaşayamıyoruz, diyordunuz; biz de o özgürlükleriniz için yanınızda yer alıyor, önceki zorbalara karşı sizi kolluyorduk.
Ama şimdi bakıyorum, bitiniz kanlandı ya, bu sefer zorbalık sırası bizde diyorsanız; hele durun orada, destur deyin!
Kaşınmayın; varın gidin, belânızı başka yerde arayın!
Hiç kimseyi değiştirmeye gelmediniz o koltuklara, sadece hizmet için geldiniz.
Biz nasıl istersek öyle yaşarız.
Ve ancak demokrasiye uyduğunuz sürece katlanırız size.
Yoksa biz de sizi tanımayız.
Hem ayrıca, “o da her milletvekili gibi şahsi fikrini söylemiş” diyemezsiniz; “ağzına kilit mi vuralım”la geçiştiremezsiniz, o Meclis Başkanı’nın yumurtladıklarını.
Onun ağzına anayasa ve iç tüzük kilit vurmuş zaten.
Hiç düşündünüz mü, acaba niye vurmuş?
Başkanın oy kullanamaması, yasama meclisinde oluşacak siyasetlere hiçbir surette katılamayacağının çok net bir kuralıdır, çünkü.
Daha size ne densin, nasıl anlatılsın?
Demek ki o, herkes gibi konuşamayacak; herkes gibi düşüncelerini açıklayamayacaktır.
Hakemin, yönettiği maçın takımlarından birinin taraftarı olmasına benzer, aksi hâlde tutumu.
Yahut yargıcın, bakmakta olduğu davadaki hasımlardan birini kayırmasına döner iş.
O yüzden, Meclis Başkanı hiç kuşkusuz meşruiyetini kaybetmiştir; artık orada oturmaya da müstahak değildir.
Lâkin Türk halkının demokrasi gibi bir derdi olmadığı için, bu asla gerçekleşmeyecektir, ne yazık ki.
Zira, bir kez daha dile getirelim ki, siyasetçiler, politika yaparken halkın teveccühü ile doğru orantılı bir yol izlerler.
Örneğin Erdoğan, halkın eğilimleri o yönde olmasa, onca belâlı eylemlerine cüret edebilir mi, bu denli fütursuzca?
Demek ki halk her şeyi her zaman doğru yapmaz. Ama ne yapmışsa da, doğrudan sorumlusudur olup bitenin.
Siyasadaki her şey onun eseridir.
Halkın desteği kaç kıratlıksa, uygulanan politikaların kıymeti harbiyesi de o kırattadır.
Ülkede tecelli eden ve etmeyen her şeyin müsebbibi halktır.
Demokrasi varsa, halk istediği için vardır; demokrasi yoksa, halk istemediği için yoktur.
İsteyip de kendisinden esirgendiği hâllerde ise, zaten bunun için savaşıyordur.
Neticede, halkın demokrasi talebi en üstün değer olmadıkça, bu ülkede uygarlık her zaman için Kaf Dağı’nın ardındaki bir hayaldir.
Nöbetleşe el değiştiren faşizmin, askerî veya dinî olması durumu değiştirmez.
Her ikisi de, söylemleri farklı ama sonuçları aynı olan sistemlerdir.
Birinde Azerbaycanlı Aliyev veya Suriyeli Esat yahut Orta Asyalı despotlar, afili Batılı kıyafetlerle boy gösterirler; öbüründe İranlı Mollalar veya Suudlu yahut Libyalı fellahlar, çarşaflara bürünerek salınırlar.
Fark, tıpkı Bağdat caddesinin gardırop Atatürkçüleri ile Fatih Camii’nin çakşırlıları arasındaki kadardır.
Nitekim kandillerde yahut hafta sonları, “mübarek cumalar” diye birbirlerine mesaj atma dinselliklerinden hiç biri de geri kalmazlar.
Zira böyle bir yapıyı stabil kılmada din en elverişli araç olup, tıkır tıkır işlemesi için, hayatı akılla değil vahiy ile açıklama zarureti hasıl olmuştur.
Osmanlı’dan devralınan, devlete özgü “mirî mülkiyet”in, ye babam ye düzenine rağmen henüz tükenmemesi ve toplum çoğunluğunun halâ hazineden geçinmesi nedeniyle, zaten demokrasi bilinci de oluşamamaktadır.
Öyleyse bütün şikâyetler lâfı güzaftan ibarettir.
Hakikat, buranın her bakımdan özgürleşmeye henüz uzak olduğudur.
Yazıyı anlamlı bir notla bitirelim:
AKP’nin laiklikle ilgili ikiyüzlülüğü karşısında, Burhan Kuzu, “Atatürk de saltanat ve hilâfet üzerine yemin etmişti ama sonra ikisini de kaldırarak o da yeminini tutmamıştı” demiş.
Gerçek bir demokrasiyi talep etmedikçe, AKP’nin Kemalizm’den nasıl yararlandığına daha çoook şahit olacaksınız.
Erdoğan’ın her yaptığının Kemalizm’deki karşılığı, mutlaka bulunup gözünüze sokulacaktır.
Hele durun bakalım, bunlar daha ne ki!
KAYNAK: HABERDAR / NAMIK ÇINAR
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016