Namık ÇINAR
“Durumdan vazife çıkarmak”, dillere pelesenk olacak kadar sivil literatüre de girmiş, günlük kullanımlara kadar sokulmuş, bilinen birkaç askerî taktik prensipten biridir. Lâkin o siviller, kendilerine âdetâ özellikle öğretilerek sindirmeleri sağlanmış bu umdenin, acaba ne anlamlarla yüklü olduğunun ayırdında mıdırlar?
Durumdan vazife çıkarmak, görevinin ne olduğu mutlak olarak hiyerarşi içinde belirlenen ve bunu daima kendisinden istendiği ölçülerde ve söylendiği şekilde yapan her seviyedeki askerin, muharebe esnasında emir-komuta zincirinin koptuğu ve alışageldiği emirleri alamadığı ve ilâveten, koşulların yeni biçimlere doğru evrilmeye de başladığı hâllerde, kendi hareket tarzına inisiyatif kullanarak kendisinin karar vermesi hâlidir.
Bir askerin ne yapacak olduğuna kendi kendine karar verebilmesi için, demek ki komutanı ve hâttâ tüm hiyerarşik kademelerle irtibatının kesik olması; yeni kararlar almadığı takdirde de, değişen durumların zararlı sonuçlar üretmesi gerekecektir.
Bu durumda olan eğer bir birlik ise, orada emir-komuta münasebetlerine hiçbir şekilde halel gelmeyecek; o birlik, kendi içindeki hiyerarşisini aynen sürdürecektir.
İşte böyle bir atmosferde kalmış, amirlerinden emir alamayan o askerin kullanacak olduğu inisiyatifin pusulası, içinde bulunduğu koşullar, yani “durum” olmaktadır. O durumun muhakemesini yapacak; başından beri sürdürmekte olduğu görevini, içinde bulunduğu fiziksel koşulları ve elindeki imkânları değerlendirerek, kendi başına bir karara varacaktır.
Askerlikteki bu hâl, görüleceği üzere tıpkı ceza hukukunda düzenlenmiş bulunan “meşru müdafaa”müessesesi gibi, sıradışı bir durumu temsil etmektedir. Zira kuralın, askerî birliklerin “komutakontrol sistemi” çerçevesindeki bir organizasyonla muharebe etmeleri esasına dayanmakta olduğuna, herhangi bir kuşku duyulamaz.
Pekiyi madem öyleyse, neden generaller sivil toplumu, böylesine ekstrem, böylesine istisnai bir kaideyi, sanki askerî komuta ilişkilerinin esasını oluşturuyormuş gibi hava yaratarak, içselleştirip kanıksayacakları bir algılamaya doğru sevk etmeye çalışmışlardır? Ordu içerisindeki astlarına en küçük bir konuda dahi inisiyatif vermedikleri hâlde, kendileri bakımından ne diye sık sık “durumdan vazife çıkardıklarını” söyleyegelmişlerdir?
Çünkü bu yolu, sivil siyasal otoriteden kopmak ve özerk kalmak için, bir yöntem olarak kullanmışlardır. Generallerin durumdan vazife çıkarıyor olmaları, başlarında sivil siyasal bir otoritenin olmadığı, böyle bir iletişimin kurulmadığı; o nedenle de kendilerinin tasarlayıp kendilerinin biçimlendirdikleri “devlet içindeki devlet” düzenlerinin ve bu başa buyruk hareketlerinin meşru olduğu anlamına gelmektedir.
Ölümünün üzerinden yetmiş küsur yıl, dört beş nesil geçmesine ve Modern Dünya Sistemi’nde akıl almaz değişiklikler olmasına rağmen, meşruiyetlerini sürdürebilmek için ülkenin kültleşmiş önderi üzerinde tasarruflarda bulunarak; yaşıyormuş gibi yaparak, “yaşasaydı hareket tarzı ne olurdu”diye akla ziyan saçmalıkları dayatarak, “Atatürkçü Düşünce Sistemi” adlı bir model uydurmuşlar ve bu uğurda Mustafa Kemal’i dahi kullanmışlardır.
Oysa, öldüğü hâlde yaşıyormuş gibi yaptıkları bir tek o vardır. Başkaları, örneğin anneleri, babaları, yakınları ya da gelmiş geçmiş herhangi bir tarihî şahsiyette yapmadıkları şeyi, ısrarla bir tek onda uygulamışlardır.
Bu ise, günahıyla sevabıyla anılıp, hak ettiği saygıyı görmesi mümkün olan bir şahsiyeti, insanı çileden çıkaran bir zombiye dönüştürmelerine; ve Kuzey Kore önderlerine benzeterek, aslında Atatürk’ün hatırasına en büyük kötülüğü yapmalarına da sebep olmuştur.
Onlar bakımından bunun, tabii ki zorunlu bir nedeni vardı. Zira kült önderin psiko-sosyal konumunu kalkan yaparak kullanma olanakları, başka hiç kimsede bu kadar mevcut değildi. Amirleri ve komutanları olarak onu tanımaları, yaşıyormuş sanısını diri tutarak onunla bağ kurmaları, resmî ideolojinin de arka çıkması sayesinde, sivil siyasal otoriteyi sürekli by-pass etmelerine imkân tanımıştır. İşin ilginç yanı, bu durumu toplum da yadırgamamış, sivil siyasayı durumdan vazife çıkararak dışlayan disiplinsiz generallerin emir-komuta zincirini koparttıklarını anlayamayarak, her şeyin tıkırında gittiğini sanmıştır.
Askerî vesayete ve darbelere vesile olan faktörlerin başında gelen bu durumdan kurtulmanın yolu, siyasal iktidarın, kendi içinde kapalı devre hâline gelmiş bulunan askerî emir ve komuta zincirinin derhâl başına geçmesidir. İç Hizmet Kanunu’na, kimlerin asker olduklarını tarif ederken en başa başbakanı, onun yardımcısı olarak da Savunma bakanını yazmadıkça, sorun çözülmeyecektir.
1922’deki Büyük Taarruz’da, Meclis’in Mustafa Kemal’e ait üç aylık uzatma kararından bu yana, Başkomutanlık Kanunu’na el dahi sürülmemiştir. Oysa Silahlı Kuvvetler’in komutanı Genelkurmay başkanı değildir. O nedenle de TSK, yıllardan beri başsızdır. Bütün olup bitenlerin bir nedeni de budur. TSK’nın komutanı, yürütmenin siyasal sorumlusu olan başbakan olacak yerde, bu konu müphem ve sisli tutulmuştur.
Reformlar açısından, hukuksal ve yapısal olarak ortaya hiçbir şey konmayıp, sadece lâk lâk yapılmaktadır. Askeriyenin sorunları ise, bu usullerle asla düzelmez.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016