Namık ÇINAR
CHP’nin azımsanmayacak kemikleşmiş bir kitlesi var. Yakın tarihimizin derinliklerindeki“Cumhuriyet oluşum süreçleri”nin epeyi geride kalmış bölümünden fiilen sorumlu tutulamayacak kadar günümüzden olmalarına rağmen, sanki o olup bitenlerin tamamında payları varmış gibi o çerçevede yaşıyorlar.
Oysa medeni dünyanın, getirisine ve götürüsüne göre hareket edilebilsin diye icat etmiş olduğu “reddi miras” gibi bir müessese de orada öylece duruyorken; tarihte yapılmış olanların yanlış olup olmadıklarına şöyle göz ucuyla bile bakmaya tenezzül dahi etmeyerek, kendileri yapmış gibi peşinen, ne var ne yok hepsini üstleniyorlar. Akılcılığa çok önem verdiklerini söyledikleri hâlde, başta bu konu olmak üzere, çoğu zaman akılcı davranışlar sergilemiyorlar.
Bunu neden yapıyorlar?
Çünkü saplanıp kaldıkları ideolojiyi, tüm zaman ve mekânların en doğrusu sanıyorlar. O ideolojiyi irdeleyip de vardıkları kanaatlerle değil; buna âdetâ, kendilerini bildi bileliler tâ doğuşlarından beridir süregelen inançlarıyla ulaşıyorlar. Zaten o yüzden, bu bir ideolojiden ziyade, önder kültüne sıkı sıkıya bağlı ve sadece ondan neşet eden bir inanç sistemine daha fazla benziyor.
Özlemlerine bakılırsa, bütün diledikleri ilerici bir toplumsal hayatmış gibi gözüküyor. Buralar da tıpkı o öykündükleri Avrupa’daki, Amerika’daki, zengin ve uygar ülkelerdeki yerlere benzesin istiyorlar. Sanatın, kültürün ve dünyevi hazların imbiğinden geçmiş öylesi bir yaşayış tarzı dururken, din bu denli öne çıkıp özne olsun ve hayatı zehir etsin istemiyorlar. Skolastik batağın İslâm ülkelerinin düşman başına yaşamlarını getirip dayatabileceği ihtimali akıllarına düştükçe de irkilerek, bu duruma ifrit oluyorlar.
Ne ki, bu heveslerini zincirlerine sarındıkları o ideolojik prangayla telâfi edemeyeceklerini nedense bir türlü kabul edemediler. Meselâ gezip tozdukları Londra ve Paris’te ya da Viyana, Roma ve Amsterdam’da veya Berlin, Madrid ve Venedik’te yahut da New York ve Chicago’daki gibi burunlarında tüten hayat tarzlarının, nasıl birer Kemalizmlerle kotarılmış olabileceklerini kendilerine hiç sormadılar. Daha doğrusu, o hayatlar böylesi yollarla yaratılmamış olsalar bile, bizimki bakımından bunun elzem olduğunu düşündüler. Onların kendiliğinden elde etmiş olabilecekleri uygarca yaşama biçimlerinin, bunları yazık ki üretebilme yetisinden yoksun iç takatlerimiz yüzünden, bizde ancak işte böyle bir “Kemalist vesayet programı”yla gerçekleşebileceğine inandılar.
Bu hezeyanlı ve hastalıklı seviyelere durup dururken gelinmedi tabii ki. Başından beri basamak basamak çıkılarak yükseltilen; özellikle de darbe dönemlerinin siyasallaşmış generalleri marifetiyle bir doktrin hüviyetine büründürülen “Atatürkçü Düşünce Sistemi” adlı bir rejimin, sonuçta Mustafa Kemal’in bile kemiklerini sızlatacak akıldışılıklarla, topluma zorla giydirilmeye çalışılan bir deli gömleğine dönüştürülmesini savunur hâle geldiler.
Bu aymazlıkların temel bileşenlerinden biri de, toplumsal değişim ve gelişim dinamiklerinin tetiğini“devletin ellerinde” görmektir. Eğer toplumu devindiren faktörlerin “anahtarı”, devlet denen cihazın motorunu oluşturan sivil/asker yüksek bürokrasisinin ellerinde olursa; birlikte nemalandıkları rantiye, medya, üniversite ve siyaset sınıflarının da katkılarıyla, düzenlerine yönelik potansiyellere karşı duydukları korkular yüzünden, tutup onu bir gün denize atarlar.
Bu koalisyon, toplumu dilediği durağanlık ve dinginlikte tutabilmek için, öylesine çılgınlık noktalarına başvurabilecektir ki; örneğin o değerlere en çok kendileri meftunken, kitlelere birdenbire AB’ye, ABD’ye yahut NATO’ya filân cephe almasını, dış etkenlerden soyutlanması için içe kapanmasını dahi önerebilecektir. Hâttâ daha da ileri giderek, Rusya’yla ve İran’la ittifaklar düşünecek kadar delireceklerdir.
O yüzden, devletten gelen hiçbir umurun sonucu iyide kalmamıştır. Devlete ve devleti işaret eden ideolojilere bağımlı olmanın daima bir bedeli vardır. Devletçi bir yenilikçilik ya da devletin öngördüğü kadarlık bir gelişmecilik asla sağlıklı olamaz. Devletin tarihsel vasfı, vermesi üzerine değil, alması üzerine kurulu bir dipnotla maruftur.
Yaşadığımız bütün sorunlar, esasen bu düzenin ya eskide kalması yahut çağın yeni verilerine göre her şeyin yeniden ele alınması kavgası üzerinedir. Darbeler de bunun içindir; başörtüsüydü, türbandı, irticadı, bölücülüktü, terördü, tevhidi tedrisattı, kıldı, tüydü… hepsi ama hepsi, sadece bunun içindir.
“Dünya ekonomilerinin değerli kısımlarının birleşip, tek bir birimmiş gibi işleyen karşılıklı bağımlı ve uluslarötesi bir sisteme dönüşmesine tanık olduğumuz” bu küreselleşme çağında; sadece kendilerine nalıncı keseri olan bu gelişmelere ayak uyduramayarak, aklı sıra küsüp ve değişimlere sırtını dönüp yozlaşmaması için, toplumumuza yeniden bakmak üzere, CHP’ye değilse bile, hiç değilse aklı henüz başında olan kimi CHP’lilerin o bölümüne galiba ihtiyaç hâsıl olacaktır.
Onlara buradan, Kemalizm’i artık tarihin derin sularına bırakarak sadede gelmeye davet ediyorum. Zira bir ülkede siyasal iktidara karşı homurdanma yoğalmışsa, bir başka iktidar yolda demektir. Ama bu, kesik süte maya çalmakla da olmaz.
CHP’nin “Commodore 64” yapısıyla, olunsa olunsa sadece gülünç olunur çünkü.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016