Nevzat CİNGİRT

Göbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2
23.10.2025
17

Bilgiye ulaşmak artık parmaklarımızın ucunda. Akıllı telefonlarımızla birkaç saniyede, dünyanın öteki ucundaki bir bilginin sahibi olabiliyoruz.

Ama bazı yerler vardır ki, orayı görmek; sadece okumaktan ya da araştırmaktan çok daha fazlasını hissettirir insana. Göbeklitepe de onlardan biri.

Urfa’ya gelmeden önce Göbeklitepe, benim için bilgi dağarcığımda küçük bir tarih notundan ibaretti.
İslam Bey ile Urfa’ya gelmişken, dostumuz İsa Yazıcı’nın ısrarıyla bu kadim topraklara adım attığımda kelimenin tam anlamıyla büyülendim.

Hafta içi olmasına rağmen kazı alanı oldukça canlıydı; yüzlerce ziyaretçi orada dolaşıyordu. Görevliler, hafta sonları adım atmanın bile güç olduğunu söylüyordu.

Kazı alanı, Harran Ovası’na bakan hâkim bir tepede yer alıyor. Zirveye ulaştığınızda uçsuz bucaksız ova ayaklarınızın altına seriliyor ve ister istemez şu soru beliriyor insanın zihninde:

**

Bundan 10–12 bin yıl önce Göbeklitepe’yi yurt edinenler, ayaklarının altındaki ovaya baktıklarında ne düşünüyorlardı acaba?

Gökyüzüne uzanan taşların arasında yürürken, insanlık tarihinin en eski izleriyle yüz yüze geldiğimi hissettim.
Bir anda tarihin derinliklerine uzanan bir yolculuk, gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti.

Sanki zaman durmuştu; öylesine büyüleyici bir atmosfer…

Harran Ovası’nı kendilerine yurt edinen Göbeklitepelilerin oymaya başladıkları taşların üzerinde ne yazıyordu?
Belki bir dua, belki bir korku, belki de bir umut…

Çünkü Göbeklitepe yalnızca taşlarla inşa edilmiş bir yapı değil; insanlığın kim olduğunu sorguladığı ilk aynalardan biri aynı zamanda.

İnsanın düşünmeye, inanmaya ve anlam aramaya başladığı bir dönüm noktası…

**

Biz modern insanlar, teknolojinin ışıkları altında yaşamaya alıştık.

Betonlarla örülü şehirlerde zamanı hızla tüketiyor; geçmişi çoğu zaman sadece müze vitrinlerinde arıyoruz.
Oysa geçmiş, geride kalmış bir zaman dilimi değil; bugünümüzü yoğuran, kimliğimizi şekillendiren bir miras.
Göbeklitepe’de bu miraslardan biri.

Her taş, her kabartma bir dile dönüşüyor sanki:

“Biz buradaydık. Düşünüyorduk, inanıyorduk, bir arada yaşamaya çalışıyorduk.”

**
Teknolojiyle kuşanmışız ama bugün bizler de olan biteni anlamaya çalışıyoruz:

“Ben kimim?”, “Nereden geldim?”, “Nereye gidiyorum?”

Belki de yanı başımızdaki Prusias ad Hypium (Konuralp Antik Kenti)’ne bakmak bile bu sorulara cevap ararken geçmişin fısıltılarını duymamıza yardımcı olur.

Çünkü tarih, sadece geçmişin değil, insanın da haritasıdır.

Ve o haritada gezinmek; dünü anlamanın ötesinde, bugünü kavramak ve yarını inşa etmek için de bir zorunluluk…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar