Nuray MERT
Haftaya “Türkiye bir şansı daha kaçırıyor” diye başladım, ama bu hafta olanlar, işin şans kaçırmanın çok ilerisinde olduğunu gösterdi, benim kaygım iyimser kaldı.“Sadece bu hafta mı” diyeceksiniz, değil tabii, tünelin ucu görülmüş değildi ama her geçen gün önümüz daha da kararıyor. Darbe girişimi ardından, tüm demokrasi güzellemelerine karşın, Cumhurbaşkanı ve partisinin siyasi anlayışının, demokrasi istikametinde olmak üzere tümüyle değişmesini beklemiyorduk ama böylesi bir felaket iktidar çevresini aklıselime yönlendirebilirdi. Öyle olmadı, iktidar önündeki iki yoldan biri olan “demokratik uzlaşma” yerine iyiden iyiye “otoriter uzlaşma” arayışı çizgisine yerleşti.
“Adli Yılın Açılış Töreni”nin Beştepe’de yapılması, işte tam da böylesi bir anlayışın işaretiydi ve ana muhalefet partisi bu konuya işaret edip, törene katılmama tavrı göstermekte sonuna kadar haklıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin uzlaşmadan anladığının, “peşime takıl” olduğu iyice su yüzüne çıkmış oldu. Doğrusu, ben CHP’nin Yenikapı mitingine katılmasını eleştirenlerden değilim, ne olursa olsun siyasi uzlaşma ortamına şans vermek, oyunbozanlık yapmamak lazımdı. Ama iyi niyetli olmak başka, (faydalı veya faydasız) salak olmak başka ve belli ki iktidar ana muhalefetten “salak” olmasını bekliyor. Asıl önemlisi tabii ki OHAL ve KHK (kanun hükmünde kararnameler) ile yönetme devrinin açılmış olması. KHK denilen usul, her zaman demokrasi zaafına işaret eder, parlamenter demokrasiden, demokratik tartışmadan, uzlaşmadan hazzetmeyenlerin en sevdiği siyasi araçtır. Koyunun olmadığı ülkemizde “demokrasi kahramanı” sayılan Turgut Özal da bu yönteme pek meraklı idi, ama zamanında işler bu kadar karmaşık değildi. Şimdilerde KHK ile binlerce insanın hayatı kayıyor, malına mülküne el konuluyor, kurumlar yıkılıyor, kurumlar kuruluyor. Neredeyse KHK ile yeni bir rejim tesis edilecek.
Açık konuşalım, bizim yaşadığımız ortam giderek daha fazla devrim/karşıdevrim, ve/veya, darbe/karşı darbe sonrası ortamları çağrıştırıyor. “Olağanüstü birdönem”den geçtiğimiz doğru da nereye geçtiğimiz belli değil. İktidarda olanlar, bu ülkede nasıl bir rejim kurmayı düşünüyorlar bilemem ama onların da bilmediği, bir türlü anlamak istemediği bir şeyi tekrar etmek isterim; giderek daha otoriterleşerek bu ülkeyi yönetemeyecekler, zira otoriter siyaset şimdiye kadar kimsenin derdine derman olmadı.
Gelelim, bu vahim tablo içinde en önemli ihtiyaç olan “demokrasi mücadelesi”konusuna. Neden bu ülkede, en “sevimsiz gerçek”leri hep ben söylemek zorunda kalıyorum bilemiyorum ama bir kez daha aynı duruma düşmeyi göze almak zorundayım. Bence o sevimsiz gerçeklerden biri de şu: Kürt siyaseti çatışma stratejisine devam ettiği, üstelik bunu giderek daha yüksek doza taşıdığı sürece,“Kürt siyasi hareketinin peşine takılan” bir “demokrasi cephesi”nin hiçbir karşılığı olmayacak. Madem başladık, bir sevimsiz gerçek daha; HDP, Kürt siyasi hareketinin bir uzantısı olmanın ötesine gidemedi. Sakın, Kürt siyasi hareketini yok sayan bir partiden söz ettiğimi sanmayın, bu zorlamaya karşıyım, dahası bu hususu ihmal ettikleri sürece toplumsal temsiliyetlerini kaybedeceklerini biliyoruz. Ama, demokratik bir partinin sınırlarını çok zorladıklarını da biliyoruz, barışçı çözüm adına yaratıcı bir siyaset üretemediklerini de... Canlı bomba eylemcisinin cenazesine gitmeyi “taziye kültürü”nün gereği diye açıklayan bir parti ile nereye kadar? PKK saldırıları karşısında “yerleşim yerlerine yakın olmamalı”, “sivilleri hedef almamalı” diye açıklama yapan bir parti ile nereye kadar, neyi savunacağız. Kendilerine direniş örgütü diyen silahlı yapılar bu dili kullanabilir, zira kendilerini savaş hukuku ile sınırlı görürler, ama parlamenter demokraside siyasal partilerin dili savaş hukuku ile belirlenmez.
Bu sevimsiz gerçeklerden kaçarak, bırakın demokrasi mücadelesini, Kürtlerin hak ve özgürlüklerini dahi savunmaya devam edemeyiz veya ederiz etmesine de bizi dinleyen bulamayız; ne demokrasiye, ne özgürlüklerin önünün açılmasına en ufak bir katkımız olamaz; üç beş aydın demokrat birbirimizi oyalamış oluruz, o kadar. Nitekim, bugüne kadar olan da budur ve kimseye hiçbir faydası olmadığı gibi, bugünlere gelmemizi de engelleyememiştir. Aynı şey, sadece bizim için değil, Kürt dostlarımız için de geçerli, bıraksınlar artık aydınları peşlerine takmayı kazanım saymayı, asıl kazanım, toplumu peşimize takmak, toplumsal barış inşa etmek, demokrasi mücadelesini merkeze koymak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.11.2025
19.10.2025
4.10.2025
15.04.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024