Oktay Cansın EMİRAL
Kamuoyunda “AKP içinde kavga” olarak nitelendirilen, başbakanın il ve ilçe teşkilat başkanlarını atama yetkisinin Merkez Karar ve Yürütme Kurulu’na çekilmesi hadisesi, demokratik değerlere bağlı vatandaşların son dönemdeki ilgi odağı hâline geldi.
13 yıllık iktidarı boyunca parti içi demokrasi anlayışının kırıntısına dahi sahip olmamış bir siyasi partinin bu tür meselelerle gündeme gelmesi, içeride ve dışarıda olanlarda büyük merak uyandırıyor. Konuyu derinlemesine incelemek ve yorumlamak için AKP içerisinde siyaset yapmak ve siyasileri tanımak önemli değildir.
Yaşanan parti içi gerilim her ne kadar cumhurbaşkanı ve başbakan arasında geçen bir olay gibi yansıtılsa da mesele Başbakan Ahmet Davutoğlu ile AKP içerisinde yer tutmuş olan ekonomik iktidarı elinde bulunduran şirket sahipleri ve onların temsilcileri arasında yaşanmaktadır.
Siyasetin doğası gereği siyasetçiler parti içerisinde birbirleri ile kıran kırana mücadele ettikleri gibi aynı zamanda hep birlikte diğer partiler ile de mücadele etmek zorundadırlar.
- yüzyılda siyasetin tanımı; insanları yönetme sanatından, kamuyu ilgilendiren sorunların çözümünde kendi tercihlerini kabul ettirme sanatına dönüşmüştür ve parti içi mücadele yeteneği partiler arası mücadele yeteneğinden önemli konuma ulaşmıştır.
Ahmet Davutoğlu’nun parti başkanı olduğu andan sonra Tayyip Erdoğan’ın toplumun geniş kitleleri üzerinde yarattığı coşkuculuğu gerçekleştirememesi ilk seçimlerin hüsranla sonuçlanmasına sebep oldu. Davutoğlu’nun; Erdoğan’ın meydan mitingleri ile desteklenerek girdiği ilk seçimlerden başarısızlık ile çıkması, parti içerisinde bulunan ve dışarıda kalan emek sömürücüsü sermaye sahibi yandaşların hiç de hoşuna gitmeyen bazı sosyal politikaların uygulanmasını gündeme getirdi.O zaman AKP’de genel başkan ya değişmeliydi ya da bu sosyal politikaların vaat edilmesi ve uygulanması gerekmekteydi.Sonunda ikinci yol seçildi ve asgari ücretin iyileştirilmesi meselesi gündeme bomba gibi düştü.
Emekçi kesimin yüzünü güldüren sosyal politika vaatleri sayesinde AKP tekrar eski oy potansiyelini yakaladı ve iktidarı devam etti. Bu durum böyle geçiştirilse de gelecek seçimler, AKP’nin içinde bulunan iktidar eliti için kaygı kaynağı oldu. Yaşanan olaylar neticesinde siyasi geleceğinin ekonomik iktidarı elinde bulunduran iktidar elitinin zayıflamasına bağlı olduğunu anlayan Davutoğlu, il ve ilçe başkanlarını atama yetkisini kullanarak parti içerisinde yeni bir MKYK oluşturmanın yollarını denedi ve bu olay yetkilerinin kısıtlanması ile sona erdi.
AKP’nin gelecek seçimlere dair stratejisinin temelini oluşturan, MHP veya HDP’nin baraj altına itilmesi için yapılan çalışmalar son dönemde hız kazanmışa benziyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi ile HDP’yi yıpratma çalışmaları ve yönetici kadrosunun bir an evvel yargılanarak cezaevine konulması sonrasında başkanlık sistemini hayata geçirmek ve anti-laik anayasanın yapılması ile toplumu vahşet, ölüm, savaş ve köleliğe mahkûm bırakmak AKP’nin öncelikli hedefidir.
Demokrasi tarihi; Antik Çağ’dan beri, iktidarın yanlış amaçlar doğrultusunda kullanılmasını önleme mücadeleleri ile şekillenmiştir. Dünyanın sayılı siyaset bilimcileri iktidarın yola getirilmesi için birtakım öneriler getirmişlerdir. Türkiye halkının devlete karşı başkaldırma, isyan, sivil itaatsizlik gibi gelenekleri olmadığı için bu öneriler ülkemizde işlemez.
Siyasal iktidarın yanlış yere kullanılmasının, özellikle kişisel çıkarlara hizmet etmesinin önlenememesinin nedenlerini ortaya koyarsak oluşturabileceğimiz farkındalık ile demokrasiyi oligarşi ve tiranlığa üstün getirebiliriz. Problemimizin ortaya çıkmasında etkili olan başlıca faktörler; post-modernizm, küreselleşme, etkin bir medyanın eksikliği ve eğitim sistemimizin tarih boyunca problemli oluşudur.
Post-modernizmin sosyal boyutu, toplumu ortak çıkarlar temelinde birleştirme yeteneğinden yoksun olarak oluşmuştur. Post-modern çağda ortaya çıkan özgürlük talepleri genellikle çevreci, feminist, dinî azınlıklar gibi parçalı yapılarda ortaya çıkmıştır ve öznel olduğu için siyasal iktidarın baskılarına karşı ortak hareket etme ve karşı koyma potansiyeli yoktur. Bunun en belirgin örnekleri; ABD’de “Wall Street’i İşgal Et” hareketi ve Türkiye’ de “Gezi Parkı” olaylarıdır.
Küreselleşme olgusunun sosyal yansıması ekonomik olarak belirginleşmektedir. Küreselleşme nedeni ile oluşan; düşük ücretlerin karşısında sesini yükseltecek işçi sendikalarının gücünü kaybetmesi, bütçe açıklarının sosyalleştirilmesi, toplumun finans kurumlarına borçlanması gibi problemler toplumumuzun demokratik gücünün erimesine neden olmaktadır.
Ülkemizde faaliyet gösteren bazı televizyon ve gazeteler ekonomiden daha fazla pay almaya yarayan şantaj ve tehdit unsurları olarak algılanmış bu sebeple medyaya güven sarsılmıştır.
Eğitim sistemimizin her gelen iktidar tarafından kendi ideolojisine yatkın olarak düzenlenmesi çağdaş bir eğitim sisteminin ve felsefesinin oluşmamasında en önemli etkendir.
1980 sonrası liberalizasyon politikalarının işleyebilmesi için, emir almaya ve itaat etmeye koşullanan nesiller yetiştirilmeye çalışılması demokratik değerleri olan yeni nesillere ihtiyaç duyulmadığını anlatmaktadır.
Sonuç olarak tüm bu yaşanan olumsuzlukları bir an evvel olumlamadıkça demokrasi her zaman oligarşi ve tiranlar karşısında mağlup olacaktır.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2022
19.04.2022
8.04.2022
22.05.2021
16.03.2017
18.01.2017
8.02.2016
27.09.2016
2.02.2016