Oktay Cansın EMİRAL
ABD’ de Trump’ın başkanlık yarışını kazanmasının ardından yaklaşan Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri küresel siyasete yepyeni değişimler getirecek ve insanoğlunun demokrasi kültürünün ne şekilde gelişeceğini belirleyecek.
Trump’ın seçilmesinden sonra ortaya çıkan toplumsal hareketler azımsanacak gibi değildi, Amerika’da toplumun her kesiminden insan karşı duruşunu gösterdi ve aynı kaderi Fransa ‘da yaşayacak gibi.
Fransa seçimlerinin favori adayı Macron’un durağan olan ekonomik büyümeyi iyileştireceğine dair önerdiği politikalar Sovyetler Birliği’ni dağıtan fiyat belirleme politikaları ile ikiz yavrular gibi benziyor. Özellikle aynı aileden olan bireylerden sadece bir tanesinin kamu görevinde bulunabileceğini düzenleyen yasalar fırsat eşitliğini sağlamayı amaçlasa da demokrasinin ilkeleriyle hiçbir yerden bağdaşmıyor. Bir zamanlar bizim ülkemizde de buna benzer uygulamalar vardı, aynı aileden üç kişi memur olamazdı ve sona kalan evlat genellikle soyadını değiştirip şansını denerdi.
Bir politikanın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamamıza yetecek en değerli belirti de ailenin birlik ve bütünlüğünü koruması veya bozmasıdır. Sadece küçük bir soyadı meselesi olsa da ailenin birliği bozuluyorsa o politika kötüdür. Tabii ki günümüzde kullanılan bilgisayarlı sistemler bu türden çare bulmaları engelliyor, Avrupa’da böyle şeylere daha çok itina gösterilir; fakat yine de bir bireyi ailesinde devlet memuru olduğu için kamu görevinden mahrum etmek ayrımcılığın daniskasıdır. O zaman AB’ye sorabiliriz; nerede kaldı birey ve bireysel haklar, özgürlükler?
Günümüzde politik uygulamaların neyi sağlamayı hedeflediğinden çok, neyi önlemeyi amaçladığını sorgulamamız bizi özgürlüklerimize daha da kenetleyecektir inancındayım. Tüm dünyada gelişmekte olan merkezileşme eğilimleri, yürütme organlarının güçlerini arttırma trendi ve bireysel hakların azar azar tırpanlanması sadece ülkemizde değil en gelişmiş Batı toplumlarının dahi ortak endişesi. En iyi kabul edilen sosyal bilimcilerin üzerinde fikir birliği sağladığı tehlike olan ‘’Küreselleşme’’ olgusu koyun postu giymiş bir kurt misali küresel sivil toplumun içine çoktan girdi ve en zayıf, kırılgan ortak değerimiz olan özgürlük duygularımıza dişlerini geçirmeyi başardı. Bizim ise bu durumda kendimize sormamız gereken soru şu: Küreselleşme ABD’nin tüm insanlığın üstünde kurduğu hakimiyeti ifade eden bir kavram mı olacak; yoksa her ırktan insanın mutlu ve barış içinde bir arada yaşadığını anlatan bir kavram mı olacak?
Küresel siyasette yakın geçmişe bir göz attığımızda Sovyetler Birliği’nin dağılması, 11 Eylül Saldırıları ve Arap Baharı, ardından Brexit ve Trump, yakın gelecekte de Macron… Tüm bu gidişat bence ABD‘nin dünya üzerindeki hakimiyetinin en basit delilleri. Bu yüzden küreselleşme yanlıları her şeyi ele geçirirken küreselleşme karşıtları elindekileri yavaş yavaş yitiriyor!
Brexit sonrası İngiltere’nin batacağını düşünenler vardı ve onlar yanıldı. Tarihi bir hamleyle ABD’nin yanına geçen İngilizler küresel siyasetteki statülerini, refah seviyelerini ve tüm güçlerini çok kısa zaman içinde arttırmak için bunu yaptı.
Demokrasi kavramının insanlık açısından nerede ve nasıl konumlandığını anlamak için başvuracağımız geçerli bir kaynak hiç olmamıştır ve bundan sonra da olmayacak; çünkü ideal topluma ulaşmanın aracı olarak kabul edilen demokrasi uygulamada tüm kapsayıcılığıyla kendini gösterse de ideal toplum, adı üzerinde; ideallerle ilgili… Ünlü siyaset bilimci Francıs Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu ve Son İnsan’ adlı eserinde belirttiği gibi liberal demokrasi olgusu tüm dünyada uygulanan bir yönetim şekli olarak diğer tüm yönetim biçimlerine üstün gelmeyi başarmıştır. Bu başarının bilimsel tez olarak ortaya konulması ve sonrasında diğer bilim adamlarının bu tezi çürütme çabalarının başarısız kalması demokrasi kavramının erişilmesi imkansız gerçek bir ideal olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır.
Günümüzde temel problem olarak görülen; liberal demokrasiyle yönetilen devletler sayıca çoğalmışken, temel hak ve özgürlükler neden gittikçe kısıtlanıyor sorusu bundan sonra kafaları en çok meşgul eden problem olacaktır. Bu soruna dair şimdiye kadar verilmiş cevapların hepsi şunlardır; gelir adaletsizliği, dünya nüfusunda meydana gelen devasa artış hızı, teknolojik gelişmeler sonucu oluşan yeni kültürel kimliklerin ekonomik düzenin devamlılığına karşı oluşturduğu tehditler… Bana kalırsa bu sayılan nedenlerden hiçbiri gerçek bir sorun değildir; çünkü zenginliğin, nüfusun ve kültürel çeşitliliğin artması olgularının özgürlükler ile olan ilişkisi ikinci derecedendir. Sorunun kaynağını oluşturan etken bence biyo-politiktir. İnsanın doğa ile olan ilişkisinde meydan gelen bozulmalardan dolayı insanlık özgürlüklerinden vazgeçme eğilimindedir. Doğal alanların çok hızlı bir şekilde kaybedilmesi neticesinde türümüzün devamlılığının büyük bir tehlikede olduğunu anlayan biyolojik korunma mekanizmalarımız devrededir ve o mekanizma bizi özgürlüklerimizden vazgeçmemiz konusunda ikna etmiş durumda. Bu kayıplarımız nereye kadar sürecek belli değil; çünkü günümüzde özgürlük için savaşacak bir Mandela, bir Gandi, bir Mustafa Kemal yok!…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2022
19.04.2022
8.04.2022
22.05.2021
16.03.2017
18.01.2017
8.02.2016
27.09.2016
2.02.2016