Osman CAN
Avrupa, BM sisteminin demokratikleştirilmesi konusunda isteksiz. Bu sistemin demokratikleştirilmesi, batı dışı coğrafyalarda demokrasinin inşası için elzemdir. 21. Yüzyılda dünyanın bir kısmının, diğerinin çıkarları için demokrasiden uzak tutulması, moda deyimle konuşursak, batının çıkarlarına da zarar verir.
Esad rejiminin Suriye’de kimyasal silah kullanması, ilk günlerdeki dalgalanmanın aksine, yaptırımsız kalacak gibi gözüküyor.
Suriye’de yüzbinin üzerinde insan katledilmiş olmasına rağmen uluslarası toplumun görüş birliği içinde bu işi engelleme imkanı yok gibi. “Savaşa hayır” veya “barışa şans ver” sloganları eşliğinde ve elbette Rusya’nın himayesinde (an için) ulaşılan sonuç, kimyasal siyahların BM’ye teslim edilmesi oldu. Oysa kimyasal silahların rejim tarafından toplam öldürülenlerdeki oranı yüzde biri bile bulmuyor.
Esad’ın serbest seçimlerin erkene çekilmesinin ardından görevi bırakma ihtimali daha olumlu bir adım olarak görülebilir. Cenevre müzakerelerinin ardından bu gerçekleşse bile, Mısır deneyimini dikkate alırsak, Suriye’de demokratik bir hükümet modeline izin verilebileceğini söylemek kolay değil. En azından Rusya bu konuda demokrasi kaygısıyla hareket etmiyor.
Orta’da katmanlı hesaplar, planlar ve projeler söz konusu.
Bunların okunabiliyor olması bir önemli bir mesele.
Diğer bir mesele ise, Obama’nın açmazı.
Obama’nın kendi ülkesinin sınırlarını da aşan bir demokrasi ideali çerçevesi çizerek iktidara gelmesinin ardından, ABD’nin artık savaşla değil demokrasiyle anılacağına yönelik bir hava oluşmuştu. Guantanamo’nun kapatılması, Afganistan ve Irak’tan askerlerin çekilmesi bu algıyı pekiştirmişti.
Ancak demokrasi kaygısıyla başlatılan geri çekilme, genel bir müdahalesizlik eğilimine dönüşmüş gibi duruyor. Arap baharından sonra Ortadoğu coğrafyasında başlayan ve restorasyon diye nitelendirebileceğimiz gelişmeler karşısındaki tutumu, ABD’nin, daha doğrusu Demokratların bilinen tercihleriyle bağdaştırılabilir nitelikte değil.
Pek çok cumhuriyetçi başkan döneminde pek dikkate alınmayan uluslararası hukukun teknik detayları ve hukuki meşruiyet kaygısı, yine cumhuriyetçiler tarafından bariyer olarak ortaya konuyor; demokratların bir kısmı da buna destek verebiliyor. Bizim ülkemizde de aşina olduğumuz bir davranış biçimi...
Obama’nın hareket alanı daraldıkça daralıyor. Suriye’de petrol gibi ABD çıkarlarını doğrudan etkileyecek bir etken yok. Suriye krizi birincil elden Türkiye’yi etkiliyor ve elbette AK Partiyi sıkıntı hükümetini sıkıntıya sokuyor. AK Parti iktidarının ise Mısır-Filistin-Suriye ekseninde reel politik açıdan batı cephesi bakımından sorunlu bir eksende yer almasını da buna eklersek, Obama’nın sıkıntılarını anlamak biraz daha kolaylaşıyor.
Açık olan diğer bir husus ise, cari uluslararası düzenin tüm bu oyunlara çanak tutması, Ortadoğu coğrafyasında demokratikleşme hamlelerine engel olması, devletlerin, demokrasi dahi olsalar, bu alanda bütünüyle çıkar ilişkilerine göre politikalarını belirliyor olmalarıdır.
Diktatörlükler BM düzenin parçası
Uluslararası düzen esasen Sykes-Picot anlaşmasının ardında yatan emperyal bir kabulün 1945 sonrasına uyarlanmasından başka bir şey değil. 21. Yüzyılda yürütülmesi mümkün olmayan bu anlaşma, batı dışındaki coğrafyaların batı tarafından kontrol edilmesi, bu coğrafyalardaki düzenlerin de batının çıkarlarını optimize edecek biçimde tasarlanmasını zorunlu kılıyordu.
Yani bu ülkeler ya diktatörlükle veya vesayet rejimleriyle yönetilecek yahut demokrasiye geçmeyi becerseler de cari sistemin açıkları, yeni bir sosyal sözleşmenin belirlenmesi ve demokrasinin bu sözleşme üzerine tesisini engellemek için kullanılacak...
Nusayri rejimi ve Sisi darbesi bu anlayış nedeniyle varlıklarını devam ettirebiliyor. Türkiye’de vesayetçiler halen itibar görebiliyor. Bu coğrafyadaki tüm azınlık rejimleri ve diktatörlükler, bu ilişkinin bileşenlerinin değişmemesi için dua ediyor. Diktatörlükler ve vesayet rejimleri bunun için çalışıyor, vesayet rejimi artıkları da kendi ülkelerinde vesayetin yeniden tesisi hayalini kuruyor.
Bu mantık üzerine kurulu uluslararası düzen halen hukukun, hukukun kaynağındaki toplum iradelerinin ve adaletin anlamsız olduğu bir düzen olarak işliyor. Uluslararası hukuk halen uluslararası çıkar ilişkilerinin izin verdiği ölçüde, sınırlardan içeriye girebiliyor. Girmesi için ödenen bedel ile girdikten sonra elde edilen “barış” arasındaki ilişki ise utanç verici. Giriş izni, aynen vize sisteminde olduğu gibi, hangi amaçla verildiyse, sadece o amaca ulaşılmasıyla sınırlı. Ulus devlet sınırlarından içeri girmesi, buna yeşil ışık yakan büyük güçlerin (ki genelde bunlar da Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi üyeleri oluyor) çıkar ilişkilerinin çizdiği sınırlar çerçevesinde mümkün. Bu yüzden sınırdan içeri girmesi için ödenen bedel sonucunda gerçekleşen hukuki müdahale, genelde vicdanlarda uyanan beklentilerin çok ama çok uzağında.
Birinci Dünya Savaşının ardından kurulan Cemiyeti Akvam, Türkiye gibi savaşın yenik tarafı olan ülkelerle diğerleri arasındaki ilişkilerde galiplerin çıkarını gözetme dışında önemli bir rol üstlenmedi. Ortak referans üretemediği gibi, etkin bir mekanizma da kuramadı. 1945 sonrası BM sistemi de etkin bir mekanizma üretebilmiş değil. Güvenlik Konseyinin kendi içindeki dehşet ve çıkar dengesi, bu beşlinin tasavvuruna uygun bir düzenin devamını sağlamış durumda. Ancak bu düzenin barış ve demokrasi için güvence yarattığını iddia etmek mümkün değil.
Ama Avrupa kendi içinde daha etkin mekanizmalar kurmak suretiyle, özellikle de AB sistemiyle demokrasiyi üye devletlerin ulusal sınırlarını aşacak şekilde inşa etti. Etkin bir üst yapının oluşturulması ve bunun bir haklar ve özgürlükler sistemiyle tamamlanmış olmasının AB dahilindeki standartlar üzerindeki etkisi inkar edilemez.
Kendi içinde bu standardı yakalamış Avrupa, 17. Yüzyıldaki “leviathan” anlayışına çok uzak olmayan BM sisteminin demokratikleştirilmesi konusunda isteksiz.
Bu sistemin demokratikleştirilmesi, batı dışı coğrafyalarda demokrasinin inşası için elzemdir. 21. Yüzyılda dünyanın bir kısmının, diğerinin çıkarları için demokrasiden uzak tutulması, moda deyimle konuşursak, batının çıkarlarına da zarar verir.
Bunun üzerinde düşünmenin zamanı geldi.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015