Perihan MAĞDEN
Zaman ilerledikçe mutlaklaşan, herkesin giderek yalnızlaşması.
Yalnızlık arttıkça; insanlar daha da korkar, daha da kaçar hale geldiler yalnızlıktan.
Yirmi birinci yüzyılın öcüsü /kabusu tam da bu : YALNIZLIK.
Büyük bir yalnız kalma korkusuyla yaşıyor herkes. Sürekli yalnızlığın en beter, en acıklı/ acınası durum olduğu fikri
gazlanıp pazarlanıyor.
Çocukların, hayali öcülerden korktuğu/ korkutulduğu gibi, yalnız kaldıkları anda,” kaybeden” telakki edilmekten,
öyle görünmekten acayip çekiniyor, ürküyor insanlar.
Filmler, şarkılar, sosyal medya, gazeteler, reklamlar, ucuz edebiyat; mütemadiyen Yalnızlık
Korkusu pompalayıp, bu en zavallı halden kurtulmanın yöntemlerini pazarlıyor.
Yalnız kalmamak, daha mühimi, yalnız görünmemek için, her türlü tedbiri almaya, her türlü yola baş vurmaya hazırlar.
Önümüzdeki yıllarda, YALNIZLIK KORKUSU, daha da mühimi yalnızlık fobisi ve utancı, şehirleri,
yani şehirlerdeki hayatımızı belirleyeceğe benzer.
Hiçbir ideoloji, yalnızlık utancı kadar iyi pazarlanmadı.
Kendini teşhir ve tanıtım, içinde yaşadığımız yıllar kadar, vitrine çıkarılmadı.
Evler giderek küçülüp hücre-otellere dönüşecek önümüzdeki yıllarda.
Orda ”yalnız” geçirilen zamanlar, günah gibi saklanmak zorunda.
Evler: yalnızlık kaçınılmaz olduğunda saklanılıp, dinlenilip, soluklanılacak birer sığınak telakki edilecek.
Bir an önce duvarlarının ardına çıkmanız gereken, birer hapishane!
Dinlenip düzelip ‘toparlandığın’ anda, kendini kamuya açık alanlarda göstermeye/ sergilemeye: teşhire koşmalısın. Her birey kendinin küratörü artık: Sergilenecek özelliklerini belli aralıklarla seçip, düzenleyip, etiketleyip
çabucak sokaklara, vitrinlere, kamera önlerine yerleşmen lazım!
Bu kadar çok ”selfie”, bu kadar çok görüntü, görünürlük, göz önünde olma hali!
Bireyler meydanlarda, alışveriş merkezlerinde, konser alanlarında, spor salonlarında, hastanelerde, tribünlerde
ÇAKTIRMADAN hep birlikte yaşadıkları zamanları katlıyorlar.
Yalnız kaldıkları nadir anlar; teşhir değerleri, Instagram’a yüklenme potansiyelleriyle ölçülüyor.
Oje sürerken,hamakta sallanırken,güneşlenirken, ya da köpeklerini yürütürken verdikleri ”pozlar” esasında hiçbir hakiki tek başınalığa geçit vermiyor.
İçin değil, zarfın mühim olduğu zamanlar : Göründüğün kadarsın!
Genç, güzel ve fit görün, altına basit ve sıradan birkaç laf ekle; tamamsın.
Mükemmelsin. Aranan sensin. Yüz milyonlarca benzerinle uyum içindesin.
Sohbetler küçülüyor, saçmalaşıyor.
Düşüncelerin menzili, derinliği de; Twitter/ Instagram/ Face sayfası ölçülerine indi, iniyor.
Yalnız kalmamak için insanlar artık her şeyi yapmaya hazır.
Ve daha mühimi: yalnız görünmemek için.
Çünkü artık, yalnızlık kadar büyük bir hezimet yok!
İçinde yaşadıkları anları öldürerek işe başladılar.
Hiç kimse şimdi ve burada değil.
Cep telefonlarıyla kendilerini kimle,nasıl ve nerde çekeceklerinde; tasarladıkları vitrinde herkesin aklı, fikri.
Birileriyle birlikte olduklarını , ya da birilerine göstermeye değer hayatlar yaşadıklarını kanıtlamak için, anlarını,
yani ”karelerini” mütemadiyen tasarlamakla meşguller.
Marka hayatlar: en iyi tasarlanan, en çok sayıda (sıradan) alıcıya ulaşan hayat, en başarılısı : para edeni.
TASARIM ve TEŞHİR: Hayatlar artık bu iki kavramın etrafında dönüyor. Başlar da!
Zaman ilerledikçe, şehirler daha da büyüyecek ve bu büyük kalabalıkta insanların kendini gösterme, teşhir
etme ihtiyacı daha da artacak.
Zira kalabalık arttıkça, görünürlük azalıyor, güçleşiyor.
Görünürlük azaldıkça, insanların dikkat çekme arzusu ve uğraşı katlanıyor.
Şehirlerde, giderek yalnızlığa, yaşlılığa, müstakiliyete yer ayrılmaz hale geliyor.
Şehirler yalnızca gençleşmiyor, çocuksulaşıyor.
Her taraf, alışveriş merkezlerine , vitrinlere, lunaparklara dönüşüyor.
Bir de ”recreation” sahalarına: Sürekli kendilerini yeniden yaratman gerekiyor.
O mevsimin gözde renk ve modellerinde. Hep birlikte!
Hemen herkes kendi evreninin şöhretli, merak uyandıran, arzulanan star’ı!
Yoga, reiki, pilates, meditasyon, estetik cerrahi, liposuction, yüz gerdirme, jogging, nefes alma,detoks ;
sahte- spiritüellikle, bakım onarım, sağaltım çalışmaları kartopulanarak insanları altına alıyor.
İç yok, ruh yok, mevzu yok;” içerik” var : Altyazı.
İnsanlar, her sabah evlerinden, yalnızca fotoğraf ve altyazılardan oluşan dergiler gibi çıkıyorlar.
Herkes hayatını, abone sayısını arttırmaya adamış vaziyette.
İncir çekirdeğini doldurmayacak uğraşlar, çok büyük reklam kampanyalarıyla pazarlanıyorlar.
Kadınlar dudaklarını şişirip 40 dakikada boyamaya, erkekler baklava karınlar yapmaya güdülüyorlar.
”Kendini keşfetmek” diye bir safsata pazarlanıyor.
İnsanlar hiç kendini bu denli sıradanlıkta, yüzeysellikte, ortalamada yitirmemişti oysa.
Avamlık, büyük bir trend. Sığlık da öyle.
Entellektüel ve felsefi derinlik, büyük bir kusur , sizi yalnızlığa mahkum edecek ”kabahatler” halini aldı.
Sosyal medyanın yükselişi; basit olanın, dayatılanın, genelgeçerin kutsanması aynı zamanda.
Sosyal medyada geçirilen sonsuz zamanlar, artı sokaklarda, kalabalıklar arasında selfie çekimleriyle dolu zamanlar, Narsisist Zamanlar’ın habercisi.
Üç Büyük Günah : yaşlılık, yalnızlık ve çirkinlik şimdi.
Herkes kendini beğenmek ve kalabalıklara beğendirmek zorunda. Gelsin ameliyatlar, gitsin sporda geçirilen
çiklet zamanlar!
Uzun yaşama arttıkça, gençliğe karşı duyulan iştah da artıyor.
Yaşlılık bastırılıyor, saklanıyor, kamufle ediliyor.
Artık insanlar 65 yaşında cinsiyet değiştirme ameliyatlarına girebiliyorlar.
120- 130 yıl yaşamayı hedefledikleri için, henüz hayatlarının ortasındalar.
Yüzler gerdirildikçe, akıl fikir öteleniyor.
”Kendilerini keşfetmeleri” gerekiyor.
Kendini beğenme/ beğendirme zarureti içinde, kendilerini tamamen kaybetmiş vaziyetteler oysa.
İnsanlar yalnızlıktan korktukça yalnızlaşıyorlar.
Kendilerini teşhir etme arzuları katlandıkça, teşhir edilecek hiçbir özellikleri kalmıyor.
Dikkat çekmeye çalıştıkça, sıradanlaşıyorlar.
Güzelliğe taptıkça, tektipleşiyorlar.
Yakında tüm İranlı kadınların burunları birörnek, tüm Koreli kadınların gözleri aynı boylarda olacak.
Instagram’da herkesin gülümsemesi, şişirilmiş dudakları birbirini andırıyor.
İşin korkuncu, lafları da!
Söz dağarcıkları yıkandıkça/ basitleştikçe çekiyor; çektikçe, bunca az kelimeyle idare edilen hayatların
tekdüzeliği dalgalanıyor.
Tüm bu felsefi yok oluş, şehir hayatında festivaller, karnavallar, bienaller, fuarlar, spor ve alışveriş merkezleri,
barlar , lokantalar , konser salonları ve sahalarla kapatılmaya, unutturulmaya çalışılıyor.
Herkes oyalanmak istiyor.
Kendini oyalamak ve sürekli oyalanmak! Sonsuz Çocuklar gibi.
Giderek devasalaşan şehirler, bunu sunmak üzere planlanıyor.
İnsanların tüm parasını ve vaktini alıp, her türlü hakikati unutmaları ihtimalini sunmak üzere tasarlanan panayır-şehirler artıyor, büyüyor ve pahalılaşıyor.
Tüm hayatlar, şehre ve görüntülere para yetiştirmekle tüketiliyor.

Yokuş aşağı giden bir bireysellik boşalması.
Birey olma ihtimalini sabote etmiş bireyin çırpınışları : bakın bana, bana bakın, karnım dümdüz; n’olur bakın!
Farklı olmak hiç bu denli imkansızlaşmamıştı.
Ve hiçbir ideolojik yaptırım, bu kadar dümdüz etmemişti ruhları, kimlikleri.
Hakiki yaratıcılık; tarih boyunca bu denli ötelenmedi, imkansızlaşmadı.
Nasıl da tehlikeli; sıradanlığın kötücüllüğü, banalliğin zaferi!
Genelgeçer dizginleri ele geçirdi.
”Ayna ayna ! Söyle bana; benden sıradanı var mı?”
”İçin rahat olsun Kralım/ Kraliçem; seri imalatın tamm istediği formdasın.”
”Oh, yaşasın!”
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016