Şahin ALPAY

Darbe safsata, yolsuzluk vahim
8.01.2015
1487

 Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan, 17/25 Aralık dosyasıyla ilgili olarak, özetle, “Hem darbe, hem yolsuzluk” diyordu. Aynen şöyle:

“İnsanların büyük çoğunluğu yolsuzlukların olduğuna inanıyorlar. AK Parti seçmeninin de yarısı yolsuzluk yapıldığını düşünüyor. Parti içinde yolsuzluklara bulaşmış insanlar olduğunu düşünüyor, bundan memnun değil ve bunun değiştirilmesini istiyor.” (25.11.2014) Bu sözlerine AKP’li kimi milletvekillerinden gelen tepkilere cevabı da şu olmuştu: “AK Parti tabanına indiğiniz zaman kimse yolsuzluklardan hoşlanmıyor. Beni eleştiren AKP’li vekiller de biliyorlar, kendi aralarında konuştukları zaman bizzat kendileri söylüyor… Bu ilelebet gizlenecek bir dosya değil. Muhakkak belirli bir noktada kamuoyunun önüne çıkacak ve kamuoyunu ikna edici bir şeffaflıkta bir açıklamasının olması şart…” (14.12.2014)

Başdanışmanıyla benzer düşündüğü izlenimi veren Davutoğlu’nun dosyayla ilgili dört eski bakanla görüştüğü ve Meclis Soruşturma Komisyonu’nun kararını beklemeden “Yüce Divan’a kendiniz gidin” çağrısı yaptığı basına yansıdı. (27.12.2014) Haber yalanlanmadı. Zaten Davutoğlu, kürsülerden birkaç kez “Yolsuzluk yapan kardeşimiz olsa kolunu keseriz…” diye yüksek perdeden konuşmuştu. Derken, ilgili 4 bakandan Zafer Çağlayan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşerek, “Gi­de­cek­sek hep be­ra­ber gi­de­riz... Pe­şi­miz­den Bi­lal de ge­li­r…” dediği basına yansıdı. (05.01.2015)

Ve aynı gün gazetelerde yayımlanan “Sağlam irade Cumhur’un başında” başlıklı, AK Saray resimli tam sayfa ilan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda ne düşündüğünü bütün ülkeye ilan ediyordu: “Anayasa Mahkemesi aklanma yeri değildir… Bugüne kadar siyasete müdahale eden kararlarıyla vesayet rejiminin son kalıntısı olarak milletin vicdanında aklanması gereken bir yerdir...” Erdoğan’ın, 17 üyesinden 13’ünün AKP iktidarı tarafından atanmış olsa dahi, AYM’yi güvenilir bulmadığı belli oluyordu.

İlanda “Sağlam İrade”nin (ilanın diliyle) “Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını ‘Sağlam İrade’nin gölgesine borçlu olanların” yani AKP milletvekillerinin, gerek Komisyon’da gerekse TBMM Genel Kurulu’nda en geç 30 Ocak’ta yapılacak oylamada ne yönde oy kullanmalarını istediğine açıkça işaret ediliyordu. Komisyon’un AKP’li üyeleri 5 Ocak’ta yapılan oylamada uyarıyı dinlediler ve fire vermediler. Genel Kurul’daki uygulamada fire verip vermeyeceklerini, Meclis’in saygınlığını kurtarıp kurtarmayacaklarını göreceğiz.

Belli ki, “Sağlam İrade” ya da (daha doğrusu) “Üst İrade” olan Erdoğan, “Ast İrade” Davutoğlu ya da onun başdanışmanı gibi düşünmüyor. Mantığı daha iyi kullanan “Üst İrade”ye göre, “Hem darbe, hem yolsuzluk olmaz… Ya darbe vardır ya da yolsuzluk.” Ben de bu sağlam mantığa bağlıyım. Benim gördüğüm kadarıyla darbe tam bir safsata, fezlekelere yansıyan yolsuzluklar ise çok vahim.

Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet dosyasıyla karşı karşıya olduğumuza dair pek çok kanıt var. Fezlekelere giren deliller, Adli Tıp tarafından doğruluğu onaylanan tapeler, Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) ilgili bakanların servetlerinde meydana gelen açıklanamaz artışlarla ilgili raporları yetmiyorsa, 18 Nisan 2013’te, yani 17/25 Aralık’tan sekiz ay önce MİT’in dönemin başbakanı Erdoğan’a verdiği rapor yeter. Raporda ne deniyordu? “Bakanların Zarrab ile ilişkisi ortaya çıkarsa, bu durum hükümet aleyhine kullanılabilir...” (Arzu Yıldız, T24, 05.01.2014)

Genel Kurul aklasa da TBMM Başkanı Cemil Çiçek haklı kalır: “Yüce Divan’a gitmezlerse bu konu hiç durmadan tartışılır, tartışmalar sürer durur.” Ve belki millet zirveye çıkan yolsuzluklar ve hukuksuzluklar üzerine kurulu özgürlük ve refah olamayacağını görür.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar