Salih Tuna
Allah taksiratını affetsin Yaşar Nuri Öztürk hocamız bir defasında onun için “Dabbetül Arz” demişti…
Dabbetül Arz, malumunuz, “kıyamet alametidir” ve Kur'an'da yeri vardır.
Neml Süresi 82. Ayette şöyle buyrulur: “O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman onlara yerden bir dâbbe (mahlûk / canlı) çıkarırız da, o onlara, insanların ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.”
Yaşar Nuri, “dabbe” hayvan türünden bir canlı olabileceği gibi insan da olabilir dedikten sonra şöyle devam etmiştir: “Dabbetül Arz, çıkmıştır, şu anda yaşamaktadır ve Kur'an'ın sözünü ettiği uyarıları, yine Kur'an'ın gösterdiği tarz ve üslupla insanlığa ulaştırmaktadır. İnsanlığa, özellikle dünyanın sonunun yaklaştığına ilişkin uyarılar yöneltmektedir…”
Hocaya göre Dabbetül Arz, dünyaca ünlü fizik profesörü Stephen Hawking'ten başkası değildir.
Hawking de takdir edersiniz ki en ünlü pop yıldızından daha ünlüdür. Big Bang teorisini veya “Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabını bilmeyen yoktur.
Yaşar Nuri'nin “Dabbetül Arz” demesinde Hawking'in “fiziksel durumu” kuvvetle muhtemel etkili olmuştur.
Malumunuz çok genç yaşta (21) ALS hastalığına yakalandığından tekerlekli sandalyeye mahkûmdur ve 43 yaşından itibaren sesini kaybettiği için de özel bir bilgisayar sayesinde iletişim kurabilmektedir.
Peki, Yaşar Hoca'nın “Dabbetül Arz”ı insanları hangi konularda uyarıyor?
Tabiat size emanettir; yaratılan canlı cansız ne varsa Allah'ı zikreder, tabiatla çatışmayın, bilakis, Kurosawa'nın Dersu Uzala'sı gibi kardeş olmaya bakın; siz de tabiat gibi Allah'ı bol bol zikredin ve unutmayın: “Dünya fani, Baki Hu” mu demiştir?
Hayır!..
İnsanoğlunun icat edeceği “yapay zeka” insan soyunun sonunu getirebilir veya insanoğlu uzayda bir koloni kurmak zorunda veya uzaylılarla muhatap olup da başınıza iş almayın gibi şeyler söylemiştir.
Bu da gayet doğaldır.
Nihayetinde kendi sahasıyla alakalı konularda “uyarılarda” bulunmuştur. “Dikkat: göktaşı düşebilir” şeklinde de uyarabilirdi.
Lakin “obezite uyarısı” nedir Allah aşkına!
Yok yahu, şaka yapmıyorum!
Geçen gün şu habere muttali olunca şaştım kaldım: “Dünyaca ünlü fizik profesörü Stephen Hawking, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen obeziteye karşı uyarılarda bulundu…”
Ne ironi ne de asparagastı; haber gayet ciddiydi.
İsveç'te sağlıkla ilgili çalışmalar yürüten bir sivil toplum kuruluşunun hazırladığı videoda Hawking şöyle diyordu: “21'nci yüzyılın en ciddi sağlık problemlerinden birine değinmek için burada bulunuyorum. Çok fazla yiyoruz ve çok az hareket ediyoruz. Neyse ki çözüm basit, daha çok fiziksel aktivite (…) Fiziksel hareketsizlik, dünyada en fazla ölüme yol açan dördüncü neden. Günlük gerekli fiziksel aktivite: Yetişkinler için 30 dakika, çocuklar için 60 dakika.”
Bu nedir?
Bir yerde çakılı kalmak zorunda olan bir adama “çok az hareket ediyoruz” dedirtmek, yürümek aktivitesinin sağlığa katkısından bahsettirmek nasıl bir şeydir?
Hadi, Yaşar Nuri hoca coşmuş (ki toprağı bol olsun, böyle halleri çoktu) Hawking'e “Dabbetül Arz” demişti; İsveçli sivil toplum kuruluşuna ne oluyor?
Ya dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanlarından sayılan Hawking'e ne demeli?
Fizikçi misin beslenme uzmanı mı?
Gerçekten de insan ne diyeceğini şaşırıyor!
Erdal Tosun için BKM'de düzenlenen cenaze törenine de medyaya yansıdığı kadarıyla muttali olduğumda, inanın, ne diyeceğimi şaşırdım.
Salon herkesin sahne sanatlarından tanıdığı insanlarla dolu, merdiven altlarına kadar… Sahnede merhumun tabutu… Perdede merhumun sinemada, tiyatroda ve televizyon dizilerinde aldığı rollerden bir seçki… Şenol Sönmez arkadaşımızın Rina'sı (Erdal Tosun merhumun, “Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya!” repliğini söylediği film) hariç, tüm rolleri de çok komik…
Bunlar gösteriliyor.
Ne ki, gülemezsiniz, tabut karşınızda. Nasıl bir “işkencedir” bu?! Nitekim, salondakilerden bir kısmı ne yapacağını bilmiyor.
Cem Yılmaz ağlıyor.
Bu da, “Cem Yılmaz'ın gözyaşları” şeklinde haberleştiriliyor, belli ki dikkat çekmek için. (Demek ölüm dikkat çekmek için yeterli değil. Demek yeterince sarsmıyor insanları ölüm!)
Sonra, Erdal Tosun'un tabutunun yanına, Yılmaz Erdoğan geliyor. Her halinden belli, çok üzgün, konuşmaya mecali yok. Bir eli cebinde bir elinde mikrofon; konuşuyor. Sözü bitince salondan alkış yükseliyor. (Aynı şey, Demet Akbağ'ın konuşmasının ardından da yaşanıyor.)
Sahnedesiniz. Ramp ışıkları karşısındasınız. Elinizde mikrofon, ve salon hıncahınç dolu. İster istemez artık bir parça siz değilsiniz o konuşan…
Oysa ölüm gelmiş, bütün roller tükenmiş, bütün ışıklar sönmüştür. Rüyalar dâhil, hayata dair ne varsa bitmiştir.
Zaten ölüm gelince bütün sözler biter ve ölümün söylediğini de hiçbir söz söyleyemez.
Allah'tan geldik Allah'a gidiyoruz. (İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.) Solmaz pörsümez söz de ışık da budur. Goethe'nin ölürken, “ışık, biraz daha ışık” diye aradığı “ışık” budur.
Ölüm hepimiz için her daim inen bir ayet. Bu ayeti hakkıyla okuyamayanın hayattaki “başarılarından” ne çıkar?
Mesud Dehnamaki'nin tasavvufu anlatan incelikli bir filminden, “insan ne kadar yükseğe çıkarsa, yere düştüğünde sesi daha çok çıkar” sözü hafızama kazınmıştı.
“Başarmak” ötelere yolcukta bir “ışık” olmadıkça neye yarar?
Her insanın ölümü kendi kıyametidir.
Ve, dünya “nimetlerine” ne kadar dalmışsan o kadar çetin kopar kıyametin.
Sartre kendi yaşamı hakkında, Michel Contat'a şöyle demişti: “İstediğim şeyi bana verdi, ve aynı zamanda, bunun önemli olmadığını da bana gösterdi…”
Hayatta “bir şey” olmanın önemi nedir? Ölünce unutulmamak mı?
İyi de, mevtanın ne işine yarayacak unutulmamak!
Daha evvel bir vesileyle söylemiştim: Ölüm daha kapıyı yeni çalmış, siz “hayatı ve eserleri” mevzuuna akmışsınız. Bu telaş niçin? Bu heyula ölüm gerçeğini saklamak için mi yoksa?
Albert Camus, “Vur patlasın çal oynasın yaşamak, sanıldığı gibi, delice bir azgınlık değildir” demişti, “Upuzun bir uykudur o.”
Ölüm bir uykudan uyanmak değilse, yaşam dediğiniz nedir ki?!
Erdal Tosun kardeşimize sonsuz rahmet dilerim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
5.02.2019
21.02.2019
20.02.2019
19.02.2019
12.02.2019
6.02.2019
5.02.2019
31.01.2019
29.01.2019