Süleyman Seyfi Öğün
İktisat târihçileri kapitalizmin kırsal dünyâlardan kentsel dünyâlara doğru bir kaynak aktarımı üzerine binâ olduğu hususunda ittifak ederler. Yâni, kapitalizm temelde kentsel bir oluşum değildir. Geç feodalite devrinde ortaya çıkan rasyonel ticârî ilişkiler tek başına kapitalizmi açıklamıyor. Esas dinamik toprağın kapitalist tarzda dönüşümü ile alâkalı olarak tezâhür ediyor.
Târihçi Braudel’in “uzun zamanlar” olarak nitelendirdiği târihsel devirlerde toprak, ekmeye ve biçmeye dayalı çevrimlerle işleniyordu. Kapitalizm tarımsal yapıları önce meralaştırdı. Tekstil endüstrilerini besleyecek hayvancılık gelişti. Sürece, mülkiyet ilişkilerindeki dönüşümler de eşlik etti. Geç feodal devirlerde, topraklarını daha evvelinde serf statüsünde çalışan köylü kitlelere kiralayan ve kentlere göçmüş olan “uyanık” aristokrasiler(gentry) , yeni kârlılıkların kokusunu alarak geri döndüler. Serflikten bozma küçük köylülük büyük ölçüde tasfiye edildi. Kapitalist rasyonalite temelinde örgütlenen dev tarımsal şirketler kuruldu. Bunu mâdencilik ve ormancılık gibi diğer alanlardaki faaliyetler tâkip etti.Hâsılı modern dünyâda toprak geleneksel çevrimlerin dışına çıkarak maddîleşti ve araçsallaştı.
Karl Polanyi’nin “Büyük Dönüşüm” adını verdiği bu kritik süreçte geleneksel kültürel dünyâlar da , büyük şok dalgalarıyla çözüldü. Dramatik zihniyet ve duygu dönüşümleri yaşandı. Yerleşik değerler aşındı ve büyük ölçüde çöktü.
Modern dünyâ kültür ve zihniyetinde “tabiat” kavramlaştırması çarpıcı bir ehemmiyete sâhiptir. Modernler, Stoik geleneklerden gelen tabiat kavramını dönüştürdüler. Bahse konu olan tabiat, modernlerin zihniyetinde ikili bir yorumun konusuydu. İlki , bilimlerin gelişimini de temellendiren, “öz” veyâ “asıl” olana işâret eden , bir “soyutlama” olarak “tabiat”tı. Diğeri ise , bu soyutlamaları, yer yer destekleyen ama aynı zamanda tartışma konusu hâline getiren, en somut karşılıklarıyla ,”tabiat olarak tabiat” idi. İlk yorum tabiatın “akılcılaştırılmasıyla; diğeri ise “duygusallaştırmasıyla” alâkalıydı. Nitekim sanayileşmenin şâhikasına çıktığı 19.Asır’da , tekmil türeleriyle Romantiklerin geleneksel toprak düzeni ve onun faziletlerine olan nostaljik bağlılıkları , bîhude de olsa, bu şoku gidermeye mâtuftu.
Modern dünyâdaki işbölümü bu “Büyük Dönüşümü” erken başarmış olan “Merkez”, gecikerek başarmış Yarı-Merkez ve nihâyet başaramamış “Kenar” coğrafyaların ayrışmasını ve eşitsiz bir şekilde eklemlenmesini karakterize eder. II. ve III. örüntülerde sert siyâsal yapıların doğuşu da bir rastlantı değildir. Barrington Moore Jr.’ın nefis çalışması bu yapıların târihine ışık tutar.
Nostalji ve duygusal yatırımlar târihin maddî gerçekliğine tesir etmiyor. Modern dünyâda geleneksel toprak düzenleri her şekilde çökmeye mahkûm. Onları asıllarıyla ayakta tutmak mümkün değil. Ama dikkât çekici olan , modern dünyâda bu çözülmenin bir bağsızlık ve yabancılaşma doğurup doğurmadığıdır. Merkez ve Yarı-Merkez coğrafyalarda dikkât çeken husus, başlangıçta yaşanan büyük tahribâtlara rağmen, rehabilitasyonlar üzerinden “insan-toprak” ilişkisinin yeniden üretimidir. Bunda , çok eleştirsek de, hakkını teslim edelim, içbükeyleşen orta sınıf hassasiyetleri başat rolü oynamıştır. Meselâ Avrupa’yı ele alalım. Kırsallık bu coğrafyada hâlâ baskın bir karakter taşımaktadır. Britanya’da “country life” modern Britanyalıların derin bağlılıkla sürdürdüğü bir gelenektir. Fransa hâlâ taşrasını muhafaza etmekle mağrurdur. Hollanda verimlilik temelinde işletilen muazzam bir kırsal ekonomiye sâhiptir. İskandinav memleketlerinde, başta Norveç olmak üzere ormancılık hayâtın merkezindedir. Doğu Avrupa vaziyet farklı değildir. ABD hâla devâsa plântasyonların hüküm sürdüğü bir tarım ve hayvancılık merkezidir. Rusya’da insanların rüyâlarını, er geç Rusya kırlarında bir “daça” sâhibi olmak süsler.
1970’lerde , hattâ 1980’lerde bile , Türkiye’de insanlar, diğer 6’sının kimler olduğunu bilmeseler de, memleketin tarımsal mecrâda “kendi kendisine yeten ”7 memleketten birisi olduğunu söyler ve rahatlardı. On seneler boyunca şizoid bir tarzda yaşadık. Bir taraftan karşılığı olmayan sanayileşme masallarına kapıldık. Kavga, ideolojik seviyede sanayileşmenin tarzlarıyla alâkalıydı. Ne sağcılar, ne de solcular arasında bu sürece eleştirel yaklaşan mevcuttu. Muhafazakârlar Millî ve İslâmî; sosyal demokratlar ve sosyalistler ise devletçi-kolektivist temelde sanayileşme reçeteleri üretiyordu.Nurettin Topçu gibi, sanayileşmeye düpedüz îtirâz eden az sayıda ideolog ise küçümsenerek horlandı. Diğer taraftan yine içi boş bir köylücü popülizm hüküm sürüyordu. Bu şizoid süreçlerde bahsedilen “Büyük Dönüşüm” yaşanmadı. Neticede toprak ve onu îhatâ eden taşra “kendi içine” çöktü ve unsurları kentlere savruldu.. Türkiye’de şehirleşme,topraktan kaçışla başladı, yaygın bir fırsatçılıkla eşlendi; toprağı nesneleştirerek, metâlaştırarak (arsalaştırarak) devâm etti. Süreci, “kırsal lümpenleşme” olarak değerlendiriyorum. Bu çarpık, verimlilikten uzak bir dönüşüm. Neticede en basit ihtiyaçlarımızı bile dışarıdan temin eder hâle geldik. Son zamanlarda tarımsal üretimi teşvik eden büyük yatırımlar var. Ama sürecin önü bir türlü alınamıyor. Kırsal lümpenleşme ve yabancılaşmanın duygusal dinamikleri bir hayli karmaşık. Kaçış ile açıklanmayacak kadar derin. Biz Türkler toprağa küsmekle kalmadık. toprağa arsa değeri üzerinden bakmak, aynı zamanda büyük bir nefret de içeriyor. Beni endişelendiren de bu.
Bu arada tam gaz devâm eden, teolojik tartışmalar gark olmuş ajandamıza bakıyorum. Aklıma varoşumuzla alakâlı, belki basit, ama o derekede de temel bir sual takılıyor: Acaba elimizde, insanlara; “Topraktan geldiniz” hükm-ü ilâhisini idrak ettirecek ne kaldı? ….
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019