Yalçın AKDOĞAN
İslami hareketler içinde istihbarat şebekesi gibi faaliyet gösteren grupların habis ve hastalıklı bir anlayışa kaymasının çok örneği var. ‘Amaca ulaşmak için her yolu mübah gören’ bu yapıların temel sorunu kendisini ‘hakikatin merkezinde görmesi’dir. Diğer Müslümanları ve cemaatleri bile kendi önderliğindeki dava için ayak bağı gören bu tür gruplar çok büyük haksızlıklara ve zulümlere imza atmıştır. Hem ahlaki olarak hem de psikiyatrik olarak travma üreten bu gruplar herkesin malını, canını, onurunu ve hatta imanını beşparalık edebileceklerine inanırlar. Onlar için herkes ve herşeykurban edilebilir.
Geçenlerde bir yazıda şöyle demiştim: “Öğrenci evlerinde kalanları bile siyasi kavganın parçası haline getirmek, bütün yapıyı CHP’nin propaganda birimi gibi çalıştırmak gerçekten büyük haksızlıktır.” Son günlerde internette yayılan bazı ses kayıtlarında CHP’ye oy sağlamak için AK Parti’yi yerin dibine batıran sohbetlere şahit oluyoruz. Bunlardan birinde abiolduğu anlaşılan birisi öğrencilere ablalık yapan gruba hitap ediyor, Başbakan’ı ve ekibini yerden yere vuruyor. Bir cemaatin bu tür siyasi faaliyetler içine girmesi öncelikle ona inananların meselesidir. Ancak bu kişiler yalana, iftiraya, karalama kampanyasına başvuruyorlarsa ortada başka bir sorun vardır.
Bu sözde abi, dinleyenlere Başbakan’ın yanındaki tüm danışmanların alkolik olduğunu, namaz falan kılmadığını, neredeyse Müslüman bile sayılmayacağını anlatıyor. O kadar inanarak anlatıyor ki, bahsettiği kişiler olmasak biz bile inanacağız. İnsanları bu tür ağlak sahtekarlaraçevirmek ve her türlü yalanı söyleyebilecek bir tetikçiye dönüştürmek gerçekten hastalıklı bir durumdur. İnsanların imanını, inancını, dini bağlılığını sorgulamak, hiç tanımadıkları insanları günahkar, kafir, mürted ilan etmek tek kelimeyle hayasızlıktır. Konuşan şahıs belki de Risalelerin R’sini bilmezken Risale-i Nur dersi veren bir insanı alkolik, namaz kılmaz, dinsiz-diyanetsiz ilan etmek gerçekten acınacak bir haldir. İstihbarat oyunlarının, psikolojik harekatın parçası olan insanlar giderek zombileşiyorlar ve kendi yalanlarına kendileri inanacak kadar körleşiyorlar. (Daha düne kadar cemaati yerden yere vuran CHP’nin değirmenine su taşımak izahı mümkün olmayan bir durumdur. Hatırlanırsa 2005 yılında Kemal Kılıçdaroğlu ve 69 milletvekili arkadaşı o dönem devam eden suç örgütü davasına atıf yaparak cemaatin okul, dershane ve yurtlarına yönelik araştırma komisyonu kurulmasını önermiş, bunların hangi kaynaktan beslendiğini sormuşlardı.)
***
Bir Zaman gazetesi yazarı ise Bediüzzaman hazretlerinin sözlerini istismar ederek kin kusuyor, kişisel hezeyanlarını analiz gibi sunuyor: “Müslümanların fasıkı başka fasıklara benzemez. Çünkü başka dinleri terk eden, herhangi bir dinde ışık bulabilir; fakat İslam bütün hakikatleri muhtevi olduğundan, İslam’ı terkeden hiçbir yerde ışık bulamaz”. Başbakan’ı önce Firavun yaptılar, Nemrut yaptılar, despot yaptılar, şimdi de mürted yapıyorlar. İnsanların dinden çıktığını söylemek kimsenin haddi değildir. Bu tür ithamlar insanlara açık küfür ve hakaret etmekten daha vahimdir. Kendisini dinin merkezinde görerek başkaları üzerinde tezyif ve tahkire varan söylemlerde bulunanlar, sadece kendi sukutlarına sebep olurlar.
AK Partilileri sapık, sapkın, dinden çıkan insanlar gibi takdim edenlerin sözde diyalogcu, hoşgörülü, insansever gibi görüntüler vermesi sadece milleti kandırmaktır.
Kara propaganda, her zaman yapanı karartır, karanlık bir yola sokar. Bu kadar istihbarat oyunlarına, güç kavgalarına, siyasi yalanlara, edepdışı ithamlara başvuranların maneviyat iddialarına kimse inanmaz.
Binlerce insanı dinleyen, fişleyen, dosyalayan, suçlu gibi gösteren, şantaj yapan hastalıklı bir yapının figüranı olanların bu kadar vicdandan, hayadan, aklı selimden sapması kaçınılmazdır.
Paralel yapıyı eleştirmemiz sebebiyle bozulanların şunu anlaması gerekiyor: Biz kardeşlik derken, hüsnü zanla olumlu çalışmaları desteklerken bile bizi dinleyip suç örgütü üyesi gibi kumpas kuranlar, her türlü kirli yöntemle bizi yok etmeye uğraşanlar eleştiriden fazlasını hak etmektedirler.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019