Yıldıray OĞUR
İsmail Saymaz paylaştı:
“ORC’nin dünkü verilerine göre AK Parti İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli ve Trabzon’da en az yüzde 30 oyla birinci parti. Ki ORC, bugünlerde muhalif bir kuruluş sayılabilir. Erken ve kolay zafer sarhoşluğuyla ayakları yerden kesilen muhalifler için umarım uyarıcı olur.”
Başka anketlerde de maaş zamlarıyla iktidarın enflasyonun yıkıcı etkisini bir miktar azalttığı ve oylarında bir iki puanlık bir yükseliş olduğu görülüyor.
Daha önümüzde 9 ay, uzun bir kış, dünya çapında bir enerji krizi ve ABD’deki verilere göre doların yükselmesi ihtimali var.
Ve tabii ki bütün bu meydan okumalar karşısında Türkiye’de elinde alet edevat kalmamış bir ekonomi yönetimi…
Ama ekonomiyi yönetmek uzmanlık gerektirse de para basıp vatandaşın o anki acısını dindirmek için çok fazla ekonomi bilmeye gerek yok.
Özellikle de bir yıl sonra bunun faturasını ödemeyi de göze aldıktan sonra…
Bu seçimi kazanmak için devletin elindeki tüm imkanların seferber edileceği açık.
Yine de ekonomi tabii ki bu seçimin king maker’ı olacak.
Ama özellikle ikna edilmesi gereken AK Parti seçmenleri ve kararsızlar için seçime doğru son aylarda tek kriter ekonomi olmayabilir.
Çünkü insanların para dışında da hayattan beklentiler var.
Mesela saygı görmek, haysiyet, ayrımcılığa uğramamak, aşağılanmamak, gelecek güvencesi gibi…
Altılı Masa’daki liderler yönetilmesi gereken bu psikolojinin farkında.
Kılıçdaroğlu dün yine bir dizi tweet attı, gençlere seslendi, “gelecek aylarda ne olursa olsun, sakın sakın sakın kavga etmeyin. Sakın provoke olmayın” dedi.
Ama bu samimi çabayı boşa çıkarmaya birkaç öfke krizine kapılmış muhalif yeterli.
Böylesine sert, muhaliflerine karşı öfkeli bir iktidara karşı, üstelik hayat şartları da ağırlaşırken öfkenin yükselmesi kaçınılmaz.
Ama iktidara karşı yükselen öfkenin sınırları aşıp sık sık büyük kitleleri, ona oy verenleri, hatta sadece ortak bir kimliği, yaşam tarzını benimseyenleri hedef alması kaçınılmaz değil.
İktidar seçkinlerinin yaptığı her şey, söyledikleri her söz ya da iktidar çevresinde işlenmiş her suç, yolsuzluk, ahlaki yozlaşma bir anda milyonlarca insan hakkında insafsız sosyolojik tespitlere dönebiliyor.
“Siyasal İslamcı” terkibi bir zamanların “Komünist”i, “mürteci”si, “bölücü”sünün yerini almış durumda.
İslamcı zaten siyasi bir kavramken, başına siyasal vurgusu neden konulduğu da anlaşılamayan bu totolojik yafta, ardından “ahlaksızdır”, “yalancıdır”… diye hakaretlerin sıralanabildiği bir küfür girizgahına dönüştü.
“Siyasal İslamcı” derken sadece iktidar seçkinleri de kastedilmiyor, başörtülü olmak, namaz kılmak, dindar bilinmek bile bu yaftanın içine sokulup dövülmenize yetebiliyor.
Bu o kadar kullanışlı bir yaftaya döndü ki, en son adı borsada kirli işler çevirme iddialarının merkezinde geçen Ünsal Ban, gözaltına alınmadan önce İsmail Saymaz’a verdiği röportajda yaşadıklarını anlatırken “Siyasal İslamcıları az çok tanıyorsunuz İsmail bey” deyiverdi.
Herhalde karşısındaki eski eşi ve kardeşinin kötülüğünü muhaliflere bu iki şifre kavramı kullanarak anlatabileceğini ve onların sempatisini kazanabileceğini düşündü.
Eşinin özel videosunu milyonlara servis edebilecek kadar dini ya da seküler ahlaki standartlardan yoksun ve adı epey pis işe karışmış Ban’ın siyasal İslamcı olmadığı, AK Parti çevresine girdiği Gezi olayları sonrası bayat bir yerli-milli diskurundan ekmek yemiş bir fırsatçı olduğu açık.
Ama onun yapıp ettikleri bile siyasal İslamcı parantezine alınıp milyonlara fatura edilebiliyor.
Bu şeytanlaştırmanın sonucu olarak da “siyasal İslamcı”ya her şey demek, her şey yapmak mübah haline geliyor.
Bunun son örneği 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yıllardır medya organlarında, kelli ferli köşe yazarları tarafından tekrarlanan bir yalanı düzeltmesi oldu.
“Milli bayramlarda hastalanan Gül” diye Google’ladığınızda karşınıza bu yalanın ne kadar rahatça tüketildiğiyle ilgili geniş bir külliyat çıkıyor.
2012’den beri Ekşi Sözlükte açık olan bu entryde on yıldır oluk oluk nefret akmış.
https://eksisozluk.com/her-milli-bayramda-hasta-olan-devlet-adami–3599175?p=4
Halbuki Gül, 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde sadece 2012 yılındaki 30 Ağustos törenlerine kulağından geçirdiği ameliyat yüzünden katılmamıştı. Ve bu ciddi bir rahatsızlıktı.
Hasta yatağından paylaştığı fotoğrafın ardından başlayan propaganda ise 10 yıl sürdü.
Gül, çektiği videoyla 7 yıl boyunca sadece bir kez törenlere katılmadığını söyledi ama bu bile ikna edici bulunmadı.
Bu kez bayağı ciddi gazeteler ve siteler Gül’ün yalan söylediğini ispatlamaya çalıştılar.
Olaylar 500 yıl önce olsa üzerinde spekülasyon yapılabilecek bir konu hakkında gerçek bir Google mesafesindeyken yaptılar bunu.
Verdikleri törenlere katılmama tarihlerinde ya törenler şehitler, Soma, deprem gibi nedenlerle iptal edilmişti ya da Gül yurtdışındaydı ama bayram kutlamasına gittiği ülkelerde katılmıştı.
Halbuki burada öfkelenecek, kendisini ispata çalışacak biri varsa o da hakkında 10 yıldır bir Google mesafesinde yalan söylenen ve Cumhurbaşkanlığı’nın ilk yıllarında her bayram kutlamasında başörtüsü krizleri yaşamak zorunda kalmış Gül olmamalıydı.
Onu yalanlamaya çalışanlara bu hikaye de düşen de hesap sormak değil, mahcup olmaktı.
Ama maalesef iktidara karşı artan tepkiler geçmişten ders çıkarmak, aynı hataları yapmamak gibi hasletleri lüks hale getiriyor.
Sedat Peker’in toplumun bütün kesimlerinde iğreti hissi uyandıran ifşalarının ardından da benzer bir linç atmosferi oluşuyor.
O ifşaların yarattığı dalgalarını “bütün siyasal İslamcılar böyle hırsız, sahtekar, ahlaksız”, “hepiniz yargılanacaksınız”, “parti değil çete” nidaları dalgakıran olarak kesiyor.
Ama buna rağmen yargının Türkiye’de siyaseten ne kadar berbat kullanıldığını ve yeni mağduriyetlere neden olduğunu bizzat bugün yaşananlardan bilmesi gerekenlerin en iddialı gelecek vaadi hala “yargılanacaksınız.”
Ama bu tehdit suçluların hukuk devleti sınırları içinde yargılanması anlamına da gelmiyor, “yargılanacaksınız” tehdidinin bizatihi kendisi hukuksuz, siyasetin hukuku araç yapmasının bir başka örneği, hukuk devleti değil rövanş ve topyekün yargılama vaadi.
“Yargılanacaklar” da cezaları da şimdiden belli, Türkiye tarihinde benzeri çok olduğu gibi yine hakkında iddialar olanların delillere göre mahkeme önüne çıkarılmasından değil, bir devrin, bir grubun bir fikrin topyekün yargılanmasından, tasfiyesinden bahsediliyor.
Hatta geçen hafta bu kötü yargının mağduru olmuş isimlerden biri el yükseltti, “devri sabık yaratmayacağız” diyenlerin, helalleşeceğiz deyip suçluları koruyanların da yargılanacağını söyledi.
Tabii bu arada AK Parti de “çeteye dönmekten” kapatıldı.
Fransız Devrimi günlerinde yaşaması gerekenlerin, 21. yüzyıla düşmesi büyük bir trajedi.
Ama ülkedeki muhaliflerin hukuk devleti nosyonuna sahip olmaması sadece hukuksal bir trajedi değil.
Bu öfke nöbetleri, önümüzdeki dokuz ayda iktidarın seçim kampanyasının da en önemli parçası olacak.
Nitekim aylık mutad periyodlarlarla AK Parti ile ilişkileri soğuyan kitlelerin iman tazelemesine vesile olan “bu ayın yargılanacakları” yayınları, anında bütün iktidar medyasında neredeyse yorumsuz yer aldı.
Muhtemelen benzeri öfke nöbetlerinden oluşan bir videoyu AK Parti mitinglerinde de izleyeceğiz.
Çünkü bir taraftaki “Hepiniz yargılanacaksınız, içinizden geçeceğiz, siyasal İslamcıları tarihten sileceğiz” tehditleri, “siyasal İslamcılar” diye başlayan sosyolojik tespit kılığındaki seri hakaretler, karşı tarafta hayatta her şeyin para olmadığı, insan haysiyetinin, yaşadığı ülkede saygı görmenin, damgalanmadan yaşamanın, geleceğinden emin olmanın da önemli olduğunu düşündürtüyor ve zedelenen safları güçlendiriyor.
Bu öfke nöbetleri, seçimlerdeki olası zaferin de erken sarhoşluğuyla şiddetlenerek sürerse Cumhur İttifakı’nın direklere bayrak asmasına bile gerek kalmayabilir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025