Yıldıray OĞUR
Valery Alekseyevich Legasov Sovyet Bilimler Akademisi üyesi ve Moskova’daki Kurchatov Atom Enerjisi Enstitüsü’nün başkan yardımcılığını yapan bir Rus profesördü.
Ama dünya onun adını 26 Nisan 1986 günü o sırada Sovyetler Birliği’ne bağlı bir cumhuriyet olan Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen kazadan sonra duydu.
Ülkenin en önde gelen nükleer uzmanlarından biri olmasına rağmen kazadan ancak saatler sonra haberi olmuştu. Çünkü parti yetkilileri uzun süre olayı gizlemeye çalışmışlardı.
Haber, ilk olarak resmi devlet televizyonunda Çernobil’den çekilmiş siyah beyaz tek bir kare fotoğraf eşliğinde bir kaza olduğu ama “sorun giderildiği” şeklinde duyurulmuştu.
https://www.youtube.com/watch?v=3FnE1E3PAcA
Ama dünya sorunun giderilemediğini bir kaç saat sonra Çernobil’den 1100 kilometre uzakta olan İsveç’te bilim insanlarının havada çok yüksek miktarda radyasyon tespit etmesiyle öğrendi.
Yetkiler, İsveç’te halktan tarlalardan yiyecek yememelerini, Almanya’da çocukların sokaklarda oynamamasını istemişti.
Batı medyasında haberler yayılırken, Sovyet medyası ise bu iddiaların Batı’nın kara propagandası olduğunu ileri sürüyordu.
Sovyet televizyonları, karşı taarruza geçerek 1979’da ABD’de Three Mile Adası’ndaki nükleer kazadan sonra Amerikalı yetkililerin olayı örtbas etmeye çalıştıklarını hatırlatan haberler yapıyordu.
Ama uyarılar Moskova’yı da harekete geçirmişti.
SSCB’nin Genel Sekreteri Gorbaçov, başkanlığını enerjiden sorumlu Başbakan yardımcısı Boris Shcherbina’nın yaptığı bir heyeti ne olduğunu anlamak için olay yerine gönderdi.
Çernobil kazasını araştıracak bilimsel heyetin başına da Prof. Valery Legasov getirilmişti.
Heyet önce Kiev’e ardından santralinin yanına kurulmuş, tesiste çalışanların ailelerinin yaşadığı Pripyat şehrine gitti.
Onlar şehre vardıklarında kazanın üzerinden 18 saat geçmişti, santralin üzerinden dumanlar yükseliyordu. Ama santrale dört kilometre uzaklıktaki Pripyat’ta hayat hala normal seyrinde devam etmekteydi, insanlar sahilde güneşleniyor, çocuklar sokaklarda oynuyordu.
Olan bitenin ciddiyetini kavramaktan uzak, gerçeğin ortaya çıkmasını örtbasta mahir olan resmi yetkililerin kazadan ancak 36 saat sonra şehrin boşaltılması talimatını vermesinde, Kremlin’de olayın bir kaza değil, gerekli tedbirler alınmazsa Ukrayna ve çevre ülkelerde yüz milyon insanı bir asır boyunca tehdit edecek bir felaket olduğunun anlaşılmasında Prof. Legasov’un bilimsel görüşleri ve ısrarı etkili olmuştu.
49 yaşındaydı ve ölümcül sonuçları olacağının farkında olarak aylarca Pripyat’ta yaşamış ve santraldeki tehlikenin giderilmesi faaliyetlerine katılmıştı.
Kazadan bir kaç ay sonra Viyana’da Çernobil gündemiyle acilen toplanan Dünya Atom Enerjisi Kurumu’nun düzenlediği toplantıda kazayla ilgili yaptığı sunumla dünya da adını öğrendi. Amerikan ve Avrupa televizyonlarından yayınlara çıktı. Sovyet yetkililere göre daha açık ve şeffaf bulunmuştu ama hem toplantıda hem de katıldığı yayınlarda Sovyetlerin itibarını korumaya dikkat etmiş, bunun insan hatasından kaynaklanan bir kaza olduğu tezini savunmuştu.
https://www.youtube.com/watch?v=hkk00dSjp5Y
Ama daha sonra fikirlerini değiştirecek bilgilere ulaştı. Sorun sadece santral çalışanlarına yıkılamazdı. Çekirdeğin patlamasının sebebi Çernobil’de kullanılan teknolojideki yapısal bir sorundu. Bu sorun yıllar önce tespit edilmiş ama aynı teknolojiyle 11 santral daha yapıldığı için Sovyetlerin teknolojik üstünlüğü tezi hasar almasın diye bu tespitler saklanmıştı.
Kazanın ikinci yıldönümü geldiğinde anmalarda kimse Profesör’den bahsetmemiş, hiçbir toplantıda hazır bulunmamıştı.
Bir gün sonra Rus resmi ajansı TASS bir haber geçti.
51 yaşındaki Valery Alekseyevich Legasov hayatını kaybetmişti. Nasıl ve nerede öldüğü hakkında herhangi bir ayrıntının olmadığı haberde Gorbaçov başta olmak üzere Sovyet politbürosunun taziye mesajlarına da yer verilmişti.
https://apnews.com/c27496263c4c08f7334d2cdbfe65f483
Kısa bir süre sonra Profesör Legasov’un intihar ettiği ortaya çıktı. Bir ay sonra Pravda gazetesi Profesör’ün Çernobil’de olan bitenleri gün gün anlattığı ses kayıtlarından bahsederek, bir haber yayınladı.
Kayıtlarda Legasov Çernobil’den sonra tedbirlerin zamanında alınmayışını eleştirmekte, kazadan sadece santraldeki görevlilerin sorumlu tutulamayacağını, reaktörün yapımında sorunlar olduğunu anlatmaktaydı.
Arkasında bu kayıtları bırakıp, silahını kullanmak yerine profesyonelce bağlanmış bir dağcı ipiyle kendini asarak intihar etmesi hala şüpheli bulunuyor.
Ama ardından bıraktığı eleştiriler sadece Çernobil’le aynı teknolojiyle inşa edilmiş diğer 11 santralin yenilenmesini sağlamakla kalmadı, Sovyet devlet makinesinin eskidiğine daha fazla insanın ikna olmasına, Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroyka reformlarını hızlandırmasına da neden oldu.
Belki de bu büyük imaj kaybı, demir perdenin kazadan üç yıl sonra gelen çöküşünü de hızlandırmıştı.
İşte Amerikan HBO kanalı ve İngiliz Sky televizyonunun ortak yapımı olan beş bölümlük mini dizi Chernobyl (Çernobil), Jared Harris’in canlandırdığı dizinin başrolündeki Prof. Legasov’un intiharından önce kasete aldığı konuşmalarıyla başlıyor:
“Yalanların bedeli nedir? Onları doğruyla karıştırmamız değil. Asıl tehlike şudur ki yeterince yalan duyarsak doğruyu artık hiç tanıyamayız. Sonra geriye ne kalır? Geriye, doğruyu ummaktan bile vazgeçip hikayelerle yetinmek kalır sadece. Bu hikayelerde kahramanların kim olduğu önemli değildir. Bilmek istediğimiz tek şey kimin suçlu olduğudur.”
Yakın tarihte yaşanmış, az çok bilinen bir olayı anlatmasına rağmen, dizi gösterildiği ülkelerde büyük beğeni topladı, IMDB puanı çok az filme ve diziye nasip olacak 9.7.
Bu kadar ilgi görmesinde, şüphesiz dizinin büyük bir felaketi, belgesel izlercesine, izleyiciye anlatmayı başarmasının payı büyük.
Dizideki nükleer santral görüntüleri ve bazı sahnelerin geçtiği santral kontrol odası, Sovyetler döneminde Çernobil’le aynı teknolojiyle inşa edilmiş 11 ikiz tesisten biri olan Litvanya'daki Ignalina Nükleer Santrali'nde çekilmiş.
Dizide anlatılan insan hikayelerinde ise Belaruslu araştırmacı gazeteci yazar Svetlana Alexievich’in, Çernobil’in 500 tanığıyla yaptığı söyleşilerin yer aldığı Çernobil’den Sesler kitabı esas alınmış.
Alexievich, bu güçlü anlatımıyla 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştü.
Kitapta Alexievich’in konuştuğu tanıklar arasında Çernobil’de çalışanlar için kurulmuş Pripyat şehrinde kazanın ardından sahilde güneşlenmeye devam edenler, santraldeki yangına müdahale etmeye gönderilmiş, ölümden dönmüş helikopterlerin pilotları, yine neye müdahale ettiklerini bilmeden yanan nükleer maddeleri suyla söndürmeye çalışırken yüksek miktarda radyasyona maruz kalmış ve üç ay içinde hayatını kaybetmiş itfaiye çalışanlarının yakınları da var.
Dizide onlardan biri olan itfaiyeci Vasily Ignatenko ve hamile eşi Lyudmilla Ignatenko’nun gerçek hikayesi de anlatılıyor.
Ama dizinin senaristi Craig Mazin’e göre Çernobil’i bugün güncel yapan esas duygu yaşadığımız zaman diliminin ruhuna hitap etmesi: “Bu zamanlarda da insanlar çürütücü bir fikirle karşı karşıya; neye inanmak istediğimiz, ne olduğundan önemli hale geldi. Çernobil’den çıkarılacak en önemli ders bu. Sovyet sistemi de kendi kült hikayesiyle sırılsıklam olmuştu ama bir gün gerçek fışkırdı.”
Dizi, kendi itibarını korumayı her şeyden öncelikli gören kendi hikayesine aşık olmuş bir rejimin çalışma şeklini, böyle bir rejimde gerçeği dillendirmenin riskini, gerçeği söyleme korkusunun nasıl büyük felaketlere sebebiyet verebileceğini çok iyi anlatmış.
Liyakat yerine partiye sadakat üzerine yapılmış kadrolar ve ideolojik hamasetin köreltici etkisinin en iyi anlatıldığı sahnelerden biri, Moskova’ya kazanın kontrol altında olduğu raporlarını geçen Çernobil santralinin iki üst düzey yöneticisinin, Pripyat şehrinin konseyiyle yaptıkları toplantıda geçiyor.
Toplantıda söz alan bir konsey üyesi, kusanları, yüzleri kanayanları, gökyüzündeki ışığı anlatıp şehrin hemen tahliye edilmesini öneriyor.
Bu sırada Ekim Devrimi’ne katılmış yaşlı bir konsey üyesi ayağa kalkıyor:
“Acaba kaçınız buranın gerçek ismini biliyor. Elbette hepimiz ona Çernobil diyoruz. Gerçek ismi ne? Vladimir I. Lenin Nükleer Elektrik Santrali. Lenin. Bu gece hepimizle gurur duyardı. Özellikle de seninle genç adam. Bu halka olan tutkunla gurur duyardı. Devletin yegane amacı da bu değil mi? Bazen unutuyoruz bazen korkunun tutsağı oluyoruz. Ama Sovyet sosyalizmine olan inancımız her zaman ödüllendiriliyor. Şimdi devlet bize buradaki durumun tehlikeli olmadığını söylüyor. İnanın yoldaşlar. Devlet paniği önlemek istediğini söylüyor. İyi dinleyin. Doğru, insanlar askerleri gördüğünde korkacaklar. Ama insanlar kendi çıkarlarına uygun olmayan sorular sormaya başladığında onlara basitçe sadece işlerine bakmaları, devlet işlerini devlete bırakmaları söylenmeli. Şehri tecrit edeceğiz. Kimse gitmeyecek. Telefon hatlarını keseceğiz. Yanlış bilginin yayılmasını engelleyeceğiz. Bu şekilde halkın emeklerinin meyvelerinin heba olmasını engelleyeceğiz. Bu gece yaptıklarımız için hepimiz ödüllendirileceğiz. Bu sivrilmemiz bir fırsat.”
Bu toplantıda alınan şehrin tahliye edilmeme kararı, 36 saat boyunca binlerce insanın yanı başlarında yanan bir nükleer tesisi solumasına neden oldu ve binlerce insan, bir kaç nesil boyunca bunun bedelini ödedi, ödemeye devam ediyor.
Ama Amerikan ve İngiliz ortak yapımı olan dizi bir anti-komünist propagandadan ibaret değil.
Gorbaçov’un Çernobil müdahale heyetinin başına getirdiği ve aldığı kararlarla felaketin atlatılmasını sağlayan ve dört yıl sonra da kanserden hayatını kaybeden enerjiden sorumlu Başbakan yardımcısı Boris Shcherbina, santralde o gece üstlerinin talimatlarını dinlemeyerek kendilerini feda etme pahasına felaketin büyümesini engelleyen görevliler, ölümü göze alarak santraldeki nükleer sızıntısının sulara karışmasını durduran Kızıl Ordu askerleri, daha büyük bir patlamayı engellemek için patlayan çekirdeğin altını kazan madenciler gibi kahraman yoldaşların hikayeleri de dizide anlatılıyor.
1986’da Sovyet çıkarlarını korumak, dünyaya rezil olmamak için günler boyu alınması gereken tedbirleri almayan, bunlar Batı’nın kara propagandası deyip gerçekleri örtbas eden, korkudan gerçeği dillendiremeyen, dillendirenleri dinlemeyenler hem binlerce insanın ölümüne neden oldular hem de Sovyetler hikayesine yıkıcı bir zarar verdiler.
Diziyi izlerken insanların hayatlarına mal olan bu kötü propagandanın, gerçeğe karşı direncin, insanların konuşmasını engelleyen korkunun karşısında öfkeye ve şaşkınlığa kapılıyorsunuz.
Ama sonra 2019 yılında Türkiye’de bile herkesin bildiği gerçeklerin nasıl korkudan yüksek sesle dillendirilemediğini, fısır fısır kenarda köşede konuşulanlarla resmi görüşler arasındaki büyük uçurumları, gerçekler cesaretle dillendirilmediğinde karşılaşılan yüksek maliyetleri hatırlayıp şaşkınlığınız geçiyor.
Gerçekten de bazı zamanlar sadece çıplak gerçeği söylemek bile büyük cesaret istiyor ve gerçeği söylemek en büyük vatanseverlik oluyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025