Yıldıray OĞUR
Bu aralar Netflix Türkiye’de en çok izlenen 10 içerikten biri bir belgesel. Hiçbir billboardda reklamı yok ama kulaktan kulağa yayılarak geniş bir izleyici kitlesine ulaştı.
Belgeselin Türkçe adı; “Zorba nasıl olunur?”
İngilizce adına göre Türkçesi biraz yumuşatılmış. Çünkü orijinal adında “zorba” yerine “tiran” deniyor.
Bu kavramın Türkiye’deki kullanımı malum. Muhtemelen Netflix Türkiye burada bir otosansür yapmış.
En başta 2021 yapımı belgeselde zorbaların taktiklerini duyduğumuz ses çok iyi bir seçim.
Game of Thrones’da yedi krallığa adaletle hükmedeceği umuduyla danışmanlık yaptığı, gücü yavaş yavaş ele geçirmesine yardım ettiği Daenerys Targaryen’ın sonunda bir zorbaya dönmesiyle büyük bir hayal kırıklığına uğrayan dizinin “akil insanı” Tyrion Lannister’ı canlandıran Peter Dinklage.
Altı bölümlük belgeselde Hitler, Kaddafi, Stalin, Kim ailesi, İdi Amin ve Saddam Hüseyin ile zorbalığın püf noktalarını öğreniyoruz.
Bazı İngilizce tanıtımlarda listede Mao da var ama arada bir kaç sahnede görünmesi dışında Mao ayrıca bir zorba olarak anlatılmamış. Bu da Netflix’in Çin’e jest olarak yaptığı bir otosansür olabilir.
Her bölümün adı, zorbanın el kitabındaki taktiklerden;
“Gücü Ele Geçir”, “Rakiplerini Bastır”, “Korku Rejimi Kur”, “Gerçekleri Manipüle Et”, “Yeni Bir Toplum Oluştur”, “Sonsuza kadar hükmet”
Eeh, bunlar o kadar da bilinmeyen, parlak tavsiyeler değil.
Ama belgeselde esas insanın kafasında şimşekler çaktıran, “evet bu” dedirten taktikler var.
Bunların çoğu bir zorbanın halkın rızasını nasıl kazanabildiği ve onca zorbalığa rağmen nasıl elinde tutabildiğini açıklayan taktikler.
İnsanı çarpan bir tanımla başlıyor belgesel: “Zorbalık sonuç isteyenlerin yönetim biçimidir”
Ve sonra yine hümanist ve idealist duyguları katleden bir tespitle sürüyor:
“İnsanlık tarihinde özgürlük norm değildir, hükmedilmeyi seviyoruz.”
“Zor zamanlarda ortaya çıkıp, bunu ben çözerim diyen insanların cazibesine kapılıyoruz.”
Yani zannedildiği zorbalığın merkezinde zorbalık yok, rıza var.
Zorbalık o rızayı kazanmanın yollarından biri.
Belgeselde zorbaların çok başarılı bir psikolojik analizi yapılıyor:
Patolojik narsisler, megaloman bir özgüvene sahipler ama içten içe de özgüvensizler, o yüzden her türlü eleştiriyi saldırı olarak görürler. Evrenin merkezinde kendilerinin olduğunu düşünürler, çok çabuk seçilmişlik duygusuna kapılırlar.
Kuzey Kore’deki ders kitaplarına göre Kim Jong İll, doğduğunda kış ortasında gökyüzü aydınlanıp çifte gökkuşağı çıkmış.
Saddam da Allah tarafından gönderildiğini düşünüyordu, belki o yüzden katliamlarına bile Kuran’dan ayet adları verebildi.
Haiti diktatörü Duvalier, JFK’ya suikastı voodoo büyüsüyle kendisinin yaptırdığını iddia etmişti.
Ama bunlar zorbaların manyak olduğunu göstermiyor.
Ya da toplumların bu manyaklığa kapılmasının gayet rasyonel sebepleri olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
‘Bugünden Nazi Almanya’sına baktığımızda böyle bir adamın cazibesine, milyonlarca rasyonel, eğitimli Alman’ın nasıl kapıldığını anlayamamak normal ama aynı koşullarda yaşayacak herkes o cazibeye kapılırdı’ diyor belgesel.
Çünkü insanoğlunun çok temel duygularına hitap ediyordu o vaatler.
Zorbalığın el kitabının hemen girişinde yazan bir taktikle karşılaşıyoruz burada:
“Mevcut hıncı fark et!”
‘Halkın ilgisini çekmek istiyorsanız, onların düşmanlarının sizin de düşmanlarınız olduğunu anlatmalısınız, hınç duyulan kesimden intikam almak için kendinizi bir çözüm olarak sunmalısınız’ diyor el kitabı.
İşte bu noktada öfke kusmak halkın gönlünü kazanmanızı sağlıyor.
Sınıfsal, kültürel, dini hınçların, kolonyalizme, savaştaki yenilgiye karşı duyulan öfkenin sözcüsü ve intikamın eli olmak zorbalığa giden yolları açıyor.
Hitler, Birinci Dünya Savaşı’nda ezilen, 1929 krizinde fakirleşen Almanların hıncının sesi olmuştu, Kaddafi Batı destekli monarşiye karşı duyulan sınıfsal ve milliyetçi hınçla kitleleri avucuna almıştı, İdi Amin; İngiliz kolonyalizmine karşı öfkenin sözcüsüydü, Kim Song-İl Japon işgalinin travmalarına sırtını dayamıştı.
Bugün de Trump liberallere, Orban göçmenlere hıncın sözcüsü olarak zorbalık yolunda kitlelerin desteğini kazandılar.
Bunu yaparken de zorbalık kitabının ilk sayfalarındaki tavsiyelerden birini yerine getirdiler: Halkın adamı ol!
Mussolini kendine “halk adamı” diyordu ve konuşmalarında sık sık küçük bir kasabada bir demircinin oğlu olduğunu hatırlatıyordu.
İdi Amin, uzun yıllar üstü açık basit bir jeepi kendisi sürmüştü. Kaddafi bedevi kıyafetleri giyip, yurtdışı seyahatlerinde bile çadırda kalıyordu. Hitler’in bıyıkları o sırada Alman orta sınıfındaki erkeklerin alamet-i farikasıydı. Saddam, sık sık sürpriz ev ziyaretleri yapıyor, girdiği evlerde doğrudan buzdolabını açıp, boşsa yardım getiriyordu.
Kitlelerle zorbalar arasındaki özdeşlik böyle böyle kuruldu.
İktidar yolunu açan sonraki taktikler de tahmin edilebilir:
“Hareketlerinizi markalaştırın”, “Kimse tek başına hüküm süremez, ekibinizi kurun”, “Fırsatları kullanın”.
Hitler için o fırsat Reischstag Yangını olmuştu.
Peki, bu taktiklerle gücü elde ettiniz. Ama bu işin kolay kısmıydı.
Belgesele göre esas zor olan o iktidarı korumak…
Bunun için “Hırsları olan yakın müttefikleriniz de dahil iktidarınız için tehlike arz edenleri kontrol altında tutmanız gerek”
Kitaba göre “Her yerde olmalısınız”.
Bu yolda her zorba bilindik yöntemlere başvurmuş; Gizli polisler, casuslar, jurnalciler…
Kitaptaki diğer taktikler şöyle:
“Etrafındaki insanları aşağıla”
“Herkesin harcanabileceğini göster”
Belgeselde Saddam’ın Baas partisinin toplantısında yaptığı tasfiyeyi gösteren görüntüler bunun en korkunç biçimi.
Yıllar sonra izlerken bile insan dehşet duygusuna kapılıyor. Tam da izleyenlerin bu dehşet duygusuna kapılabilmesi için Saddam o toplantının kasetini her yere göndermişti.
Ama zorbalık kitabında bu kaba şiddet dışında daha zekice tavsiyeler var. En dikkat çekici olanı: “Sadakatini satın alın”
Zorbalara, insanların aç gözlülük zaafını kullanmayı tavsiye ediyor kitap:
“İktidarda kalmanın en etkin yollarından biri iktidar koalisyonu içindekilere rüşvet vermek, yozlaşmaları için fırsatlar sağlamaktır.”
“Akıllı bir zorba paylaşmanın önemini bilir.”
Tarihi örneklere göre parayı sadece kendisinde toplayan zorbaların ömrü uzun olmuyor. Dağıtmayı ve paylaşmayı bilen, elde ettiği maddi gücü hamilik için kullanan zorbalar uzun ömürlü oluyor. Böylece daha fazla insan bu sistemin kazananı, hatta suç ortağı haline geliyor.
Diyelim halkın hınç duygusunun sözcüsü oldun, iktidarı elde ettin, rakiplerinden, düşmanlarından kurtuldun ya da onların sadakatini satın aldın. Ama herkesin sadakatini parayla satın alamazsın.
Zorbaların en büyük meselesine geliyor sıra:
“Kitleleri hem iyi hem kötü gününüzde nasıl yanınızda tutarsın?”
Burada Machiavelli’nin karanlık bir sözü hatırlatılıyor:
“Bir liderin sevilmesi mi daha iyidir yoksa korku uyandırması mı?”
Cevap, maalesef ikincisi.
“Çünkü insanlar sizden korkarsa onları kontrol edebilirsiniz. Kartlarınızı doğru oynarsanız korkunun size saylayacağını görürsünüz; halkın sevgisini.”
Peki, nasıl olabiliyor bu?
“Bu kadar zulmü yaparken, evlerinden oturan insanların sevgisini nasıl koruyabilirsiniz?”
Zorbalığın kitabında bunun için de bilindik tavsiyeler var.
“Gaddarlığını gizle” , “Gerçekleri manipüle et” gibi.
Stalin’in devrimci çocuk şehit Pavlik Morozov hikayesi, bunun şahikalarından biri olarak belgeselde anlatılıyor.
Yine bilindik taktiklerinden “Günah keçisi seç” in belgeselde az bilinen ve çok çarpıcı bir örneği Uganda’dan verilmiş.
İdi Amin’in ülkenin varlıklı Hintli nüfusunu düşmanlaştırıp, ülkeden göndermesinin hikayesi insanlığın karanlık tarafını görmek için ibretlik.
Suriyelileri ülkeden göndermeyi planlayanların özellikle izlemesinde fayda var. Zorla insanların topluca bir ülkeden gönderirken tarihe böyle geçmek de var çünkü.
Fakat belgesel esas olarak şu soruya verdiği cevapla fark yaratıyor:
“Peki bunca zorbalığa rağmen neden büyük halk kitleleri zorbaları sevmeye devam eder?”
Belgeselde konuşan psikologlar bu karmaşık hissi şöyle anlatmışlar:
“Korkuyu diğer uyarılma hislerinden ayırt etmede o kadar başarılı değiliz. Bir diktatörlük rejimi, o yoğun hissi diktatöre karşı hissettiğimizi sanmamıza neden olabilir. Bu hissi sevgiyle karıştırmak da çok kolaydır. İstismara dayanan diğer ilişkiler gibi. Bir noktadan sonra kendinizi psikolojik olarak zalimle özdeşleştirmeye başlarsınız.”
Aslında belgesel çok satan bir kitabın uyarlaması.
2011’de iki itibarlı, ünlü Amerikalı siyaset bilimci Bruce Bueno de Mesquita ve Alastair Smith tarafından yazılan kitabın adı bile çok şey anlatıyor:
“The Dictator’s Handbook: Why Bad Behavior is Almost Always Good Politics” (Diktatörün El Kitabı: Neden Kötü Davranışlar Neredeyse Her Zaman İyi Siyasettir.”
(Kitabı okumak isteyenler için korsan link:
Bir nevi zamane Machiavelli Prince’i gibi bir kitap bu. Ama yazılış amacı diktatörlere yol göstermek değil, vatandaşları uyarmak.
Kitabın girişindeki alıntılar da çok çarpıcı.
Biri eski Zaire Devlet Başkanı Mobutu Sese Seko’dan:
“Burada önemli olan nakittir. Liderin yüz kalesini yönetmek, bin kadınını beslemek, sadık askeri güçleri takviye etmek, topuklarının altındaki milyonlarca çizme yalayıcı için araba satın almak için paraya, altın ve elmaslara ihtiyacı var. Bunları yaptıktan sonra hâlâ İsviçre hesaplarına yatırmak için yeterli paraya sahip olmalısın”
Ve bir alıntı da Shakespeare’ın Jules Sezar’ından.
“İnsanlar bazı zaman kaderlerinin efendisidir. Suç, sevgili Brütüs, yıldızlarımızda değil bizdedir.”
Kitap bildiğimiz pek çok siyasi doğruya meydan okuyor.
Mesela Lord Acton’ın bu aralar Türkiye’de de her yerde karşımıza çıkan “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır” sözüne:
“Lord Acton’un “Güç yozlaşmaya meyleder, mutlak güç kesinlikle yozlaşmaya meyleder” özdeyişi genel olarak doğru olsa da nedenselliği tam olarak yakalayamamaktadır. Nedensel bağlar iki yönlüdür: Güç yolsuzluğa, yolsuzluk da güce yol açar. Yolsuzluk liderleri güçlendirir ve mutlak yolsuzluk onları kesinlikle güçlendirir.”
Siyaset ilgili fikirlerini ahlaki normlar ve idealler üzerine kurmuş olanlara şu tespiti kabul etmek kolay olmayabilir:
“Öğreneceğimiz önemli bir ders, siyaset söz konusu olduğunda ideoloji, milliyet ve kültürün o kadar da önemli olmadığıdır Siyaseti ele alırken ulusal çıkar, ortak çıkar gibi bulanık fikirler hakkında düşünmek ve konuşmak yerine belirli, adlandırılmış liderlerin eylemleri ve çıkarları hakkında konuşun. Liderlerin iktidara gelip iktidarda kalmasına neyin yardımcı olduğunu düşündüğümüzde, siyaseti nasıl düzelteceğimizi de görmeye başlayacağız. Siyaset, tüm yaşam gibi, her biri başkaları için iyi olanı değil, kendileri için iyi olanı yapmaya motive olmuş bireylerle ilgilidir.”
Ama yazarlar zorbaların ilmine sahip olmanın okurlarında hayal kırıklığı ve ümitsizliğe neden olmamasını da istiyor:
“Bu kitapta, birçok -belki de çoğu- lideri karakterize eden sefil davranışı anlamlandırmanın bir yolunu sunacağız. Amacımız, ad hominem iddialarına başvurmadan hem iyi hem de kötü davranışı açıklamaktır. Çizdiğimiz resim hoş olmayacak. İnsanlığın yardımseverliği ve fedakarlığı için umudu güçlendirmeyecek. Ama gerçek olacağına inanıyoruz ve bu daha parlak bir geleceğe giden yolu gösterecek. Ne de olsa siyaset, liderlerin oynadığı bir oyundan başka bir şey olmasa da, kuralları öğrendiğimiz takdirde, hepimizin oynadığı bir oyun haline gelebilir.”
Belgesel biterken bu berbat tarihin yükünü izleyicisinin omuzlarına yıkıyor:
“Hangi türden insanlar zorba olabilir? İç karartıcı bir cevap vereceğim. Herkes zorba olabilir.”
Yani farkında olmadan zorba olmamak ya da zorbalığı savunmamak için de bu taktikleri öğrenmekte fayda var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025