Zeki ALPTEKİN
Enerji Kooperatifleri
Yatırımını tek başına finanse edemediği alanlarda insanlar, mesela rüzgar enerjisi sektöründe gücünü, diğer insanlarla birleşerek oluşturduğu „enerji kooperatifleri“ yolu ile, oralarda hisse (pay) alarak yarattı. Ekonomi Politik'deki deyimleri söyleyecek olursak „üretimin kitlesel karakteri ile, üretim sonucunda yaratılan değerin klasik kapitalist gaspı„ şeklindeki „toplumsal temel çelişkisi“ burada göreceleşti, aşındı! Gelişme giderek öyle bir aşamaya ulaştı ki, (ekonomik) gelişmenin daha düşük olduğu ülkeler için de Yenilenebilir Enerji teknolojileri „satın alınabilir“ oldu. Ülkemiz ve dünyanın benzeri gelişme seviyesindeki bölgelerinde Yenilenebilir Enerji tekniklerinin boy atmasının arkasında bir yerde bu gerçek de vardır.
Böylelikle -hiç planda olmasa da- Yenilenebilir Kaynaklardan enerji üretmenin giderlerinin giderek ucuzlaması gibi dünya ölçüsünde bir eğilimin oluşması da yine Almanya'nın bir „kazanımı“ olarak, aynı zamanda ülke ekonomisi için yüksek katma değerli komponentlerin, tesislerin, spesyal mekanizmaların, ileri tekniklerin ve bunlarla ilgili software'lerin geliştirme merkezi olmasının, tipik Alman „export ekonomisinin“ yeni ve sağlam dayanaklarından birisi olmasının yolunu açtı.
Bu noktada; dünya ölçüsünde bugün gelinen yerin -genel ekonomik gelişme trendine uygun olarak- Yenilenebilir Enerji teknolojilerinin belli alanlarında bölgeler yada ülkelerarası kimi „eşitlenmeler“in yaşanması olduğunu da ekleyelim. Bu konuda verilebilecek en iyi örnek, güneş panellerinde -özellikle fiyat avantajı ile- Çin'in önder konuma gelmesidir. Fotovoltaik ve rüzgâr enerjisi tekniğinin giderek ucuzlaması, Gelişmekte olan Ülkelerde -Batı'nın merkez ülkelerinin tersine- bu alana yapılan yatırımların düzenli olarak büyümesini beraberinde getirdi. Sonuç: 2014 yılı itibarı ile Gelişmiş Endüstri Ülkeleri, Yenilenebilir Enerji alanına toplam 139 milyar Dolar yatırım yaparken bu miktar, Gelişmekte olan ve az Gelişmiş Ülkelerde 131 milyar Dolar oldu; trend, aradaki farkın giderek kapanması yönünde.[1]
Burada -konudan kısaca ayrılma pahasına olsa da- bir anti-parantez açıp teorik bir çıkarsama yapmak elzem: Başlangıçta Almanya'nın güneş paneli üreten firmalarını „çıldırtan“ söz konusu gelişmenin, bu alandaki „uluslararası iş bölümünü“nün yeniden yapılanmasını beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Güneş Panellerini -değişik kalite seviyelerinde de olsa- „rekabete dayanıklı fiyatlara“ üreten artık Çin yada Çin'li firmalar! Bu panellerde üretilen enerjinin elektriğe çevrim tekniğinde önder ülke ise Almanya! Global şartlarda serbest rekabetin üretici güçlerin gelişmesine yaptığı etkinin sonucu böyle şekilleniyor. Ki bu „iş bölümü“ de uluslararası serbest rekabet koşullarında göreceleşiyor: Önce teknolojik farklılıklar rekabet yolu ile „eşitleniyor“, sonra yeniden bir „yarış“ ve farklılaşma (yani iş bölümü) ve bu temelde oluşan yeniden bir rekabet ve tekrar „göreceli teknolojik eşitlenme“! Kapitalizm özetle, kendisini yada „eşitsiz gelişme yasasını“ böyle göreceleştirerek yoluna devam ediyor.
Tekrar konuya geri dönecek olursak; ilgili literatürde sözü edilen, ama bu sürecin 3. ayırt edici bir özelliği olarak pek ele alınmayan, gözden kaçırılan, ama bizce sürecin en önemli ve ilginç „yan ürünü“ olan enerji sektöründeki yapısal değişimdir:
C. Ademi merkeziyetçi enerji tedariği ve „mülkiyetin demokratikleşmesi“
Öncelikle şu tespiti yapalım: Yenilenebilir Kaynaklardan Enerji ediniminin ekonomisi, eskinin klasik merkeziyetçi enerji stratejisine karşı desantral, yani adem-i merkeziyetçi tarzda, eski sistemin içinde, onun yarattığı boşluklarda, onun göreceli „otonom hücrelerinde“ gelişmek zorunda idi. Belki de onun gelişme şansı bu oldu, denilebilir.
Yazımızın girişinde tarihi gelişimini yada ortaya çıkışını özetlediğimiz Yenilenebilir Kaynaklardan enerji üretme tekniği, her gelişmede olduğu gibi bir „nüve“ yada „hücre“ teknolojisi olarak tam 100 yıldan fazla süredir Avrupa'da aktüel olan, var olan bir olgu..
Tarihsel olarak olgunlaşması ve ekonomik-toplumsal düzeyde pratiğe dökülmesi, 70'li yılları itibariyle ekolojik krizin keskinleşmesi ve nükleer yoldan enerji tekniğinin „güvenlik konusunda“ giderek artan bir şekilde sorgulanması, 1973-74 petrol krizi, gelecekteki enerji sorununun ekolojik sorunlar ile birlikte insanların bilincine çıkması ile, özellikle de 1986 Çernobil katastrofundan sonra -önceleri küçük nüvelerde piyoner insiyatifler niteliğinde devam ettirilen çalışmaların- ciddi bir şekilde genel ekonomik ve toplumsal planda ele alınması ile mümkün oldu. Söz konusu piyoner çalışmaların, bu alandaki kimi teknik buluşların -örneğin yenilenebilir enerjilerin elektriğe çevrim teknolojisinin yada enerji depolama tekniğinin- bu süreci daha da öne itmesinin doğal olduğunu burada belirtmiş olalım. Çünkü her yeni buluşun, yeni gelişmeleri ve bunlara ilişkin (ekonomik) bir bakışı da beraberinde getirmesi eşyanın tabiatına uygun bir gelişmedir.
Bu çerçevede Yenilenebilir Enerji Kaynakları, öncelikle „nüve teknolojisi“ olarak başladığı yolculuğunda özellikle 80'li yılların ikinci yarısından itibaren boyutlanan yeni teknik gelişmeler ile beslendi. Yenilenebilir kaynakların alansal yada bölgesel olarak, klasik fosil kaynakların aksine, yoğun olarak değil „seyreltilmiş“ olarak ortaya çıkması da, bunların desantral olarak oluşup-gelişmesine neden oldu.Rüzgar nerede güçlü esiyorsa, güneş nerede daha fazla ışıldıyorsa, biyogaz için gerekli olan tarımsal artık nerede varsa enerji üretme tesisleri oralarda kuruldu. 70-80'li yıllarda nüvelenen, 90'lı yıllarda ivmelenip 2000'li yıllarda atılım yapan bu süreç, kimler -hangi aktörler- tarafından üstlenilip ve nasıl sürdürüldü? Bu nasıl bir „enerji yapılanmasını“ beraberinde getirdi? Şimdi yanıtlamak istediğimiz soru bu!
4. Halk yada Vatandaş Enerjisi - “mülkiyetin yaygınlaşması“
Yukarda, Almanya'da Yenilenebilir Enerjilere geçiş sürecini kronolojik olarak gösterirken, yine kısaca tarafımızdan incelenen geçmiş yılların birikimi temelinde, özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren bu sektörde yaşanan bir „boom“ olgusundan bahsetmiştik. 2000 yılında kabul edilen Yenilenebilir Enerjiler Yasası (EEG) ile taçlanan bu süreç, bununla birlikte deyim yerinde ise adeta „şahlandı“. „Enerjide (d)evrim“ yada „dönüşüm“ bu yasa ve bunun getirdiği yeniliklerle, sektörde yapısal değişikliklerle mümkün oldu. Burada söz konusu yasa ile „yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjinin önceden tespit edilmiş fiyatlara satın alınmasına“ devlet tarafından garanti verilmesi ve insanların (gerçek kişilerin) bu garantiye dayanarak ekonomik insiyatif alması, olayın esas püf noktasını oluşturmaktadır.
Böylelikle Yenilenebilir Enerjilere verilen maddi ve politik desteğin yasalarla kayıt altına alınması, Enerji Dönüşümünde direk olarak vatandaşın (Bürger) „işin içine girmesini“ beraberinde getirdi. Öyle ki „Enerjide Dönüşüm“ deyiminin yerini „Vatandaş Enerjisi Dönüşümü“ söylemi almaya başladı. Bu gelişme, somut olarak tek tek kişilerin, vatandaşların kendi insiyatifleri ile kendi enerjisini üretmesini, ürettiğinin fazlasını sisteme vererek gelir elde etmesini, işin altından tek başına kalkamadığı durumlarda ise „sürece karışmak“ isteyen diğer kişilerle biraraya gelerek herhangi bir biçimde hissedarı oldukları birlikler, ortaklıklar (enerji kooperatifleri, birlikleri, sınırlı sorumlu enerji kommandit firmaları vs.) oluşturup yenilenebilir enerji kaynaklarından (başta özellikle güneş, rüzgâr ve biyokütle enerjisi olmak üzere) enerji yada elektrik üretmesinde ifadesini buldu. O zamana kadar Almanya'da var olan ve 4 büyük enerji şirketinin ülkeyi aralarından bölüştüğü merkeziyetçi, klasik-fosil ve atomar enerji kaynaklarına dayalı oligopolist nitelikli enerji sektörü, „enerji büyüklerinin“ sektördeki bu değişimi deyim yerinde „uyuması yada atlaması“ ile de „çoğulcu“ ve „ademi merkeziyetçi“, başta hiç kimsenin tahmin etmediği yaygın „demokratik mülkiyetçi“ bir yapısal değişime şahit oldu:
- 2012 yılı itibarı ile Almanya'da Yenilenebilir Enerji alanlarında kurulu güç 76 Gigawatt'a ulaştı (1990: 4,1 GW; 2000: 10,8 GW). Bu güç ile aynı yıl üretilen elektrik miktarı ise 131 Terrawatt/h ile Almanya'da üretilen elektriğin %23'üne denk geldi. Buna, %33,8 ile rüzgar, %30,0 ile biyo enerji, %20,5 ile fotovoltaik tekniği ile güneşten elektrik üretme katkıda
bulundu.[2] Peki bu gelişmeler hangi ekonomik yapılanmalarda, „mülkiyet ilişkileri“ temelinde mümkün oldu?
Burada, söz konusu olguyu açıklaması açısından kullanmayı uygun gördüğümüz bir deyim „halk yada vatandaş mülkiyeti“! Bununla kastedilen, geçmişte „sosyal demokrat“ bağlamlarda dile getirilen „halk sektörü“ yada „reel sosyalizmde“ oluşturulan „halk adına devlet sektörü“ hiç değil! Burada söz konusu olan tek tek kişilerin, her alman vatandaşının direk olarak kendi adına (mesela kişisel olarak yapılabilirliği olması açısından güneş enerjisi sektöründe) yada birçok kişinin biraraya geldiği „enerji inisiyatifleri, kooperatifleri yada şirketleri“ aracılığı ile (mesela göreceli büyük yatırımları gerektiren Rüzgar Enerjisi sektöründe) „hisse senediyle“ bizzat bu işin sahibi olarak enerji üretimine katılması ve karşılığında yerine göre buradan pay almasıdır, yani „kendi hesabına“ ekonomik faaliyette bulunmasıdır. Almanya'nın kuzeyinde faaliyet gösteren Schleswig- Holstein Rüzgâr Enerjisi Birliği'nden Nicole Knudsen yeşil enerji kaynaklarının büyük şirketlere değil, özel şahıslara ait olduğunu şöyle ifade ediyor:[3]
“Kuzey Frizonya'daki her on rüzgâr türbininden dokuzunun özel sahibi var. Yüzde 51'lik sanayi ortaklığından değil, yüzde 90'lık halk sermayesinden söz ediyoruz. Belde ve belediyeler el ele verip rüzgâr parkları kurmaya ya da yel değirmenleri dikmeye karar vermişler. 800 nüfuslu köyde yaşayanların 600'ü bu tesislere ortak olmuş. Bu santraller,
tesadüfen aynı yerde yaşayan birkaç büyük sermayedarın değil, bütün bölge sakinlerinin malı.“ Kapısının önündeki enerji dönüşümüne ortak binlerce Frizonyalı'dan biri olan Ernst Hinrichsen ise “Yeni yatırım modeli burada olumlu karşılandı ve kendi rüzgâr parkımızı kurduk. Köyde yaşayan 500 kişiden 430'u tesislere ortak olmak istiyor. 4 milyon euroya ihtiyacımız vardı, on milyonluk hisse talebi geldi. Bu projeyi halka açmanın ne kadar yararlı olduğu, gösterilen yüksek ilgiden de belli" şeklinde konuşuyor.
Buradaki „halk angajmanı“, insanların bu konudaki motivasyonu yapılan araştırmalara göre birincil olarak; bu yolla yaşadığı bölgenin ekonomisinde katma değer yaratılmasına ve „enerji dönüşüm“ sürecine katkıda bulunmak! Bu bağlamda „gelir elde etme“, ankete katılanların üçte ikisinin olumladığı, ancak ikincil neden olarak gördüğü motivasyonu oluşturuyor.[4]
Bu gelişmeler, bir yerde ifadesini „halk sermayesinin“ yada „halk enerjisinin“ Enerji Kooperatifleri biçiminde örgütlenmesinde buluyor. Buradaki katılımlarda insanlar için „çekici“ olan diğer bir şey de, enerji kooperatiflerinde „değerinden bağımsız olarak“ her hisse sahibinin bir oy hakkı olması! Bu ve (ekonomik-ekolojik) enerji bilinci bir araya gelince, kooperatiflerin genel kurullarına yüksek katılım ve bununla yaygınlaşan bir „taban demokrasisi“ olgusu ortaya çıkıyor. Mesela; enerji dönüşümü çerçevesinde RES'lerin „ekolojik ve ekonomik olarak en iyi nereye inşa edilebileceğinin“ tartışıldığı, sürece halk katılımının sağlandığı açık bir platform! Böylelikle ileride çıkabilecek olası „problemlerin“ önüne geçilebiliyor. Yani tipik „halka açık“ Anonim Şirketler'de her zaman olduğu gibi, küçük hissedarların büyük oranlarda genel kurullara katılmadığı, dolayısı ile oy hakkını otomatikman (büyük) bankalara devrettiği aldatmacı, edilgen bir sistem yerine etken „katılımcı, doğrudan yada direk demokrasi“!
Yenilenebilir Enerji sektöründe Almanya'daki kooperatiflerin sayısı özellikle 2005 yılından itibaren kuvvetli bir artış gösteriyor. 2012 yılı itibariyle içinde 136.000 kişiyi barındıran toplam 754 Enerji Kooperatifi sayısı tespit ediliyor. Söz konusu 136 bin hisse senedi sahibi enerji kooperatifi üyelerinin %90'ı tek tek „özel kişiler“den oluşuyor. Bu kooperatifler tarafından o zaman kadar yapılan toplam 1,8 milyar € yatırımın 1,2 milyarı Yenilenebilir Enerji Üretim tesislerine harcanmış! Bu yatırımlar ile oluşturulan 417 MW'lik kurulu güç ile yılda üretilen elektrik miktarı 580 Gigawatt'ı buluyor.[5]
2014 yılı sonu itibari ile 973 kayıtlı enerji kooperatifi sayısına ulaşan „halk enerji birlikleri“nin gelişme hızı, 2012'den beri azalmaya başladığı tespit ediliyor. Buna sebep olarak, 2013 yılında anonim şirketler yasasında yapılan yeniliklerin ve özellikle Yenilebilir Enerjiler Yasasında (EEG) yapılan „destekleri kısıtlayıcı“ değişiliklerin rolünü belirtmek gerekiyor. [6] Yeni bir dinamiğin tekrar oluşması ise, enerji kooperatifleri konusunda yeni modellerin yaratılması, mesela kooperatifler arası kooperasyonların kuvvetlendirilmesi, bunlardan kimilerinin birleşerek güçlerini konsantre etmeleri yolu ile ağırlık kazanmalarının olanaklı olabileceği ifade ediliyor. [7]
Bu tür halk enerji kooperatiflerinin özellikle -yatırımın boyutları nedeniyle- rüzgâr enerjisi sektöründe (RES) ve rüzgârın bol olduğu kuzey bölgesinde yoğunlaştığını belirtmiş olalım. Kuzey Fizonya'da RES parklarının %90'ı „halk rüzgar enerjisi parkı“ şeklinde gerçekleştirilmiş! Bölge halkı, direk olarak finansiyel, konseptsiyonel ve organizasyon açısından oluşumlarda insiyatif almış durumda. Buralarda yarattıkları katma değer, yöredeki diğer sektörlerde de katma değer yaratılmasına hizmet ediyor, bölgesel ekonomik çevrimi güçlendiriyor, böylelikle artan „kurumlar vergisi“ kaynağı bölge belediyelerin kalkınmalarına yardımcı oluyor. Tüm bunlar, „temiz halk enerjisi“nin bölgedeki saygınlığını ve kabülünü yükseltiyor.[8]
„Halka Enerjisi Hareketi“nin yukarda olduğu gibi her zaman „aşağıdan yukarıya doğru“
örgütlenmediğini, sürecin aynı zamanda „tersine işleyen“, bir nevi „top-down süreçlerini“ de içinde barındırdığını burada tespit etmek gerekiyor. Yerine göre yeni kooperatif üyeleri kazanma ve (maddi) kaynakları mobilize etme, kooperatif bankaları (Genossenschafts-bank) tarafından projelendirilen kimi enerji insiyatiflerinin*) sivil-toplumsal güçlerinin var olduğu yerlerde, onlarla rekabete girmeden, onlara dayanarak gelişmesi ile de mümkün olabiliyor.[9] „Alttan alta gelişen süreç“, „yukardan aşağıya doğru insiyatifleri“ tetikliyor, onlara vesile oluyor, gelişmenin her iki kanalı „birbirlerinin varlık nedeni olarak“ birlikte var oluyorlar, biribirlerini yaratıyorlar. Bu açıdan burada olan, herhangi bir „tepeden inmecilik“ değil, tabandaki birikim enerjisinin üst yapıdaki etkilerinin sonuçlarıdır.
Yenilenebilir Enerjiler sektöründeki yeni yapılanmanın aktörlerini belirleme, bunları tasnif etme -“sınıflandırma“- konusunda yapılan „ince“ ve en iyi bir araştırma aşağıdaki detaylı tabloyu ortaya koyuyor:
Halk Enerjisi ve Bölgesel Yatırımlar
Vatandaş-Halk Enerjisi + Komünal Enerji = Bölgesel Enerji , Konvansiyonel Enerji
Kaynak: Trend:research, Leuphana Universität Lüneburg, Definition und Marktanalyse von Bürgerenergie in Deutschland, 2013 Oktober Bremen-Lüneburg, S. 20
Buna ilişkin olarak;[10]
Vatandaş tanımı ile katılımcı tek tek gerçek kişiler, İnsiyatifler/Birlikler deyimi ile gerçek kişilerin oluşturdukları topluluklar yada kooperatif veya onların katılımıyla kurulan orta boy şirketler „halk enerjisi“ kavramının temelini oluşturuyor. Komünal idare ve İşletmelerle ilgili bölgenin (komünün) belediyeleri yada onların „halk adına“ oluşturdukları şirketlerin (elektrik üreten Stadtwerke'ler) yada birimlerin bunlara eklemlenmesiyle ortaya çıkan tablo, desantral „bölgesel enerji“nin temelini oluşturuyor. Tablonun sol tarafindaki kuruluşlara ise -objektif, titiz bir analiz için- biraz ayrımlı yanaşmak gerekiyor.
Alttan başlayacak olursak Enerji Şirketleri ile kasdedilen 4 büyük transnasyonal, merkeziyetçi tedarik sistemine haiz -Almanya'yı kendi aralarında bölüşmüş- oligopolist şirketler(E.ON, RWE, EnBW, Vattenfall Europa) „enerji tekelleri“dir. Projeciler ise, Yenilenebilir Enerji Yasası'na dayanarak bölgesel potansiyelleri ortaya koyup bunları projelendiren gruptur; mesela „mühendislik büroları“ gibi! Yerine göre (halk) projelerine hisse ile katılan ve genelde „tekel dışı“ olan bu grup, bunların hayata geçmesinin de güvencesini oluştururlar. Makina Sanayii ise genelde ilgili tesisleri teknik olarak besleyen, aparatlarını üreten kesimdir (Siemens'den irili-ufaklı şirketlere kadar). İmalat ve Ziraat Endüstrisi ise genelde yerel-bölgesel orta boy firmalardan oluşur. Finans Sektörü arasında ise, Yenilenebilir Enerjiler konusunda yatırım fonları oluşturan „ekolojik fonlar“ olabileceği gibi, ilgili bölgelerdeki yatırımları kredilerle destekleyen bir dizi yöresel (komünal) bankalar da (Sparkasse'ler, Genossenschaftsbank'lar vs.) olabiliyor. Özetle, Yenilenebilir Enerji Sektörü'nde, içinde -Yenilenebilir Enerji sektöründe kurulu gücün ve üretilen elektrik miktarının yaklaşık %50'sini oluşturan- „halk enerjisi“nin ağırlığı olduğu geniş bir „tekel dışı enerji kesimi“nin olduğu aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor:
- 2012 yılı itibari ile Yenilenebilir Enerji sektöründe kurulu 73 MW'lik kurulu gücün 33,5 MW'si, yani %46,6'sı (geniş anlamıyla) vatandaşın! „4 enerji büyükleri“ olarak anılan „enerji tekellerinin“ payı ise sadece %12,5.[11] Almanya'da Yenilenebilir Enerji Kaynakları sektöründe „sürdürülebilir bir enerji zemini“ arayışları sonucu oluşan yapıyı 2010 yılı itibarı ile aşağıdaki sayılar bir kez daha somutluyor:
Burada oligopolist „dört büyüklerin“ sektördeki (oldukça düşük) payının, başlangıçta „enerji dönüşüm“ sürecini kaçırmaları temelinde -büyük yatırımları gerektiren- rüzgar sektörünün off shore alanındaki yatırımlardan ileri geldiğini belirtelim. Bu genel tabloyu sektör içi, özellikle iki büyük enerji üretim alanları açısından da ele alarak tamamlayalım:
Güneş Panelleri yada Fotovoltaik(FV) sektörü özellikle tek tek gerçek kişilerin ağırlığı ile karakterize edilen bir sektör! Konutların damlarında kurulmuş olması ile göze çarpan FV panelleri, bu alanda toplam olarak kurulu olan yaklaşık 32,5 Gigawatt'lik gücün yarısına sahip. Kırsal alandaki çiftçiler arasında da yaygınlaşan güneş panelleri sektöründe Kurumsal ve Stratejik Yatırımcılar *) kurulu gücün %48,5'ine sahip olarak burada ağırlıklarını oldukça hissettiriyorlar. „Enerji devlerinin“ payı ise % 6,5 ile bu sektörde oldukça düşük![12]
Karada kurulu olan (onshore) Rüzgar Enerjisi sektörü, Yenilenebilir Enerjilerin Almanya'daki en ilginç yapılanmalarından birini oluşturuyor. Burada aktiv olan RES'lerin kurulu gücünün yarısı 15,5 Gigawatt ile „halkın mülkiyetinde“! Biyo- ve FV enerjide tesislerin sahipleri özellikle tek tek gerçek (özel) kişiler iken RES sektöründe halk mülkiyeti, %20,4 oranında halk kooperatifleri (halk enerji şirketleri) ve %25,8 oranında ülke çapındaki „halk katılımları“ ile gerçekleşiyor. Burada ikinci büyük katılımcı grubu yaklaşık
12 Gigawatt'lik kurulu güç ile Kurumsal ve Stratejik Yatırımcılar kesimi oluşturuyor.[13]„Büyükler“in buradaki sürece katılımı da göreceliolarak oldukça düşük ve bu manzara onların „enerji dönüşümü“ sürecini realize edemediklerine dair en açık örneği oluşturuyor.
Sonuç olarak; 2012 yılı itibarı ile „halk enerjisi“, -kelimenin geniş anlamında- halkın mülkiyetindeki tesislerde üretilen enerji, 56 Terrawatt/h ile Yenilenebilir Kaynaklardan üretilen enerjinin yarısına denk geldi.[14]
Tüm bu yazdıklarımızdan genel bir sonuç çıkartmadan önce, Almanya'nın Yenilenebilir Enerjiler deneyiminden dersler, teorik sonuçlar çıkarmak, soyutlamalarda bulunmak bizce elzem!
5. Ara Çıkarım
Geçmişte Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına ilişkin yaptığımız bir çalışmada, Almanya'da enerji sektöründe oluşan bu yapı ile ilgili olarak şöyle bir tespitte bulunmuşuz:[15]
„.. Özetle, yukardaki örneğe bakınca, burada, günümüzde kapitalizmin klasik gelişme örnekleri ile pek benzeşmeyen ademi merkeziyetçi bir yapı ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Böylesine istisnai yapılanmaların ana nedenlerinden birini şüphesiz yenilenebilir enerji teknolojilerin tek tek kişiler, küçük üretici ve girişimciler tarafından „ulaşılabilir“ ve „kullanılabilir“ olması oluşturuyor. Buna 80'li yıllardan itibaren, zamanında çoğu kişinin alaylı bir şekilde gülümseyerek izlediği çevreci hareketin kendi alternatif yaşam alanlarını sivil-ekonomik anlamda kurmaya başlamasını da eklemek gerekiyor.
Sonuç olarak; 21. yüzyıl kapitalizmine özgü „teknoloji üzerindeki tekellerin kırılması“, „mülkiyetin adem-i merkeziyetçi şekilde yaygınlaşması“ ve dolayısıyle „serbest rekabetin yeniden keşfedilmesi“ konusunda en iyi örneklerden biri olarak Almanya‟daki yenilenebilir enerji sektöründeki bugünkü yapı ortaya çıkıyor. Bu tespitlere ek olarak; burada bilinmesi gereken önemli noktalardan birisi de, bu orjinal yapılanmanın herhangi bir “toplumsal mühendislik, geleceği projelendirme” olmadan, kendi doğal akışı -diyalektiği- içinde, soruna çözüm üretilerek ortaya çıkması. Toparlayacak olursak;
1. Mülkiyetin adem-i merkeziyetçi bir yapı ile„yaygınlaşması“,
2. Serbest rekabetin tekrar gerçek anlamda hayata geçmesi,
3. Teknolojiye ulaşımda tekellerin kırılması,
4. Enerjinin ucuzlaması ve ekolojik korunum,
süreci karakterize eden noktalar olarak ortaya çıkıyor.
Bu (ekonomik) gelişmenin toplumsal plandaki yansıması ise, daha fazla demokratikleşme, demokrasinin tabana daha fazla yayılması demek! 21. yüzyılda, temsili demokrasinin etkin taban demokrasisine evrilmesinin, bilgi toplumuna geçişin ilk nüveleri bunlar..“
Böylelikle yaygınlaşan, kendisi için enerji üreten ve fazlasını dışarıya ileten bir üretim sistemi, bu sektörün yaklaşık yarısında -ekonomi politikde ifade edildiği şekliyle- „üretimin kitlesel karekteri ile onun sonuçlarına kapitalist el koyma“ arasındaki temel çelişkiyi geçersiz kıldı.
Gelişen Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile birlikte buna ilişkin teknolojiler, aynı zamanda global ekonomik ilişkilerde geçen yüzyılın sonlarından itibaren varlığını hissettiren, özellikle 2008-2009 kriziyle birlikte 2010'dan itibaren tamamen kendini ortaya koyan bir trendin tekrar tasdik edildiği alan oldu: Bölgeler- yada ülkelerarası teknolojik farkların aşınması, Gelişmekte olan Ülkeler'in Gelişmiş Ülkeler'e yakınlaşması, diğer bir deyişle „kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasının“ giderek göreceleşmesi! Özellikle Güneş Panelleri sektöründeki uluslararası rekabet -Çin'in Almanya'yı „sollaması“- bu konuda çok açık bir örneği teşkil ediyor. Bu trendi yada gerçeği bir çalışmamızda şöyle tahlil etmişiz:
„.. Eski tipte sınırları aşan sermaye hareketlerinin yanısıra, günümüze özgü, bölgelerarası teknolojik farkların aşınması, göreceleşmesi yada yerine göre hemen hemen ortadan kalkması sermaye hareketlerini sınırlamıyor, tam tersine onları daha da hareketlendiriyor. Zira gelişme, farkların ortadan kalkma trendine rağmen kısa momentlerle de olsa bir uzmanlaşma, teknolojik inovasyonlarla biraz ve belli süre itibarı ile bir adım ileride olma (kendine özgü farklılıklar yaratarak pazarda -artı- pay kapma) şeklinde “göreceli eşitsizlikleri” de içinde barındırıyor. Böylece oluşan göreceli kısa süreli farklılıklar, farkı kapatmak için yeni bir yarışın nedeni oluyor. Rekabet sonunda farklar aşılıyor, eşitleniyor, kısa süreli farkları yaratmak üzere peşi sıra devreye giren yeni inovasyonlar ile tekrar rekabetin yolunu açıyor! Mesela Samsung-iPhone yada diğerlerinin yarışmasında olduğu gibi! Son tahlilde hepsi de teknolojik olarak birbirlerine çok yakın ürünler bunlar! Birdenbire ileri bir teknolojik inovasyonla öne fırlayan, kısa bir süre sonra tekrar yakalanıyor, farklar kapanıyor; sonra yeniden serbest rekabetle kozlar paylaşılıyor, yeniden „barış ve yarış; bu böyle devam ediyor! Sermaye bu şartlar altında “ihraç” ediliyor, bölgeler arasında gidip geliyor. Global şartlarda kapitalizm, kendi koyduğu kuralları böyle relative ediyor.“[16]
Çalışmamızın gelecek son III. bölümünde, Yenilenebilir Enerjiler konusunda Almanya deneyinden Türkiye için çıkarılabilecek dersleri ele alıp güncel enerji politikalarını mercek altına alacak, alternatif enerji politikalarını tartışacağız.
[1] a.g.y., S. 44
[2] Trend:research und Leuphana Universität Lüneburg, „Definition und Marktanalyse von Bürgerenergie in Deutschland“, Bremen/Lüneburg Oktober 2013, S. 39
[3] DW (Deutsche-Welle türkçe portalı), „Rüzgâr Kuzey Almanya'yı zengin etti”:
http://www.dw.de/r%C3%BCzg%C3%A2r-kuzey-almanyay%C4%B1-zengin-etti/a-17138256)
[4] Trend:research und Leuphana Universität Lüneburg, a.g.y., S. 59-60
[5] a.g.y., S. 60
[6] Zum Stand von Energiegenossenschaften in Deutschland Aktualisierter Überblick über Zahlen und Entwicklungen zum 31.12.2014, Jakob R. Müller, Lars Holstenkamp Januar 2015, Leuphana-Universität Lüneburg, S. 6:
http://www.buendnis-buergerenergie.de/fileadmin/user_upload/downloads/Studien/Studie_Zum_Stand_von_Energiegenossenschaften_in_Deutschland_Leuphana.pdf)
[7] a.g.y.
[8] Renews Kompakt 29.01.2014, S. 4:
http://www.unendlich-viel-energie.de/media/file/284.AEE_RenewsKompakt_Buergerenergie.pdf (01.09.2015)
* )Bölgesel bankalar yada küçük-ortaboy üreticilere seslenen bankalar tarafından sunulan projelere örnek olarak, herhangi bir Fon yatırımı ile finansiyel olarak desteklenen insiyatifler olabileceği gibi, hükümetin Yenilenebilir Enerjiler konusunda verdiği „destek kredilere“ dayanan projelendirmelerinin de olabileceğini burada belirtmiş olalım.
[9] Trend:research und Leuphana Universität Lüneburg, a.g.y., S. 21
[10] a.g.y., S. 19 ve devamı
[11] a.g.y., S. 42
* ) „Kurumsal ve Stratejik Yatırımcılar“ grubu, içinde tek tek kişileri barındıran fon yatırımcıları olarak finans ekonomisinin temsilcilerini içinde barındırdığı gibi, ürettiği bir aparatı yada tekniği deneme amacı ile ilgili yatırımlarda yer alan makina sanayisi temsilcilerinin de yer alabildiği „kozmopolit“ bir grup olarak literatürde ele alınmaktadır. (a.g.y., S. 24-25)
[12] a.g.y., S. 45
[13] a.g.y.
[14] a.g.y.
[15] Zeki Alptekin, Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Türkiye, Enerji Sorunu açısından Potansiyeller ve Olanaklar üzerine kısa bir analiz, S. 11: https://yenilesme.files.wordpress.com/2015/08/tc3bcrkiye-ve-yenilenebilir-enerjiler1.pdf
[16] Zeki Alptekin, TTIP, CETA, TPP vs. vs.: Tarihsel kontexte „serbest ticaret anlaşmaları“nın global ekonomik gelişmelerdeki yeri, S. 32: https://yenilesme.files.wordpress.com/2015/08/ttip-ve-ceta1.pdf
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023
11.07.2023