Ahmet TAŞGETİREN
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu dış ilişkiler konularındaki Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada “Eski imparatorluklar geri gelmeye başladı” dediği konuşmayı şöyle tamamlıyor:
“Bunlardan üçü Rusya, Çin ve Türkiye. Bunlar küresel ve bölgesel yaklaşımlarla gelen eskinin büyük imparatorlukları. Bu durum bizim için yeni bir ortam sunuyor.”
Bu cümleleri, Avrupa ya da daha geniş anlamda Batı adına bir durum değerlendirmesinin çıkış noktası olarak okumak mümkün. Borell bundan sonra “Türkiye ile ilişkileri diyalog içinde götürmeliyiz” cümlesini de kuruyor. Bir anlamda “dışarda” tutuluyor Türkiye, bir anlamda yakında.
Borell’in tespiti, Türkiye’yi, Rusya ve Çin ile birlikte, en azından geçmişteki gücünü (buna imparatorluk diyor) yeniden arayan ülke olarak gördüklerini ortaya koyuyor.
Peki Türkiye nasıl bakabilir bu tespite?
Bir süredir genelde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanları ile devlet diline yansıyan söylem “Beka kaygısı” ile “Türkiye’nin eksen olduğu çağ” arasında bir yerde duruyor. İlk bakışta bu iki söylemin birbirini bütünlemediği düşünülebilir. Öyle ya beka kaygımız varsa, yani varoluş – yokoluş mücadelesi veriyorsak, Türkiye nasıl çağın ekseni olabilir? Ama çelişik gibi görünen bu iki söylemin, “Türkiye çağın ekseni olmaya aday ama düşmanlar bizi beka mücadelesi içine sürüklemeye çalışıyorlar” gibi bir formülde halka sunulabilmesi mümkün. İktidara yakın medya bu işi başarmaya çalışıyor.
İşin gerçek zeminine gelindiğinde Çin ve Rusya gibi geçmişinde imparatorluk bulunan Türkiye’nin de bir “büyük devlet olma” potansiyeli var. Rusya’nın Sovyetler’in dağılmasından sonra özellikle Putin döneminde yeniden güçlerini toparlamaya çalıştığı, bunda belli bir mesafe aldığı da açık. Çin’in güç birikimi de kimsenin görmezden gelemeyeceği açıklıkta.
Türkiye ne durumda?
Belki önce şu sorular sorulacaktır: Türkiye’nin yeniden eski gücüne kavuşma potansiyeli hangi alanlarda güç devşirmesi ile mümkündür? İmparatorluk halinde iken neyimiz vardı, neyimiz kayboldu, eridi, nasıl zaafa düştük, hangi alanlardaki kayıplarımızı telafi eder ve yeniden yükseliş seyrine geçebiliriz? İmparatorluk seviyesinde bir güç olabilir miyiz, ya da bugün imparatorluk ölçüsündeki gücün niteliği nedir?
İmparatorluğumuzu kaybettiğimizde bize dışardan konulan teşhis “Hasta Adam” idi, ölmemiz bekleniyordu ve o günün güç odakları (İngiltere, Rusya, Fransa) mirasımızın nasıl paylaşılacağı üzerinde anlaşamadıkları için ölüm fermanımızı imzalamıyorlardı.
Peki neden hasta idik?
Aslında zaaflarımızı biliyorduk ama bir türlü toparlanamıyorduk. İmparatorluk taa 1600’lerden itibaren bir zaaf çığırına girmişti. Layihalar, layihalar yazılıyor, ama bir türlü fasit daireden ya da labirentten çıkamıyorduk. Sonunda olan oldu ve Büyük Devlet gitti, Türkiye’yi zor kurtardık.
“Ümmet nasıl ayağa kalkar?” başlıklı konferanslar verdim. Soru aslında Türkiye’yi de ilgilendiriyordu. Evet “Dünya 5’ten büyük” diyorduk ama, ama o 5 büyüğün bileğini bükmek de başka bir büyük olmakla mümkündü. Türkiye kendisini hangi güç birleşimi ile “Büyük” hale getirecekti?
Bu soru halen ortada duruyor.
Evet, Türkiye’nin bir güç tırmanışı iddiası var. Bunu dünya da görüyor. Ama sonuçta sık sık yazdığım gibi “İç enerjiniz”le yükselebiliyorsunuz. Peki iç enerjimiz nasıl? Rusya, Çin, Amerika, İngiltere, Fransa (ve güçleri ölçüsünde başkaları) bizim alanlarımızda dolaşıyor. Kimi zaman Birinci Dünya Savaşı yılları kuşatmasını yaşadığımız kaygısı gelip çörekleniyor içimize. Acaba dünkü dost coğrafyalarda devreye soktuğumuz askeri güç yeniden bize yeni ufuklar açar mı, yoksa dost milletlerde “Türk istilası korkusu” üretmek için mi kullanılır? Bu işin sırrı “Yumuşak güç” müdür “Sert güç” mü? Ve şayet sert güç ise, onu 7 düvelle karşı karşıya gelme boyutunda kullanabilecek durumda mıyız?
Eğer büyüme irademiz varsa, bunu, içerde toplumu motive etmek, dışarda da küresel barışa katkı sağlamak için mi kullanmak lazım yoksa, içerde kamplaşma motifi, dışarda da bütün dünyaya meydan okur gibi mi sunmak lazım?
Bir kesim sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan “Barışçı bir mesaj” verdiğinde çok şaşırtıcı bir durumla karşı karşıyayız gibi bakıyor birbirine. “Bütün dünyaya ayar veren bir lider” imajı içerde siyasi afyon boyutunda kullanılma hesabı dışında Türkiye’nin hangi küresel çıkarına hizmet ediyor olabilir ki? Ben arıyorum bulamıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025